36,4316
34,5417
2.964,73
Bir topluma şekil
veren o ülkenin eğitim sistemidir. Eğitim sistemidir ki, bir milleti bağımsız
yapabileceği gibi aynı zamanda köleleştirebilir de.
Bunun içindir ki,
bir milleti içerden yıkmak isteyenler artık bildiğimiz ateşli silahlarla savaş
açmıyorlar. Bunun yerine o ülkenin eğitim sistemlerine müdahale ederek
nesilleri dönüştürerek istedikleri hedefe ulaşmak istemektedirler. Hatta
günümüzde buna ilaveten sosyal medya ve diğer iletişim araçları üzerinden
rahatlıkla yapabilmektedirler.
Bugün ülke olarak
istediğimiz insan tipinin yetişmemesinden yakınıyoruz. Akademik başarıda
istediğimiz başarıyı bir türlü yakalayamadığımız bir gerçektir. Öğrencilerin
bütün başarısı birkaç soru daha fazla çözmek ve diğerlerinin önüne geçmekten
ibarettir. Milyonlarca öğrencimiz, çocuğumuz sınavların peşinden koşturmaya
devam ederek gençliğini bitirmektedir. Sonu gelmez sınavlar, umut bağlamalar ve
çoğunlukla hayal kırıklıklarıyla biten milyonlarca yaşamdan bahsediyoruz.
Akademik olarak
yetiştiremediğimiz öğrencilere temel becerileri de kazandıramıyoruz. En basit
becerilerde bile başkasına bağımlı bireyler yetiştiriyor okullarımız. Anne
–babalar da tek çıkar yolu okul ve akademik başarıda bulduğundan varını yokunu
çocuğun eğitimi için harcamaktadır. Bu şekilde hayata atılan gençlerimiz hayata
bakış açısı kötümserlikle dolmaktadır. Siz bu gençlere artık haktan, adaletten
güzel gelecekten bahsedemiyorsunuz.
Meselenin diğer
tarafı da ruhi yönü ihmal edilen gençliğin şahsiyet gelişiminin olmamasıdır.
Milli ve manevi değerlerden mahrum olarak yetişen gençler bencil, menfaatçı,
sorumsuz olarak kaşımıza çıkmaktadır. Gençlerin olumsuz davranışlarından
şikâyet etme hakkımızın olmadığını, ne ekersek onu biçmek zorunda kalacağımızı
unutmamak gerekir.
Peki bütün bunlar
neden böyle? Şunu unutmamak gerekir ki, her sistem kendi insanını yetiştirir.
Bu sistemi kuran zihniyet, şöyle bir gençlik yetişmesini arzuluyor herhalde:
Özgüveni düşük, iş yapma becerisi yetersiz, geçmişini hakkıyla öğrenemediği
için tarihinden kopuk ve Batı medeniyetine aşık, Batıda yapılan en ufak bir
gelişimi kutsar ülkesindeki her güzel şeye aşağılayıcı gözle bakar. Bununla
beraber Batının sömürge tarihini bilir, ama kendi tarihine yabancı. Sahte
kahramanların gözbağcılıkla uluslaştırıldığı bu sistemde, gerçek kahramanların
adı sanı bilinmez.
Bütün bunlar nasıl
becerildi de bu hale geldik diye soracak olursanız. Cevap yazının başlığında
gizli. Tek kelime ile: Müfredat. Müfredatınızı kim belirliyorsa, nesillerinize
istikamet çizen de odur. Hangi derste neyin ne kadar, nasıl öğretileceğini,
kimlerin hain kimlerin kahraman olacağına müfredatınız karar verir. Tarihinizi
siz yazmıyorsanız, tarih yazan şahsiyetlerinizin kaybolmasına engel
olamazsınız. Okuma yazma öğretirken kurduğunuz cümleler neyi anlatıyorsa siz osunuz.
Bugünkü eğitim
sistemimizin temelinin CHP’nin altı okunun ürünü olduğunu sanırım söylemeye
gerek yok. Ne olduğu belirsiz, ufuk ve vizyon önermeyen, dogmacı, hayattan
kopuk ilkelerle yetiştireceğiniz nesillerle ne yeni fetihler yapabilirsiniz, ne
de elinizdekinin kıymetini bilen nesiller yetiştirişiniz. Eleştirilemeyen,
sorgulanamayan dogmalarla icat ve buluş yapacak nesiller yetişmez.
Biz daha
okullarımızda gerçek tarihimizi bile öğretmeyi başaramadık. Tarih müfredatımız
gerçek olmayan bir sürü bilgi ile dolu. Ayaklar baş olmuş, başlar gövdelerden
ayrılmış. Gerçek tarih ile öğretilen tarih arasında sıkışıp kalmış bir gençlik
yetişiyor. Hangi bilginin doğru olduğunu anlayamayan gençler, neyin muhasebesini
yapacak, kendisine nasıl bir vizyon çizecek, ülkesini ve milletini içinde
yaşadığı medeniyeti nereye ulaştırmaya çalışacak. Batı dediğimiz muassır
medeniyet ise, Batının emperyalist tarihini nereye koyacağız. Batının medeni
olmadığını anlamak için daha kaç Kurtuluş Savaşı yaşamamız, ya da kaç Korona
virüs salgınının olması gerekir.