36,7272
35,1895
2.968,28
Ne yazık ki her geçen gün eğitimcilere yapılan şiddet
haberlerinde artış görüyoruz. Bu olayları sadece birkaç kendini bilmezin bir
anlık öfkesinin sonucu olarak mı değerlendireceğiz, yoksa üzerinde uzun uzadıya
düşünüp biz nerede hata yaptık da bu sorunlarla karşılaşıyoruz mu diyeceğiz?
Oysa
ülkemizde eğitim seviyesi her geçen gün daha da yükseliyor, bir orta öğretim
kurumunu yani bir liseyi bitirenlerin oranı örneğin 10 yıl öncesine kadar çok
artmış durumdadır. İlkokul ve ortaokulu okumayan yok denecek azdır
toplumda. Hatta üniversite mezunlarının
sayısı da 10 yıl öncesinde kadar hiç de azımsanmayacak derecede artmıştır.
Doğal olarak bu eğitim çarkından geçen insanların daha medeni, daha anlayışlı,
problemlerin çözümünde daha esnek olmaları gerekir diye düşünüyor insan.
Ama
yaşadığımız olaylara bakınca burada bir sorunun olduğu göze çarpıyor. Bunun
kaynağı olsa olsa bu insanların yetişmesinde en önemi paya sahip olan uygulanan
eğitim müfredatı olmasın. Neden mi diyeceksiniz? Çünkü toplumu yetiştirmekle
görevli öğretmen camiasının elinde müfredat dediğimiz bir kurallar bütünü var.
Diyeceksiniz ki, müfredat kötü insan yetiştirin demiyor ya. Doğru ama
müfredatın temelleri iyi insan yetiştirme üzerine kurulmamış. Müfredat başarılı
insan yetiştirme, öğrencileri iyi ve para getiren meslek sahibi yapma üzerine
kurgulanmıştır. Ne yazık ki, müfredat toplumumuzun değerleriyle barışık
değildir. Bu müfredat hastasına para kaynağı olarak bakmayan doktor
yetiştirmiyor, aksine en iyi kazancın doktorluk mesleğinde olduğunu öğreterek
işe başlıyor. Bu müfredat yaptığı binanın demirinden ve çimentosundan çalmanın
insan hayatını tehlikeye atmak olacağını anlayan inşaat mühendisi ve müteahhit
yetiştirmiyor. Bu müfredat derse bir dakika geç girmenin öğrenciler için 40
dakika olduğunu anlayacak öğretmen yetiştirmiyor.
Ama bu
müfredat hangi dersten kaç net yaparsan hangi liseye ve üniversiteye yerleşeceğini hesaplayarak gece gündüz test
çözen öğrenci yetiştiriyor. Aile ve öğretmen tarafından bu şekilde güdülenen
öğrencide insan sevgisi, büyüklerine saygı, millet ve vatan sevgisi kalır mı? Öğretmenlerimizin
bir kısmı da ilkokuldan başlamak üzere öğrencileri yarışa hazırlama görevlerini
üstlendiklerinden ortaya tek hedefi rahat, konforlu, zengin ve zevk düşkünü bir
hayata hazırlanan insanlar ortaya çıkıyor. İşte bu insanların çocukları da aynı
mantıkla yetiştiğinden, kendini ve çocuğunu dünyanın merkezinde gören
insanlarla sokaklarımız dolmaktadır.
En ufak
bir sorunu bile şiddete başvurmadan çözmeyecek kapasitedeki insanlar,
savunmasız insan olarak gördükleri eğitimcilere şiddeti bir kahramanlık olarak
görmektedirler. Ne yazık ki, uygulamadaki kanunlarımız da buna teşnedir. Zaten
bu insanlar şiddete başvurmayacak kadar eğitimli olsalardı buna yeltenmezlerdi.
Ama şiddete başvurduklarında bile onları bu şiddeti yaptıklarına pişman edecek
bir kanunla karşı karşıya kalmamaktadırlar. E ne de olsa araya birileri girip,
özür dilemelerini sağlayacak, onlar da yaptıklarıyla kalacaklardır.
Maalesef
dostlar toplum olarak bu konuda iyi bir yere gitmiyoruz. Alime, öğretmene
saygını olmadığı yerde ne öğrenci yetişir, ne de ilim yeşerir. Alim ve
öğretmenin değer görmediği toplumlar da kısa sürede çöküş yaşayacakları
kesindir. Ne yazık ki, bizler de oraya doğru son hızla gidiyoruz.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.