Euro

36,3934

Dolar

34,4751

Altın

2.952,97

  • Ekleme: 22.11.2022 10:36 Güncelleme: 22.11.2022 10:36

BİLİNÇ VE EŞEKLEŞTİRME

Bu hafta siz değerli okuyucularımıza, Ali Şeriati'nin "Bilinç ve Eşekleştirme" adlı eserinin içeriğinden biraz bahsetmek istiyorum. Kitabı elinize aldığınızda hacminin küçük olduğunu görürsünüz; ama okuduğunuz zaman değinilen, verilen mesajın çok büyük olduğunu anlarsınız. Sonda söylemesi gereken sözü, başta söyleyen bir yazardır Ali Şeriati. Her kitabın girişinde şu güzel sözle esere başlıyor: Sizi rahatsız etmeye geldim, diyor. Adeta yazarla özdeşleşen bir cümle... 

Bilinç, yani kendini bilme; felsefe bilgisinden, teknik bilgiden, endüstriden daha üstündür. Bunlar bilgidir, bilinç değil. Bilinçten yoksun bilgi insanı ilerletmez. Başkasına köle, uşaklık yaptırır. 

Halk büyük bir aldanış içerisindedir. Bilgi noktasında değil, fikir noktasında kabızlık yaşıyor. Gelişmenin önündeki engellerden bir tanesi de fikri noktada taklitçilikten kurtulamayışımızdır. Taklitçilik, annesinden dayak yiyen ve tekrar annesine sarılan çocuğa benziyor. Batı; bizi sömürüyor, içimizde darbe yapıyor ve bizler tekrar Batının kapısına gidiyoruz. 

Bilgi noktasında belli bir seviyeye gelsek de fikri noktada doyum almadıktan sonra bilginin hamallığını yapmış oluruz. Bu tür bir taşımaya da "eşekleştirme" denir. Câhil bilgili, diplomalı şuursuz, tahsilli ama toplumdaki sorumluluğunun farkında olmayan, topluma kör ve sağır kalmak okumuş cahil olmaktır. Bunlar kendini aydın sanan karanlık kişilerdir. Ali Şeriati, eserinde ilim ile fikri ayrı bir mesele olarak ele alıyor. Onun istediği hem bireysel hem de toplumsal olarak insanların bilincini yitirmemiş olmasıdır. Bizlere Batının karşısında durabilecek bir bilinç ve şuur ehli lazım, diyor. Bilgili/tahsilli/aydın olmasına rağmen Batının kuyruğu olmaktan başka bir misyonu olmayan kişiler "eşekleşmiş" diyor. Emperyalistlerin gücü, teknolojisi ne kadar gelişirse gelişsin bilinç sahibi insanları yenemez, diyor. Özellikle taklitçilik hastalığı bilinci yok eder. Taklitçi toplumlar değirmen eşeği gibi sürekli kendi etrafında döner. Önüne ne bırakılsa onu alır. Sorgulama yeteneklerini kaybetmiştir. Bunun için ilerleyemiyorlar. Bu tür toplumlar ve insanlar, bireysel ve toplumsal bilinçten yoksun hale getirildikleri için bunun farkında değiller. Kendilerini gelişmiş zannediyorlar. Bunlar başkasının yeteneği ile hava atan insana benzer. Ama onlar sana ait değil. Ne zaman kesilse ortada kalırsın. Zevk ve eğlence adı altında özgürlükler sunularak medeniyete kapı araladıklarını sanıyorlar. Halbuki bunlar daha çok sömürülmeleri içindir.

Taklitten ve aşağılık kompleksinden kurtulmanın birinci yolu onlara başkaldırmaktır. Aslında biz buna İslam'da "La (hayır)" diyoruz. Her gelen şeye "baş üstüne, eyvallah demek" yok. Bu şuurda olursak kimse bizi güdemez. Öz bilincimizi, toplumsal bilincimizi alan biri, karşılığında bize ne verirse versin, amacı bizi "Eşekleştirmektir" diyor. Benliğimizi yok edenler, papağan gibi bizlere yüklemiş oldukları bilginin efendisi değil de kölesi yaparlar bizi. Medeniyet adı altında; alımlı, temiz, güzel yüzlü bir nesil ortaya çıkardılar. Ama bu nesil şuursuz, bilinçsiz. Makyaj malzemeleri, Colalarını bu şekilde bizlere sattılar. Ayran yerine Cola. Ayranın kaynağı benim, ama Colanın kaynağı sömürge güçleridir. Sadece bir örnek verdik. Bilinç noktasında nasıl tahribata düştüğümüzü varın siz düşünün. Kendi giysisini, modelini, rengini seçtiremeyen bir özgürlük verdiler bizlere. Onlar hangi modeli uygun görürse o sene onu almak zorundayız. İşte buna özgürlük, diyorlar. Maalesef; gözümüz, aklımız, duygularımız onların esiri olmuş. Bilinç, şuur gidince geriye bir şey kalmıyor. Verdiklerinin karşılığında bizlerden aldıklarının farkına ancak öz bilinç sayesinde varabiliriz. Bilinç yerine bizlere sunulan bilginin getireceği şey köleliktir. Yetiştirdiğimiz mühendis ancak onların ürettiği teknolojinin tamircisi olur.

Bilincimizi körelten bir durum da festival, eğlence gibi yerlerdir. Özgürlüğün tadına çıkaralım derken aslında canımızı koyun gibi sermişiz önleri. Kasabın elindeki kurbanlık koyun gibi. Debelenen koyun çırpındıkça dans ediyor sanıyor, ama aslında can çekişiyor...

Eserimizin bir kaç sayfasını sizlere takdim ettim. Kalanını merak edenler esere başvursunlar. Son olarak eserden alıntıladığımız güzel bir sözle makalemizi noktalayalım:

Bir evde yangın varken - iyi dikkat edin-seni namaza ve Allah'a dua etmeye çağıran kimsenin daveti haince bir davettir. Başkasının işi onun umurunda değildir. 

Yazarın Diğer Yazıları
Günün Yazıları