image

Parti programlarında uzun uzadıya Kürt sorunuyla ilgili izahatlarda bulunduklarını kaydeden Yapıcıoğlu, "Kürt sorunu" derken Kürtlerin bir sorun gibi algılandığına dikkat çekti.

Bu yüzden "Kürt Sorunu" yerine "Kürt Meselesi" tabirini tercih ettiklerine vurgu yapan Yapıcıoğlu, bu meselenin tarihinin Tanzimat Fermanı'na kadar dayandığını aktardı. Yapıcıoğlu, Osmanlının son dönemlerinde başlayan bu sorunun, Cumhuriyetin ilk yıllarında daha da ağırlaşıp büyüdüğünü söyledi.

Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:  "Sonuç itibariyle memleketin en köklü, en yakıcı, en acil çözülmesi gereken sorunlarından birisi haline geldi. Bundan birkaç yıl önce hükümet bir süreç başlattı. Maalesef o süreç de başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak hükümet şu anda Kürt meselesi diye bir mesele yoktur diyor. Fakat biz de vardır, mesele hala çözülmemiştir ve mutlaka çözülmesi gerekir diyoruz. Çözüm çok basit, sen kendine yapılmasını istemediğin şeyi kardeşine yapma. Sen kendine ne istiyorsan kardeşine de onu iste. İşte eşit olduk gitti. Eğer devlet resmi olarak meseleyi sadece bir asayiş ve şiddet sorunu olarak görüyorsa bu yanlış bir bakış açısıdır. Şiddet bir sonuçtur, sebep değildir. Ortada bir mesele var ve bu mesele çözülmediği için siz bugün bir şekilde elinde silah olanları ikna ederseniz veya zorla silahı elinden alsanız bile eğer siz meseleyi çözmezseniz yarın öbür gün bir başkası silahı eline alacaktır. Sorun çözülmemiş olur. Öyleyse ey muktedir olanlar! Kardeşliğin edebiyatını yapmakla yetinmeyin kardeşliğin hukukunu yerine getirin. Herkes eşit vatandaş olsun.”

Yapıcıoğlu, “Diyelim ki biri farklı bir düşüncededir, örneğin federasyon istiyor, istesin, isteyebilsin hem de özgürce dile getirebilsin. Hatta birisi bağımsızlık da isteyebilir. İster… Eğer bu işi şiddete dökmüyorsa fikrini o şekilde ifade ediyorsa bırakın ifade etsin. Bırakın insanlar ne düşünüyorlarsa özgürce dile getirebilsin. Biz diyoruz ki, Kürtlerin kimlikleri anayasada resmen tanınmalı ve kardeşliğin hukuku inşa edilmeli ki birlikte yürüyebilsin." Dedi.

Muhtarlarla ilgili de konuşan Yapıcıoğlu, “Yapıcıoğlu, "Bir ara elektronik tebligat olur mu diye bir konu gündeme geldi. Ancak şu anda elektronik tebligata geçmek için biraz erken. Normalde herkesin e-mailinin olduğu memleketlerde bakıyorsunuz ki onlara e-devlet üzerinden tebligatları ulaştırılıyor. Ama maalesef bizim burada tebligatlarla ilgili genel bir sıkıntı var. Biz notumuz aldık, inşallah bunu yetkililere iletme ve çözüme kavuşturma konusunda çaba sarf edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Sorunların çözümü konusunda çalışacaklarını bir kez daha yineleyen Yapıcıoğlu, "Genel anlamda çiftinin desteklenmesi gerektiği yönünde sık sık hükümete çağrılarda bulunuyoruz. Çiftçiyi bir hazine gibi değerli görmek ve mutlaka korumak gerektiğine inanıyoruz. Tarım Bakanlığına göre gayri safi yurt içi hasılanın yüzde biri çiftçiye verilmek zorundadır. Kanun böyle söylüyor fakat bunun yarısı bile verilmiyor. Yeni güncellemelerle ek bütçe hazırlandığında gayri safi yurt içi hasıla ile ilgili hesaplar yenilendiğinde neredeyse bu dörtte bire kadar düşüyor. Eğer şu anda GSYİH'nin yüzde 1'i değil yüzde 0,5'i çiftçiye destek olarak verilse belki bu darboğaz aşılacak. Hükümete söylediğimiz birkaç formül var. Ya, siz girdi fiyatlarıyla ilgili tarıma destek vermelisiniz. Mesela tohum, gübre veya yakıt desteği gibi ya da siz mahsulü alırken mahsule göre kilo başına bir destek primi verirsiniz. Eğer bu olmazsa ya en azından gıda maddelerini çok pahalıya getirecek parası yetmeyecek sıkıntı yaşayacak ya da çiftçi elindeki malı zararına satmak zorunda kalacak. Zararına satarsa da bir sonraki sene arazisini ekmeye cesaret edemeyecek. Bu yüzden hiçbir çiftçi kardeşimiz bir karış toprağını zarar ederim endişesiyle boş bırakmamalıdır. Hayvancılıkla uğraşan hiçbir kardeşimiz bir tek damızlık hayvanını 'Ben yem fiyatlarına para yetiştiremiyorum' diye kesimhaneye göndermemelidir." diye konuştu.

HABER MERKEZİ

 

 

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *