35,9979
34,5383
3.005,99
Geçen yazımda küçük yerde siyaset
yapmanın, burada hayat sürdürmenin sıkıntılarından bahsetmiştim. Şartları zor imkânları
kısıtlı küçük yerleşim yerlerinde hayatı etkileyen olumsuz yanlarının her
alanda şöyle veya bu şekilde hissedersiniz. Farkına varmadan hepsini teğet
geçersiniz. Ama hayatın zorluklarını bir de duygularınızı ve düşüncelerinizi
katarak yazıya dökerseniz, bu sıkıntıların meydana gelmesi, birilerinin
gayretleri sonucu oluştuğu ve tüm yaşam alanlarını kuşattığını görürüsünüz. Biz
burada yazmanın önemini ve değerini anlatmaya çalışıyorum. Bize bu imkan
verilmeden önce biz sadece okuyorduk, birilerine göre yazmak sadece yazarlara,
şairlere, âlimlere, filozoflara ve üniversite hocalarına özgü bir şeymiş gibi
geliyordu. Oysaki yazmak her bireyin kolayca yapabileceği bir iştir. Yazı
yazarak konuşarak ifade edemediğimiz çok şeyi rahat bir şekilde dışa vurma imkânını
buluruz. Olayların seyrini, etkilerini
daha çabuk ve hızlı kavrarız. Düşünce hızını ve kelime haznemizi geliştiririz.
Kendimizi yazarak düşünerek anlattığımız zaman hayata karşı daha dikkatli ve
olumlu pencerelerden bakma avantajını elde ederiz. Bununla da zekâmızı
geliştirme fırsatını buluruz. Konuşarak ifadeye gelmeyen çoğu meselelerimizi
rahat bir şekilde dışa vurma imkânı buluruz. Olayların etkilerini daha kolay
atlatırız.
Bunun
için kağıt kalemi her yerde kullandığımız için önemsemeliyiz. Kalemle yazmanın
insanı rahatlatan, huzur veren, acıları dindiren ve derman edici etkisini yazı
yazmaya başlarken fark ederiz. Hayatta, kağıt ve kalemin önemini kavrayanlar; çok
genç yaşlarda daha çabuk hayatın değerini, geleceği, planlamayı amaç ve
hedeflerini belirlemede bir adım öndedirler.
Bununla
ilgili tüm dünyayı yerinden sarsan olaylar, gün yüzüne çıkmadı mı?
Bu gün aşağı yukarı 1 buçuk milyar insanı,
haklı ya da haksız marxsist sözü edilen bir öğretiyle Marx’ ın önemli
bir yazar olmasından kaynaklanmıyor mu?
Montesguiev’in Fıransız, İngiliz ve tüm Avrupa
halklarının anlayışına uydurulan İslam’a en tehlikeli gelen “Kanunların Ruhu
Üzerine” kitabı değil mi?
Agusto Comte’ nin Matematik, Fizik ve Biyoloji gibi
pozitif düşüncelerin evrensel bir kapsama sahip kılınmasının getirdiği başarılar,
bu temel düşüncelerle haşa “Tanrı Ölmüştü” artık çağdaş insanın aklına yön
verecek olan bilimsel düşüncedir. Bu olgu, dünyada egemen olmadı mı? İnsan
fıtratının temel kanunu sayılın din ve ahlak kurallarının sosyal hayattan
temizlenirken, bugün toplumların yaşam tarzı, bunu ölçü almıyor mu?
Amerika’da “Demokrasi ve Özgürlük”
kitabının yazarı olan tocguevilla Amerika toplumunda din anlayışıyla
özgürlük anlayışını birleştirmedi mi? dünyada demokrasi ve özgürlüğü kullanarak
emperyalist politikalarını Müslüman halkların tepesinde bir balyoz gibi
indirmedi mi?
Bakıldığı
üzere, kalemle yazma becerisini gösterenler, havas ve avamın içindeki en
değerli kesim olan düşünür yetiştirilirler. Yaşadıkları toplumların içindeki
engelleri ve zincirleri kırarak sınır ötesi farklı kültür ve din mensuplarına
mal olurlar. İnsanların gözünde itibarlı oldukları için hayattan kaynaklı
sorunları, onlara havale eder, bir çare üreten mekanizma merkezi olurlar.
Kitleler bunların sayesinde yön ve istikamet bulurlar.
Kalemle
yazmanın, insanlar tarafından nasıl gerçek bir olgu olduğu ortaya çıktıktan
sonra
Şimdi de Allahu Taala’ nın Kaleme verdiği
önem ve yarattığı etkiye bakalım. Kalem suresinin 1. Ayetinde: ” Nun.
Kaleme ve onunla yazdıranlara And olsun.” Burada "Nun"
harfine, Kaleme ve yazıya yemin ediyor. Bu boşuna değildir. Bu harf ile kalem
ve yazı arasındaki güçlü bağı ve ilişkiyi vurguluyor. Birde baktığınızda, bu üç
unsura yemin edilmiş olması değerlerini hesapsız bir şekilde arttırıyor. Biz
toplum veya birey olarak öğrenme, yazma ve düşünme yeteneklerimizi bu yolla
eğitim süreçlerine önemsemeyen insanları dikkatleri onlara çekiyor. Risalet
gelmeden önce, o günkü Arap toplumunda okur-yazarlık oransal olarak sıfır
denecek kadar azdı ve okuma yazmalı olanların sayısı bir elin parmaklarını
geçmiyordu. Bu, inanç sistemini ve ona bağlı hayat sistemini dünyanın dört bir
yanına taşımaları için yazı gerekliydi. İnsanlığa önderlik etme görevini
eksiksiz yerine getirmeleri için bu durum kaçınılmazdı. Bunu gerçekleştirmek
için gerekli olan temel unsurlardan birinin yazı olduğu kuşku götürmez bir
gerçektir.
Peygamberimizden (s.a.a) nakledilen bir
rivayette o şöyle buyurmuştur:
İlmi bağlayın! “Ey Allah’ın Resulü: İlmin bağlanması nasıl mümkün
olabilir” diye sorulduğunda ise şöyle buyurdu: Yazarak onu bağlayabilir ve
koruyabilirsiniz. Resulullah’ın (s.a.a) hikmetli sözlerini unutacağından endişe
eden bir sahabesine parmağı ile yazmayı işaret ederek şöyle buyurmuştur:
Elinden yardım al.” Alak suresinin 4. Ayetinde: O insana kalemle yazmayı öğretti, insana
bilmediğini öğretti." öğretme gerçeği, "Kalemle" öğretme gerçeği
ortaya çıkmaktadır. Çünkü kalem eskiden olduğu gibi bugün de, insan hayatına en
geniş ve en derin etkiyi yapmış ve yapan öğretim aracıdır.
Halbuki bu mukaddes mesajı getiren peygamber kalemle yazabilen birisi
değildi. Bugün insanlık onu, hem hakka, hem batıla ulaşmada yarayan bir alet
olmasıyla gücünü göstermiştir. Resulullah’ın (s.a.a) okuyamayan ve yazı
yazamayan ve ona “oku” dendiğinde “Ben
Okumak Bilmem” demiştir. Bunun Kur’an
ayetlerinin onun tarafından yazılmadığı, bizzat yeri ve göğü yaratan rabbi
tarafından indirildiği görülünce; yazı yazan yazarlar, şairler ve bilginler Kur’an’ın
icazatı ve belagatı karşısında eğilmişler ve Hazreti Muhammed’in gönderilen ve
desteklenen bir peygamber olduğu inancı istemedikleri halde gönüllerinde
yerleşmiş bir devrim olmuştur.
Kalem ve kalemle yazmanın bu
kadar derin tesirler yaratmasındaki amaç onun, yalan konuşmayan, yanlış
yazmadığı için onun, her zaman insanlar arasında şahitlik yapması,
anlaşmazlıkları çözmesi ve hakem konumunda bulunmasıdır.
Dünya halkları üzerinde, en
derin etki icra eden kalemle yazmayı öğreten, önce rabbime, sonra yerel rehber
gazetesinde yazma fırsatı veren değerli rehber gazetesi ve çalışanlarına
teşekkürlerimi sunuyorum.