Türkiye tarihine "post
modern darbe" olarak geçen ve Müslüman halk üzerinde derin izler bırakan
28 Şubat’ı geride bırakalı 22 yıl oldu. Birilerinin dediği gibi belki "bin
yıl" sürmedi ancak bıraktığı travmalar, acılar ve mağduriyet ne acıdır ki
halen devam etmekte.
Bu acı ve travma belki de en çok
başörtülü kadınların hafızasına kazındı. Binlerce başörtülü kadının hayatı, bu
süreçte kökünden değişerek işleri, eğitim hakları, gelecekleri ellerinden
alındı. Bu ağır ve derin travmalara rağmen şu ana kadar ciddi bir çalışma
yapılmadı.
Kendisi de 28 Şubat mağduru olan
Araştırma Görevlisi Deniz Işıker Bedir, yüksek lisansının konusunu başörtülü
kadınların yaşadığı ağır ve derin travmalara ayırdı.
Araştırma Görevlisi Işıker
Bedir’in 3 ablası da başörtüsü yasağından dolayı üniversiteyi bırakmak zorunda
kalmış. Başörtüsü yasağından dolayı KKTC'ye giderek Özel Yakın Doğu
Üniversitesinde okumak zorunda kalan Işıker Bedir, Türkiye’ye döndükten
sonra yüksek lisansını "Bir zorunluluk alanı olarak içerisi ve dışarısı -
28 Şubat ve başörtülü kadınlar: Bir zihinsel ve ruhsal dönüşümün anlatıl(a)mamış
hikayesi" konulu tez ile tamamladı.
Işıker, "Başörtüsü yasağının
psikolojik etkilerine bakarak tezimi yazdım. Kadınların yaşadığı travmayı,
depresyon ve sosyal fobiyi gördüm. Sadece kamusal alanda değil sosyal hayatta
dahi kadınların hakları ellerinden alınmıştı. Kimliğindeki başörtülü
fotoğraftan dolayı muayene olamayan kadınlar var, otel rezervasyonları iptal
edilenler vardı, veli toplantısına dahi katılamıyorlardı. Kısacası gündelik
hayattaki tüm hakları ellerinden alınmıştı. Bir kadının söylediği ‘Delirsem kurtulacağım.’
sözü beni çok etkiledi. Bu yasak kadınların hayatında bir yıkıma neden olmuş ve
yaşattığı acılar ne yazık ki hala dinmemiştir." dedi.
"DARBENİN YAŞATTIĞI ACILAR
DİNMEDİ"
28
Şubat’ın yaşattığı acıların hala bitmediğinin altını çizen Işıker, şunları
söyledi: "Geçekten şu an bir rahatlama var, sorun bitti, çalışabiliyoruz,
okuyabiliyoruz, kadınlar Meclise bile girebiliyor. İyi bir şey ama o kadınların
acısı bitmedi. Çünkü yaşadıkları çok büyük bir acı ve mağduriyetleri var! 40
yaşından sonra insanlar hayatı sıfırdan, yeniden başlamaya çalışıyorlar. Hala
başlayamayan insanlar da var. Benim mesleğim araştırma görevi, araştırma
görevlisi olmak için 35 yaş sınırı var. Düşünün o dönemi yaşayan bir kadın
üniversiteyi bitirmişse araştırma görevlisi olamıyor çünkü 35 yaşını aşmış
oluyor. O dönemde alınan yargı kararları dolayısıyla hala hapiste olan insanlar
var. Dolayısıyla bu durumda tamamen bitmiş bir mağduriyetten bahsedemiyoruz.
Bence bu sürecin çok iyi anlatılması lazım, çünkü o dönemden sonraki arkadaşlarımız,
kardeşlerimiz bu dönemi yaşamadıkları için bilmiyorlar. Her an o günlere dönme
korkusu da var bizde. Çünkü 28 Şubat yaşanırken de biz bunun yaşanacağını
düşünmüyorduk ama maalesef ki oldu. 15 Temmuz’da da biz bir darbe olacağını
düşünmüyorduk. Bir rahatlık dönemi vardı ama Allah korusun 15 Temmuz darbesi
gerçekleşebilirdi. Maalesef Türkiye bir darbeler ülkesi, dolayısıyla şu an bir
rahatlık olsa da Allah korusun her an o günlere dönebiliriz. Çünkü bu bir
yönetmenliğe, bir önergeye bakabilir. O süreçleri yaşayabiliriz, belki o yüzden
bu tarz çalışmaların yapılması çok anlamlı olabiliyor." ŞEVKİ ASLAN



