Euro

35,9979

Dolar

34,5383

Altın

3.005,99

  • Ekleme: 19.12.2022 14:35 Güncelleme: 19.12.2022 14:35

SİYASETE BULAŞMAMAK MÜMKÜN MÜDÜR?


Ülkenin geleceğini belirleme noktasında çok önemli bir yere sahip olan gençlerin siyasete ilgisiz kalması üzücü bir durumdur. Aslında yaşadığı dünyanın sorunları hakkında dertli olan herkes, siyasetle iştigal etmek durumundadır; ama bir parti çatısı altında isim verince “Ben siyasetten uzağım.” diyor. Bunun nedenleri içerisinde elbette haklılık payları vardır. Çirkef bir siyaset alanında temiz bir siyaset yürütmek her babayiğidin harcı değildir. Yalnız ne kadar haklı olsalar da toplumsal sorunlara karşı elini taşın altına koymamanın mazereti de kabul edilemez. Ne kadar kaçsalar da siyasetin dışına çıkamazlar. Sonuçta kötü siyasetçiler başa gelince onların kötü yönetiminden şikâyet edip kendi çevresinde bunu dile getirince dolaylı yoldan yine siyasetin içine girmiş olurlar. Rahmetli Erbakan Hoca’nın dediği gibi “Siyaseti önemsemeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler yönetir.” anlayışıyla meseleyi değerlendirmek gerekir.

Hz. Peygamber (sav) hem peygamber hem de devlet başkanı değil miydi? Dört halife hem dini lider hem de devlet başkanı değil miydiler? İslam’ı siyaset dışına itmek; Kemalist laikçilerin Fransa’dan aldığı taklitten öte bir şey değildir. Orta çağda Avrupa’da kilise, siyaseti dizayn ederdi. Fransız ihtilalinden sonra siyasetçiler; tahrif edilmiş Hristiyanlığın(kilisenin-dinin) etkisini siyaset üzerinden kaldırılmasını isteyince laik sistemi ortaya çıkardılar. “Din ile devlet işleri ayrıdır.” ilkesini getirdiler. Biri çıkıp da “Ya kardeşim! Oradaki din, tahrif edilmiş Hristiyanlık dinidir. Oradaki din kelimesini alıp da İslam coğrafyasında hak din olan İslam için nasıl kullanırsınız? diyemedi. Bir müslüman “Din ile devlet işleri ayrı yürütülmelidir.” diyorsa ya aklı melekesini yitirmiştir ya da ne dediğinin farkında olmayan gaflet denizinde yüzen biridir.

Bugün “Siyasetle işim olmaz.” diyenlerin hemen hepsi yönetimin yanlışları üzerinde birkaç kelam ettikleri olmuştur. Bu memlekette şikayetlerle işlerin düzeldiği pek az görülmüştür. Yıllardır başörtüsünü yasaklayan zihniyete karşı o kadar şikayetler yapıldı. Dinlediler mi? Hayır! “Yallah Arabistan'a veya burası İran mı?” deyip dışladılar. 

Müslümanların inancına saygılı birilerin iktidara gelmesiyle kısmi de olsa bu yasakçı zihniyet mensuplarının baskısında kurtuldu bu millet. (Demokrat, laik, seküler, sağ veya soldan olmayıp sadece İslam’ı kendisine referans alan dindar insanlar yönetime gelse de o zaman hepimiz adalet içinde, adil bir düzen içinde yaşasaydık…) 

 

Devletin alacağı kararlar, ister istemez hepimizin üzerinde olumlu veya olumsuz bir etkisi olacaktır. Dünyanın global hale geldiği böyle bir zeminde kendi kabuğunda yaşamak mümkün değildir. Eskisi gibi mağara yaşantısına benzer bir yaşantı ile her kabilenin yaşantısının birbirini etkilemediği bir dünyada yaşarız, diyorsanız bu mümkün değildir. O dünya geride kaldı artık. Büyük şeytan ABD'nin dolarında olacak bir iniş-çıkış bile tüm hayatınızı etkilediği bir zamandayız. Anlayacağınız siz siyasete bulaşmazsanız bile siyaset size bulaşır. 

 

Geçmişten beri kötü misallerin siyasi arenada olması hasebiyle, insanları siyasete karşı soğuk bir tavır takınmalarına sebep olmuş olabilir; ama kötü misal örnek olmaz, düsturuyla hareket edip sorumluluktan kaçmamak gerekir. Sorumluluktan kaçmak demek peşinen başımıza gelecek her türlü olumsuzluğu kabul etmişiz, demektir. Duyarlı bir insan için bu kabul edilecek bir durum değildir. Çünkü mekanların aslı kirli olmaz. Orayı kirleten insanlardır. İnsanların kirliliğinden dolayı mekâna kızmak akıl kârı değildir. En güzeli de siyasete, HÜDA PAR gibi bu meseleye yaklaşmaktır. Ne diyorlar peki: “Kirlenmiş siyaseti temizlemeye geldik.” Bu söz bile siyasete yeni bir rengin, yeni bir soluğun, yeni bir anlayışın geleceğin habercisidir inşallah. 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Günün Yazıları