Artan boşanmalar ve azalan evliliklerin toplumsal sonuçları hakkında açıklamalarda bulunan TESSEP Bölge Koordinatörü Arzu Demir, 2000'li yıllardan başlayarak artan boşanma oranlarının evlilik oranlarını aşarak kaygı ve endişe uyandıran seviyelere kadar ilerlediğini, boşanmaların hem anne babaları hem de çocukları olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
Demir,
"Aile toplumu meydana getiren en değerli oluşumdur. Aile anne ve baba ve
genelde çocuklardan oluşan bir yapıdır. İlkin temeli yeni bir hayat kurma yeni
bir hayat arkadaşıyla yola devam etme, mutluluk üzerine atılır ama kimi zaman
bu yapı birçok sorunlarla karşılaşır ve maalesef boşanma ile neticelenir.
Ekonomik sıkıntılar, eşler arası ilişkilerde oluşan boşluklar, yani, birinin
diğerine karşı sevgi ve muhabbetinin olmayışı veya saygının, hürmetin azalışı
bununla beraber çevresel faktörler boşanmaya sebep olabilmektedir." dedi.
"Boşanmalar
travmalara varan psikolojik sorunlara sebep olabiliyor"
Son
yıllarda Türkiye'de artan boşanma oranlarını kritik seviyelere ulaştığına
dikkat çeken Demir, "Devlet istatistik enstitüsü verilerine göre; 2000'li
yıllardan başlayarak boşanma oranı giderek artmış ve son yıllarda evlilik
oranlarını da aşarak kaygı ve endişe uyandıracak bir seviyeye gelmiştir. Erkek,
kadın ve çocuklar açısından boşanma beraberinde birçok zorluk da getirmektedir.
Eşinden ayrılan kadın, yeni bir yaşama çocuklarıyla başlamak zorundadır.
Boşanma öncesinde yaşanılan sıkıntılar kadının psikolojisi üzerinde olumsuz
etkiler bırakır. Boşanma sonrasında da erkeğin yani babanın rolünü de üzerine
alan kadının yükü daha da artar. Tabiri caizse çocuklarının hem anne hem de
babası olmak zorundadır. Ancak onun yaratılışı anne olmaya elverişlidir.
Üzerine bir de baba olmaya çalıştığı zaman tabiki de birçok sıkıntılar
yaşayacaktır. Psikolojik ve ekonomik açıdan yakta durmak, evin maişetini temin
etmek, çocukların terbiyesiyle ilgilenmek, evlilikte üzerinde oluşan yaraları
tedavi etmek için azami derecede gayret etmek zorunda kalır. Kimi zaman bu
yüklerin altında ezilir belini doğrultamaz, hayatta kalmak, çocuklarına hamil
olmak için çırpınır. Pek çok kez, bu kadar sorumluluk ona ağır gelir ve
travmalara neden olmakla birlikte birçok psikolojik sorunlar yaşamasına sebep
olur. Çünkü kadın, hassas bir varlıktır. Bazı alanlarda gücü sınırlıdır ve ona
göre davranmak zorundadır. Boşanan kadın, bir yandan çocukların maişeti ile
ilgilenirken aynı zamanda, onların eğitimine dikkat etmek zorundadır. Sosyal
hayatta da çocuklar ile ilgili her şey ile ilgilenmek zorundadır. Çoğu zaman
bunların hepsini yapamaz ve çıkmazlar ile dolu bir hayatı olur. Boşanmaya çözüm
olarak bakarken, daha büyük çözümsüzlüklerle karşı karşıya kalır." diye
konuştu.
"Boşanmanın
çocuklar üzerinde de birçok etkileri var"
Yapılan
birçok araştırmaya göre; hassas bir dönem olan boşanma süreçlerinde
anne-babalar ile birlikte çocukların da ciddi olumsuz etkilendiğine dikkati
çeken Demir, "Çocuklar için özellikle yaşamlarının ilk yıllarında anne
babayla olan ilişkileri çok önemlidir. Uzmanlar, çocuk terbiyesinde 3 faktör
var.
1.
Anne-baba arasındaki ilişkiler sağlıklı olmadığı zaman bu durum ebeveynleri
aşarak çocuğun kişisel gelişimi üzerinde de olumsuz etki bırakmaktadır. Anne ve
baba arasındaki kavgalara şahit olan çocuk, ileride sorunlu bir çocuk olabilir.
2.
Öfke, özgüvensizlik, geleceğe yönelik artan karamsarlık şiddete eğilimli olma,
madde bağımlılığı, başarısızlık gibi durumlarla karşılaşabilir.
3.
Çocuğun bu süreci rahatlatabilmesi velayetini alan kişinin tavırlarıyla doğru
orantılıdır." Şeklinde konuştu.
"Boşanmak
kadını etkilediği gibi erkeği de etkiler"
Boşanma
erkek üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilere de değinen Demir, son olarak şu
ifadeleri kullandı:
"Boşanmanın
erkeklerde içe kapanıklık, gizli bir şekilde ağlama, motivasyon eksikliği,
ailede aile ortamına özlem, cinnet geçirme, şiddete eğilim ile beraber öfke
krizleri, terk edilmeyi içine sindiremeyenlerde boşanmadan sonra eşine karşı
işlenen cinayet girişimleri gibi sonuçlanan çok daha kötü sonuçlarda olabilmektedir.
Yine yapılan araştırmalarda erkeğin kadına göre yalnızlığı daha fazla
hissettiği görülmüştür. Bunu bir yenilgi olarak görür pişmanlık duyar ama iş
işten geçmiştir. Pişmanlığını da çok değişik şekillerde ortaya döker. Bu durum
da, sadece kişinin huzurunu değil, toplumsal huzuru da tüketir. Boşanmanın
ardından gelecek zararları en aza indirgemek için, öncelikle evlilik kurumunu
sağlıklı ve huzurlu bir şekilde ayakta tutmak için çalışmak gerekmektedir.
Boşanmaya sebep olan sorunların, boşanmaya varmadan ivedilikle çözüm yollarını
bulmak şarttır. Ama her şeye rağmen tek çözüm Rabbimizin sevmediği helâl olan
boşanma olacaksa da, bu sürecin suhuletle olması için gayret etmek gereklidir.
Sonrasında da, boşanan çiftlerin üzerine düşen vazifeleri yerine getirmeleri,
oluşan bu yıkımdan çocuklarını muhafaza etmeleri ve en az zararla onları
kurtarmaya çalışmaları gerekmektedir." (İLKHA)
0 yorum