Toplumumuzda aile kurumu
çatırdıyor. Çeşitli yollarla Batılı yaşam tarzına özendirilen genç nesillerde
ahlaki yozlaşma gittikçe artmakta. Ailevi ilişkiler açısından büyük bir çürüme
ve çöküş yaşayan Batı, peşinden Müslümanları da sürüklemeye çalışıyor.
Eğitimci Seval Sunar, genç neslin
toplumun geleceği olduğunu, genç nesli yozlaşma ve çürümeden korumak için
herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini söyledi. Müslümanları sorumluluk
almaya çağıran Sunar, kurtuluşun aileyi korumaktan, öze dönüşten geçtiğini
ifade etti.
"İLK EĞİTİM YERİ AİLE
KURUMUDUR"
Gençlerin en büyük sermaye, aynı
zamanda geleceğimiz olduğunu vurgulayan Sunar, "En büyük
sorumluluklarımızdan bir tanesi gençleri korumaktır. Ağaç yaşken eğilir. Eğitim
de eğilmekten gelir. Gençlerin ilk eğildiği yer aile kurumudur. Aile kurumu ne
kadar düzgün ve sağlıklı olursa gençliğimiz de o kadar düzgün bir şekilde
ilerleyecektir. Ama günümüz toplumunda görüyoruz ki gençlerde çok fazla ahlaki
yozlaşmalar var. Bunun temeline indiğimiz zaman en büyük sıkıntının ailede
olduğunu görüyoruz. Çünkü çocuğun aynası ailedir." dedi.
"AHLAKSIZLIĞI KENDİ
EVLERİMİZ ÜZERİNDEN ÇOCUKLARIMIZA AŞILIYORUZ"
Gençlerin ya da çocukların birçok
noktada ailesini yansıttığını kaydeden Sunar, "O yüzden aile kurumu çok
büyük önem arz ediyor. Özellikle İslam’ın bize sunduğu aile modeli, gerçekten
tamamen hem kadını hem erkeği hem de çocuğu ruhsal anlamda da koruma altına
alan bir modeldir. Günümüz toplumundaki birçok sıkıntının sebebi de İslami
olarak aile kurumunun maalesef işlevsel olmadığından dolayı yaşandığını
görebiliyoruz. Bunun birçok örneği olabilir. Özellikle biz ahlaksızlığı kendi
evlerimiz üzerinden çocuklarımıza aşılıyoruz. Evin en güzel köşesine koyduğumuz
televizyon bizim iznimizle gençliğe birçok noktada ahlaksızlığı aşılıyor. Ve
bunu maalesef anne ve baba kendi elleriyle çocuklarına aşılıyorlar." diye
konuştu.
"GAYR-I MEŞRU İLİŞKİLER
NORMAL HALE GETİRİLİYOR"
Sunar, konuşmasının devamında
şunları söyledi: "İslami toplumun tamamen değerlerine zıt birçok dizi
filmi gençlere bazı şeyleri normalleştiriyor. Özellikle zinayı, gayr-ı meşru
ilişkileri normal hale getiriyor. Gençler televizyonlardan bunları izleyerek
kendilerine normalleştiriyorlar. Artık büyüklerin nasihatleri çok etkili
olmuyor. Çünkü insanın gördüğü şeyler onu daha çok etkiler. Maalesef bu noktada
bir algı operasyonu yapılıyor. Ve biz bunu bazen kendi evimizden çocuklarımıza
sunabiliyoruz."
"KADIN ‘ÖZGÜRLÜK’ ADI
ALTINDA BAZI DAYATMALARIN KURBANI OLABİLİYOR"
Hem toplum hem de gençlerde son
dönemlerde Batı özentisinin çok daha fazla olduğuna dikkat çeken Sunar,
"Batı’nın bize dayattığı, sunduğu şeyler çok bilinçli yapılan şeylerdir.
Müzik grupları, dizi filmleri, kitaplar olarak bazen karşımıza çıkıyorlar.
Gençler bunun üzerinden yozlaştırılıyor. Mesela kitaplar olsun, gruplar olsun
bunları incelediğimiz zaman cinsiyeti ortadan kaldırmaya yönelik bazı projeler
olduğunu görüyoruz. Cinsiyetsizleştirme, cinsiyet kavramını ortadan kaldırma…
İslam dini kadın ve erkeği bazı noktalarda ayırmıştır. Fıtraten farklılıklar
vardır. Ama cinsiyetsizleştirme aslında kadının gücü üzerinden ona yük
yüklüyor. Bu noktada kadın tam olarak kendini erkekle eşit gördüğü zaman zulüm
görmüş oluyor. O zulmü kendine yapmış oluyor. Ama bunu ‘özgürlük’ adı altında maalesef
gençlerimiz savunabiliyor. Kendisini ‘özgür hissetme’ adı altında bazı
dayatmaların kurbanı olabiliyor." ifadelerini kullandı. İlkha
Muhabir: Editör





