36,4180
34,4780
2.953,86
Şehir küçük olunca insanlar da küçük olur. Hayatın sürdürüldüğü küçük yerlerde yaşam koşulları hayatın üzerinde etkindir. Hayatın tüm alanları olan kültür sanat ve ticaret gelişmez. Günlük geçim kaynakları sınırlıdır. Arz ve talebin az olduğu gibi, insanları karalayan bir dil hâkimdir. Küçük şehirde samimiyet vardır, Ancak enerjisi azdır. Hayat durgundur. Burada yaşayan insanlar hem bedensel hem de zihinsel olarak fakirdir. Âdete doluya koysan olmaz boşa koysan dolmaz. Yaptığın her tercih ondan vazgeçmekle sonuçlanır. Bu şehirde okuyan biri iseniz de; hayat yavaş aktığı için içinize kapanırsınız. Bu üzerinize gün boyu kalıcı olur. İnsanlar az olduğu için tehdit olarak kabul edilir. Rakip insanları ortadan kaldırmak için her türlü hile, tertip, yalan ve iftiraya başvurulur. Karşıtlarını itibarsızlaştırırlar.
Bu ortamı yaratan insanlar hiç ummadığınız, fark etmediğiniz kuvvetlerle
birlikte propaganda araçlarını devreye sokarak faaliyetlerinizi sekteye
uğratır, bunu bazen anlamadan sadece üzerinizde hissetmekle
iktifa edersiniz. Bu dışlanma, düşmanlık saldırı neden oluyor diye
düşündüğünüzde; kendileri için küçük yerin avantajlarından yararlanan kişiler
avamı belli alanlarda hapsetmiş, onları yönlendirmek için üzerlerinde
kullandıkları araçların birer kopyalarını oluştururlar. Bu benzerlik aynen
kendileri gibi avamda da ikiyüzlülük kültürü bir davranış biçimi alır, bu kötü
davranış olmazsa ekmeğini kazanmaz varsa ticari faaliyeti yürümez, böylece yalnızlaşma derken kendinize şöyle
dersiniz: bu insanlar Müslüman değiller mi neden bu kadar insani ve İslami
olmayan değerler tüm benliklerini sarmış, hayıflanarak bir bilginin hikmetli
sözü aklınıza gelir “havasın dini yoktur” (mecaz) farkına vardıktan sonra
Yukarıda anılan olumsuz ve insan
karakterinin yozlaştırıcı davranış biçimini yaygınlaştıranlar, halk üzerinde bu havanın sahada kalıcı
esintilerini garantilemek için yoğun çaba içerisindedirler. Bunlar karşısında,
ben de varım, diyen birinin siyaset arenasında görünmesini istemezler. Sahada
görünen bu kişiye karşı her türlü engeli çıkarırlar, kıyameti koparırlar. Hz. Alinin duasında: “Yarabbi Benden Neyi Alırsan Al Ama Cesaretimi
Alma” evet her türlü engeli aşmada yardımcı ve anahtar olan öğüt verici o sözü hatırlayarak korkakların korku saldığı yalan
hile ve iftira işleterek amaçlarına ulaşan insanların gerçek
çehreleri ortaya çıkacaktır. Hele bu şecaatin yanında ışığınız da varsa ve ışığınıza güveniyorsanız parlarsınız. Artık
size karşı yıpratıcı söylem ve eylemlerle mücadele edenler; aynen cahiliye döneminde olduğu gibi bu
ümmetin firav’nu unvanını alan ve Ebulhakem
sıfatını taşıyan ki o kureyş içinde güya
her türlü davaları akıl
çerçevesinde sonuca bağlayan Amr b. Hişam’ın
kazandığı bu mertebe; adalet adına
biçilmiş bir rolden ibaret olduğu, asıl işlevinin ise zulmün yedumu için bu
sıfatı kazandığı, cesareti ve ışığı olan insanlar tarafından asıl adının
Ebucehil (cahiliyetin babası) olduğu gerçeği anlaşılacaktır. Emin ve güvenilir gözüyle bakılan kimseler
ortama eriştiklerinde; bireylerin toplumların nasıl sömürüldüğünü, gerçeklerin üzeri
nasıl örtüldüğünü, yaldızlı sözlerle nasıl aldatıldıklarını, mukaddesatlarından
aldıkları değerler vasıtasıyla alınları ak insanlar tarafından açığa çıkar
Anlaşıldığı kadarıyla bu küçük şehirde zihinsel ve fikirsel olarak
fakirliği aşmadan cesaret ve ışığı kazanmadan çevre ile temas etmeden
yaşarsanız sizi örnek alacak kişi veya kişiler çıkmaz “insan temas etmezse yaşayamaz” güzel sözü uyarınca kendiniz ve savunduğunuz değerler bir ölü mesabesindedir ilgi ve temas
insanlara can suyudur bu hakikatleri
kendinize sembol yaparak meydanda ben de
varım dediğinizde ikiyüzlülük kültürünün iş gördüğü bu küçük şehirde sevenleriniz olduğu için artık değerleriniz korunmuş etrafınız güvendedir temas ettiğiniz insan
sayısı çoğalır amacın için yapılan etkinlik
ve varsa ticari faaliyetin kapsamı genişler siyaset yapacağın alan genişler
ayak oyunlarından da kurtulmuş olursunuz
Netice bir başka olurken, gün gelir,
müşrikler sevr mağarasında peygamberi görmez. Gün gelir, İbrahim (A.S) i
yakmayan ateş serinletir. Gün gelir,
hikmeti bilinmeyen Asa ‘i Musa (A.S.) ya karşı faaliyete geçerek sihirleriyle
hile ve desise oynatan insanlar hakkı batıl gösterme alışkanlıklarından vazgeçer,
hülasa inkar edilen gizlenen ve aşağılanan hakikat gün yüzüne çıkınca, mücadele
meydanında artık sihir yok, firavn yok, Karun yok, Haman yok, sihirbazlık yoktur.
Sahibi tarafından bile hikmetinden
bihaber olan ASA’ i Musa (A.S.) gerçeğini
görmüş bir halk ve tüm etkisini yitirmiş, bayatlanmış bir batıl gün ışığında
belirir