Birkaç yıl aradan sonra tekrar yazmak, kıymetli Rehber Gazetesi okurlarıyla birlikte olmak benim için çok güzel bir duygu olacaktır. Hayatın karmaşasından, yoğunluğundan ve ahir zamanın vaktinin darlığından yazmaya zaman ayırabilecek miyim, istikrar sağlayabilecek miyim bilemiyorum. Rehber gazetesindeki dostların ziyareti sonrası onları kıramadık, vakit buldukça yazmaya çalışacağız sözü verdik. Bu güzel dostlara mahcup kalmama dileğimle…
Pandemi Ve İnsanlık Üzerindeki Tahribi
Şuan insanlığın içinde boğuştuğu ve her gün binlerce kişinin öldüğü Sars türü bir hastalıkla imtihan ediliyoruz. Küresel çapta zarar ve ziyanın olduğu belaların bir türüyle karşı karşıya olduğumuz bir gerçektir. Hastalığın özellikle bulaş hızının yüksek oluşu insanlığı bir hayli korkutuyor.
Böylesi büyük bir hastalığın haliyle faturası da büyük çapta olacaktır. Maddi götürüler olduğu gibi manevi götürüler ileriki toplumlar için büyük bir kayıp olacaktır. Ve belki de yıllar yılı adetlerimizi ananelerimizi bir sonraki nesile unutturacak büyük tahripler yaşatacaktır.
-Bizim içten bir musafahalaşmamız vardı. Hele bir dostumuzu gördüğümüzde kucaklaştığımızda dünyalar bizim olurdu. Dostlarımız vardı birlikte yan yana gelip bir çay içimliği keyif aldığımız…
-Misafirliklerimiz vardı. Biraraya gelmelerimiz, hasta ve akraba ziyaretlerimiz… Bugün aman bulaşma olmasın diye mesafeler koydu aramıza.
Böylesi afetler insanlara ve toplumlara hayatı yeniden düşünmeleri için fırsatlar sunar. Hayatın zorluklarıyla yüzleşme vakti olduğunu hatırlatıyor bu virüs. Egolarımızın, yalnız ben bilirimlerimizin, küçük dağları ben yarattım tavırlarımızın yerle yeksan olduğu bir dönemdeyiz. Evet bu küçük “mikrop” zengin ve fakiri eşitleyerek sosyal sınıfları aradan çıkardı. Bu imtihan bize kendimizi görme fırsatı verdi, vermeliydi. Hiçliğimizi hatırlattı, hatırlatmalıydı. Evet maddi çok zarar verdi verecek; Dünya genelinde işsizliği arttırdı. Birçok ülke iflasın eşiğine geldi. Dünya ekonomisini ters yüz etti. Bu da insanların asabileşmesine, hiçbir şeyden keyif almamasına sebep oldu. Bununla yetinmeyeceği aslında bizden çok şey alacağa benziyor; lakin bunun bir imtihan oluşunu unutmayalım. Velev ki biyolojik bir saldırı bile olsa -ki öyle olduğuna kanaat getiriyorum- unutmayalım ki yine Rabbimizin izniyle bu tahribatları yapıyor. Bu süreçte Tahribat en çok neresiyse orayı tamire yönelmeliyiz. İnsani özümüze sahip çıkmalı, toplumun mayası olan iman, sevgi ve samimiyete olan zararları izaleye yönelmeliyiz. Algıya ve korkuya yenik düşmeden ahlaki değerlerimizi ayakta tutalım. Sosyal mesafe ve maske bizi ne kadar hastalıktan korur bilmiyoruz ama bunun bir imtihan olduğu ve dersler çıkarmamız gerektiğini unutmayalım. Kalpten kalbe giden mesafeye dikkat edelim. Zor günlerde yakınlığın, dostluğun ve samimiyetin olmazsa olmazımız olduğunu unutmayalım. Bu süreçte birbirimizi kitle iletişim araçlarıyla Soralım. Selamı daha çok yayalım. Hal hatır sormaya devam edelim. Bu kültür yok olup gitmesin aramızdan. Hayatımızın her aşamasının imtihan süreçleri olduğunun bilinciyle “Bu da geçer ya Hu” diyeceğimiz günlere kavuşma dileklerimle; Sabredelim ve şükredelim…