Türkiye’nin yakın siyasi tarihinin en çok tartışılan ve hafızalara kazınan isimlerinden biri olan Erdal Eren, 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi döneminde idam edilen genç bir siyasal figür olarak tarihe geçti. Henüz 17 yaşındayken idam edilmesi, yıllar boyunca kamuoyunda adalet, insan hakları ve demokrasi tartışmalarının sembolü haline geldi.
GİRESUN’DAN ANKARA’YA UZANAN BİR HAYAT
25 Eylül 1961’de Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde dünyaya gelen Eren, ailesiyle birlikte genç yaşta Ankara’ya taşındı. Eğitimine Ankara Yapı Meslek Lisesi’nde devam etti. Gençlik yıllarında sol görüşlü öğrenci hareketleri içinde yer aldı ve siyasal düşüncelerini bu dönemde şekillendirdi.
SİYASİ AKTİVİZM VE 12 EYLÜL SÜRECİ
Eren, sol görüşlü bir militan olarak Halkın Kurtuluşu çevresinde ve daha sonra Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) içinde yer aldı. 1980 yılında yaşanan olaylar ve siyasi atmosfer, onun da hayatının yönünü belirledi.
12 Eylül Askerî Darbesi’nin ardından Türkiye’de siyasi baskılar arttı, yüzlerce kişi gözaltına alındı ve yargı süreçleri hızla işletildi. Eren de bu süreçte gözaltına alındı ve yargılanarak idam cezasına çarptırıldı.
13 ARALIK 1980: BİR İDAMI HATIRLAMAK
Henüz 17 yaşındayken, 13 Aralık 1980 sabahı Ulucanlar Cezaevi'nde idam edilen Erdal Eren, Türkiye’nin siyasi tarihinde derin izler bıraktı. Yaşıyla ilgili tartışmalar, adil yargılanma hakkı konusundaki eleştiriler ve dönemin siyasi atmosferi, idam kararını yıllar boyunca gündemde tuttu.
BİR SİMGEYE DÖNÜŞEN İSİM
Eren’in idamı, 12 Eylül döneminin baskıcı politikalarının bir sembolü olarak hafızalara kazındı. Onun adı, yıllar boyunca pek çok anma etkinliğinde, şiirde, şarkıda ve politik söylemde yer aldı.
TARİHTE BİR HATIRLATMA
Bugün, Erdal Eren ismi yalnızca bir dava dosyasının parçası olarak değil, aynı zamanda gençlik, hak arayışı ve demokrasi mücadelesiyle anılan bir figür olarak varlığını sürdürüyor.
“Benim yaşımdakiler yaşamalı, ben idam edilmemeliyim” sözleri, Türkiye’nin siyasi hafızasında bir dönemin sessiz tanıklığı olarak yer ediyor.





