Son bir haftada yaşananlar, Türkiye siyasi tarihinde görülmemiş bir sürece tanık olmamıza sebep oldu.
HÜDA PAR Genel
Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin cumhurbaşkanı seçiminde Erdoğan'ı destekleyeceğini
açıklamasının ardından oklar HÜDA PAR'a yöneldi. İttifak görüşmelerinin sürdüğü
süreçte HÜDA PAR'ın Meclis'e girme olasılığı kimi odakları rahatsız etti.
Farklı kesimlerden, hatta farklı uçlardan ardı ardına
açıklamalar geldi. Karalama kampanyaları devreye kondu. Solcusundan sağcısına,
ulusalcısından ırkçısına, Kürtçüsünden Türkçüsüne bilumum zevat ve kuruluş HÜDA
PAR'a yönelik iftira ve yaftalamalara hız verdi. "Bir araya
gelmezler" denenler konu HÜDA PAR olunca aynı safta yer aldı. Tabi bu
süreçte saldırganların aynı kaynaktan beslendiği de dikkat çekti.
Kendinden geçmiş bir şarapçının dahi inanmayacağı iftiralarla
HÜDA PAR'ı hedef alanlar sadece içeride değil, dışarıda da aynı saftaydı. Batı
menşeili yayın kuruluşları da HÜDA PAR'ı hedef tahtasına koydu. Hem de
içerideki HÜDA PAR düşmanlarıyla aynı dili kullanarak. Euro News ve Doçe
Welle'nin Türkçe servisleri, HÜDA PAR hakkında olmadık derlemeler ile
takipçilerini yönlendirmeye, algıları yönetmeye çalıştığı görüldü. HÜDA PAR'ın
Meclis'e girmesini istemeyenlerin sadece Türkiye'deki karanlık ve kirli odaklar
olmadığı da görülmüş oldu. Yaşananlar, "HÜDA PAR meğer çoğunun tavuğuna
'kışt' demiş" yorumunu da beraberinde getirdi.
HÜDA PAR'a yönelik başlatılan karalama kampanyasında çok
renklilik değil, tek renk vardı! Ne siyah ne de beyaz, sadece kara propaganda…
Peki, neden korktular?
Türkiye'de kimi siyasi partiler bugüne kadar hep kaostan
beslendiler. Kargaşa, sosyal ve siyasal sorunlar, kutuplaşma hep onlara yaradı.
Sorunlar üzerinden hayat bulan kesimler, var olan problemlerin sonlanmasını
değil sürmesini istiyorlar. Çünkü sorunlar üzerinden insanların duygularını
sömürüp siyasi rant devşirmeye çalışıyorlar. Bu nedenle problemlerin çözümüne
katkı sunacak siyasi partileri önde görmek istemiyorlar.
Durum böyle olunca bugün en çok hangi sorun üzerinden siyasi
rant devşirildiği, hangi sorunun çözümsüz kalmasının istendiği de gündeme
geldi. Bu soruların cevabı elbette ki, "Kürd Meselesi" olarak
karşımıza çıkıyor. Yıllarca bu mesele üzerinden insanların duygularını
sömürenler, Kürd halkını "sandıkta keklik" gibi görenler ve bundan oy
devşirenler, çözüm odaklı siyaset yapanları marjinalleştirerek tasfiye etmek
istiyorlar.
İşte bu nedenle HÜDA PAR'ı hedef alıyorlar!
Çünkü HÜDA PAR ne Kürd gençlerinin ölmesini ne de dağda ve
şehirlerde silahların patlamasını istiyor. Yine HÜDA PAR; masum insanların,
uluslararası savaş baronlarının beslediği kirli çatışmalarda, şehirlerde
patlatılan bombaların altında yitip gitmesini, bir milletin enerjisinin haybeye
tükenmesini istemiyor.
Tam da bu nedenle HÜDA PAR'ı hedef alıyorlar!
Çünkü, HÜDA PAR'ın Meclis'e girmesi demek, masada çözüme dair
çok farklı bir gücün ve sesin yükselmesi anlamına geliyor. HÜDA PAR'a amansızca
saldıranlar, onun bir milletin istikbali için yükselttiği çığlığı bastırmaya
çabalıyorlar. Aynaya bakıp da "ayna ayna söyle bana, var mı benden daha
güzeli bu dünyada" kibriyle soranlar, artık aynadan aldıkları cevap ile
geleceklerini ve gerçekleri görmeye başlıyorlar.
"Tek sesin, tek muhatabın" olmayacağı bir geleceği
görenler, Kürd halkının duygularından, mahrumiyetlerinden oy
devşiremeyeceklerini de artık biliyorlar. Çünkü HÜDA PAR'ın Kürd Meselesinin
çözümü için dillendirdikleri; ehli imanın, ehli kıblenin, ehli vicdanın, ümmeti
Muhammed'in kabulleneceği gerçeklerdir.
Evet, HÜDA PAR'ın Cumhur İttifakına dahil olması HÜDA PAR'ın
yalnızca Melis'te yer almasını sağlamayacak, aynı zamanda iktidar üzerindeki
etki ve ağırlığını da artıracaktır. HÜDA PAR'ın Meclis'te olması, başta
anayasal sorunlar olmak üzere Türkiye'nin kronikleşmiş ve çözümsüzlüğe terk
edilmiş yüzyıllık sorunlarının, yapıcı bir üslup ve çözüm odaklı bir anlayışla
yeniden ele alınıp tartışılmasını sağlayacak. Bu bağlamda HÜDA PAR, Kürd
Meselesinin de sağlıklı bir zeminde tartışılıp, hak ve adalet temelinde çözüme
kavuşturulmasına katkı sunacak.
Artık birilerinin "Kürd siyasi hareketi" diye
dayattığı unsurların beslendiği kaynakların kuruyacak olması görünüyor.
Yıllardır Meclis'te olanların Kürd Meseleni kısır bir döngüye hapsettiği
görülecektir. Kürd halkının oylarıyla Meclis'e gidenlerin ideolojik
fantezilerine Kürd halkını kurban ettikleri de fark edilecektir.
Tabi bir de kaos ve çözümsüzlükten nemalanan elit bir sınıf
var. Onlar da aynı zeminde at koşturduğu için kaygıları korkuya dönüşüyor. Bu
nedenle HÜDA PAR; solcusundan faşistine, ulusalcısından ırkçısına farklı
uçların kursağını tıkıyor.
Özetle; HÜDA PAR, Kürd Meselesi de dahil olmak üzere
Türkiye'nin en temel sorunlarının, kimsenin kimseye parmak sallamadığı sağlıklı
bir zeminde tartışılmasına önemli bir katkı sunacaktır. Bu nedenle HÜDA PAR'ın
Meclis'te ve iktidar üzerinde etkisinin olması çözüm bekleyen diğer bütün
meseleler için olduğu gibi Kürd Meselesinin çözümü adına da bir kazanım ve
çözüm ümidi doğuracaktır. HÜDA PAR'a yönelik saldırganlığın nedeni özü
itibariyle bu çerçevede değerlendirilmelidir.
HÜDA PAR'ın bir süre Türkiye gündeminin ilk sıralarında
kalmaya devam edeceği görülüyor. Bu, biraz da onu hedefe alanların sayesinde
oluyor. Zira, HÜDA PAR'a yönelik amansızv saldılarlar, akıl almaz
ithamlar sürüyor.
Peki, öfkelerinin nedeni ne?
Elbette ki cevap bekleyen başka sorular da var.
Son bir hafta bize gösterdi ki, bilumum fraksiyonun
birleştiği ortak noktanın HÜDA PAR oldu. Ha! unutmadan; tabi bir de
vatanperverler var…
Beka'da Öcalan'a gül uzatanlar, PKK kamplarını
denetleyip tekmil alanlar, HÜDA PAR'ı terörizmle suçluyorlar. Maoist
vatanseverlerle ile Marksistler aynı safta ve koro halinde hep bir ağızdan HÜDA
PAR'a yönelik bini bir para etmeyen ithamlarla saldırıyorlar.
Şu soruyu da sormadan geçmemek lazım. Nasıl oldu da bu uçlar
HÜDA PAR ortak paydasında bir araya geldiler. Elbette burada en önemli
faktörlerden biri HÜDA PAR'ın her geçen gün daha büyük kitlelerce takip
edilmesi oldu. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun ayak basmadığı
şehir bırakmaması, halkla birebir teması Türkiye'nin bu genç partisini her geçen
gün daha popüler hale getirdi. Kaos ve çözümsüz kalan sorunları suiistimal
ederek varlıklarını devam ettiren yapılar, üzerinde sörf yaptıkları zeminin
HÜDA PAR tarafından ayakları altından çekilmesine öfkelendiler. Ve tabi HÜDA
PAR'ın, ülkenin en büyük sorunu Kürd Meselesi hakkında oldukça yapıcı ve çözüme
odaklı siyasi söylem geliştirmesi, bu mesele üzerinden oy devşirenleri, vesayet
odağı oluşturanları fazlasıyla korkuttu.
HÜDA PAR'ın kadın ve aile politikaları da seküler-sol
klikleri tedirgin etti. Sadece onlar değil, pazarda milliyetçilik satanlar da
HÜDA PAR'ın, ailenin korunmasına dair söylemlerinden rahatsız oldu. İstanbul
sözleşmesine taraf olanların topu HÜDA PAR'a tazyike baladı. İyi Parti Genel
Başkanı Meral Akşener ile HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ı aynı safta bir
araya getiren İstanbul Sözleşmesi'nin sahipleri, son süreci tüm aktörleri ile
yönetmeye çalıştı.
Tabi bir de FETÖ'cü artıkları var…
Pensilvanya'dan beslenen karanlık kalemler, HÜDA PAR hakkında
yoğun bir yaftalama süreci başlattılar. 90'larda, 2000'li süreçte kumpaslarla
mahkûm ettikleri insanları salyaları ile kirletmeye çalıştılar. Son bir
haftadaki çılgınlıkların en önemli sebebi ise HÜDA PAR'ın darbe karşıtı
olmasıydı.
15 Temmuz'da tavrını net olarak ortaya koyan HÜDA PAR,
darbecilere geçit vermemişti. Bu partiye gönül verenler, yapılan çağrıyla
sokaklara dökülmüş, ABD destekli işgal girişimini engellemek için canlarını
ortaya koymuştu. HÜDA PAR üyeleri darbe gecesinde kurşunların hedefi olmuş,
canlarından geçmişti.
Bugün HÜDA PAR'a saldıranların bir diğer ortak yanı ise 15
Temmuz'da ortalıkta görünmemeleri, evlerinde oturmalarıydı. Sadece evlerinde
oturmamış, ekran karşından avuçlarını ovuşturmuş, darbe girişiminin başarıya
ulaştığınıh haber verecek
telefonları beklemişlerdi. Bugün farklı cephelerden HÜDA PAR'a saldırılardan
hangisi darbe gecesinde sokağa çıkmıştı ki? Hele de Doğu ve Güneydoğu da
bunların kaçını tankların karşısında gördünüz ki?
FETÖ ile kirli işler çeviren PKK/HDP mi? Ya da 6'lı masanın
taşıyıcı kolanları olan CHP ve İYİ Parti mi?
Cevap: hiçbiri.
Sağcılık solculuk oynayanları, bir avuç Suriyeliyi hedef
edinmiş faşistleri sormuyoruz bile…
Evet, tüm bunlar sahip oldukları imkanlar ve fondaş medya ile sosyal medya trollerinden oluşturdukları ordularla HÜDA PAR'I hedef aldılar. Meğer HÜDA PAR, birinin değil, topunun tavuğuna "kışt" demiş de kimsenin haberi yokmuş. HABER MERKEZİ