36,7272
35,1895
2.968,28
İstanbul
Sözleşmesi denilen ihanet belgesinin bu ülkenin meclisinden geçmesi,
kanunlaşması ve uygulanması tam bir fecaattir. Zamanın milletvekilleri bunun
hesabını Allah indinde mutlaka vereceklerdir.
Bu
sözleşme yürürlüğe girdiği 2012 yılından beri 2 milyon erkek evden
uzaklaştırılmış. 2 milyon aile yıkılmış demektir bu. Bunun yanında kadının
beyanını esas alarak yapılan hukuksuz yargılamalar sonucunda da binlerce insan
hapishanelerde ömür tüketmektedir. Buna bir de genç yaşta resmen evlendikleri
halde tecavüz suçuyla hapislerde yatan bir o kadar da insan var. Dağılan
aileler, babasız kalan çocuklar, çaresiz kalıp bir kuru ekmeğe muhtaç yatan
genç anneler…
İnsan
tüm bunları okuyup ya da duyunca bir ülke, bir devlet ve bir aile için bundan
daha büyük bir musibet olabilir mi diyeceği geliyor. 15 Temmuz hain darbe
girişimi bu ülkeyi, bu devleti yıkamadı ama görünen o ki, İstanbul Sözleşmesi
bu ailenin, ülkenin ve devletin sonunun getirecek.
Aileyi
korumakla sorumlu idareciler bu tehlikenin farkında değiller mi? Aile Bakanı
aileyi bırakıp, feministlerin, eşcinsel oluşumların bakanı mı oldu?
Kuruluşlarının temelinde İslami ve milli değerlerimizi umursamayan derneklerin,
partilerin bu konudaki çalışmalarını kerhen de olsa anlayabiliriz, ama KADEM
gibi kurucularının İslami gelenekten geldikleri düşünülen ve içinde Sayın
Cumhurbaşkanımızın kızının da olduğu bir kuruluşun kadın haklarını savunma
teziyle ortaya çıkanlar ile bu yıkıma yol açanlarla birlikte olmaları
düşünülemez. Hele Odatv gibi her fırsatta İslami ve milli değerleri küçümseyip
hakaret eden oluşumlarla birlikte olmaları bu ülke insanına yapılabilecek en
büyük kötülüklerdendir. Siz nasıl olur da bu tuzağın içine düşersiniz de, sizin
üzerinizden tüm İslami oluşumlara yobaz diyen bir televizyon kanalına çıkıp
onların ekmeğine yağ sürersiniz?
Kadına
şiddet konusu üzerinden masumlaştırılmaya çalışılan bu sözleşme ile
cinsiyetsizleştirme, eş cinselliği özendirme, insanın fıtratına ters
yönelimlere sevk etme çabalarını merkezine aldığı bir gerçektir. Değil kadına,
hiçbir canlıya, yani hayvana bile şiddeti kabul etmeyen bir dinin mensupları
olarak, sicili bu konularda bozuk olan Avrupalılardan alacağımız bir yasanın
bize nasıl bir faydası olabilir? KADEM’ e tavsiyem önce kendi kültürlerinin ve
medeniyetlerinin bu konularda insanlığa sunduğu reçeteleri öğrensinler.
Kaldı
ki, bu sözleşmeyi kendine Avrupalı diyen birçok ülke kabul etmemekte, insanın
yaratışına aykırı hükümler içerdiğini öne sürerek bu sözleşmeden çekilmektedir.
Size ne oluyor ki, Hıristiyan Avrupalıların bile kabul etmediği bir yasayı bize
dayatmak istemektesiniz?
Sayın
Aile Bakanımız, siz ailenizden birinin yukarıda sayılan özelliklerden birine
sahip olmasını ister misiniz? Sizin bir yakınınızın haksız bir şekilde hapis yatmasını
ister misiniz? Peki ya Sayın KADEM başkanı ve yardımcıları siz ister misiniz?
Eminim ki istemezsiniz. Allah hiçbir Müslümana bunu yaşatmasın, ama ne yazık
ki, şu anda bu durumda olan binlerce insan ve aile var.
Anlaşılan
o ki, bu işe de direkt olarak Sayın Cumhurbaşkanı el atması gerekiyor. Benim
aile bakanından hiçbir beklentim yok. Bu
konuda halktan gelen tepkilerin özellikle Sayın Cumhurbaşkanına doğru
yansıtılmadığını düşünüyorum. Ama bu da yeterli bir mazeret olduğunu
düşünmüyorum. Çünkü büyük devletlerin büyük istihbaratları da olur. Eğer bu
konuda halkın gerçek manada ne düşündüğü araştırılmıyorsa, halkın tepkileri
doğru olarak iletilmiyorsa bu da ayrı bir sorundur.
Sonuç
olarak halkın beklentilerine ve taleplerine kulak asmayan bütün iktidarlar
iktidarlarını kaybetmeye hazır olmaları gerekir. Bu sorun ülkemizin kanayan
yarasıdır ve bir an önce acil tedbirler alınmalıdır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.