36,3934
34,4751
2.952,97
Bu hafta siz değerli
okuyucularımıza, Ali Şeriati'nin "Bilinç ve Eşekleştirme" adlı
eserinin içeriğinden biraz bahsetmek istiyorum. Kitabı elinize aldığınızda
hacminin küçük olduğunu görürsünüz; ama okuduğunuz zaman değinilen, verilen
mesajın çok büyük olduğunu anlarsınız. Sonda söylemesi gereken sözü, başta
söyleyen bir yazardır Ali Şeriati. Her kitabın girişinde şu güzel sözle esere
başlıyor: Sizi rahatsız etmeye geldim, diyor. Adeta yazarla özdeşleşen bir
cümle...
Bilinç, yani kendini bilme;
felsefe bilgisinden, teknik bilgiden, endüstriden daha üstündür. Bunlar
bilgidir, bilinç değil. Bilinçten yoksun bilgi insanı ilerletmez. Başkasına
köle, uşaklık yaptırır.
Halk büyük bir aldanış
içerisindedir. Bilgi noktasında değil, fikir noktasında kabızlık yaşıyor.
Gelişmenin önündeki engellerden bir tanesi de fikri noktada taklitçilikten
kurtulamayışımızdır. Taklitçilik, annesinden dayak yiyen ve tekrar annesine
sarılan çocuğa benziyor. Batı; bizi sömürüyor, içimizde darbe yapıyor ve bizler
tekrar Batının kapısına gidiyoruz.
Bilgi noktasında belli bir
seviyeye gelsek de fikri noktada doyum almadıktan sonra bilginin hamallığını
yapmış oluruz. Bu tür bir taşımaya da "eşekleştirme" denir. Câhil
bilgili, diplomalı şuursuz, tahsilli ama toplumdaki sorumluluğunun farkında
olmayan, topluma kör ve sağır kalmak okumuş cahil olmaktır. Bunlar kendini
aydın sanan karanlık kişilerdir. Ali Şeriati, eserinde ilim ile fikri ayrı bir
mesele olarak ele alıyor. Onun istediği hem bireysel hem de toplumsal olarak
insanların bilincini yitirmemiş olmasıdır. Bizlere Batının karşısında durabilecek
bir bilinç ve şuur ehli lazım, diyor. Bilgili/tahsilli/aydın olmasına rağmen
Batının kuyruğu olmaktan başka bir misyonu olmayan kişiler
"eşekleşmiş" diyor. Emperyalistlerin gücü, teknolojisi ne kadar
gelişirse gelişsin bilinç sahibi insanları yenemez, diyor. Özellikle
taklitçilik hastalığı bilinci yok eder. Taklitçi toplumlar değirmen eşeği gibi
sürekli kendi etrafında döner. Önüne ne bırakılsa onu alır. Sorgulama
yeteneklerini kaybetmiştir. Bunun için ilerleyemiyorlar. Bu tür toplumlar ve
insanlar, bireysel ve toplumsal bilinçten yoksun hale getirildikleri için bunun
farkında değiller. Kendilerini gelişmiş zannediyorlar. Bunlar başkasının
yeteneği ile hava atan insana benzer. Ama onlar sana ait değil. Ne zaman
kesilse ortada kalırsın. Zevk ve eğlence adı altında özgürlükler sunularak
medeniyete kapı araladıklarını sanıyorlar. Halbuki bunlar daha çok
sömürülmeleri içindir.
Taklitten ve aşağılık
kompleksinden kurtulmanın birinci yolu onlara başkaldırmaktır. Aslında biz buna
İslam'da "La (hayır)" diyoruz. Her gelen şeye "baş üstüne,
eyvallah demek" yok. Bu şuurda olursak kimse bizi güdemez. Öz bilincimizi,
toplumsal bilincimizi alan biri, karşılığında bize ne verirse versin, amacı
bizi "Eşekleştirmektir" diyor. Benliğimizi yok edenler, papağan gibi
bizlere yüklemiş oldukları bilginin efendisi değil de kölesi yaparlar bizi.
Medeniyet adı altında; alımlı, temiz, güzel yüzlü bir nesil ortaya çıkardılar.
Ama bu nesil şuursuz, bilinçsiz. Makyaj malzemeleri, Colalarını bu şekilde
bizlere sattılar. Ayran yerine Cola. Ayranın kaynağı benim, ama Colanın kaynağı
sömürge güçleridir. Sadece bir örnek verdik. Bilinç noktasında nasıl tahribata
düştüğümüzü varın siz düşünün. Kendi giysisini, modelini, rengini seçtiremeyen
bir özgürlük verdiler bizlere. Onlar hangi modeli uygun görürse o sene onu
almak zorundayız. İşte buna özgürlük, diyorlar. Maalesef; gözümüz, aklımız,
duygularımız onların esiri olmuş. Bilinç, şuur gidince geriye bir şey kalmıyor.
Verdiklerinin karşılığında bizlerden aldıklarının farkına ancak öz bilinç sayesinde
varabiliriz. Bilinç yerine bizlere sunulan bilginin getireceği şey köleliktir.
Yetiştirdiğimiz mühendis ancak onların ürettiği teknolojinin tamircisi olur.
Bilincimizi körelten bir durum da
festival, eğlence gibi yerlerdir. Özgürlüğün tadına çıkaralım derken aslında
canımızı koyun gibi sermişiz önleri. Kasabın elindeki kurbanlık koyun gibi.
Debelenen koyun çırpındıkça dans ediyor sanıyor, ama aslında can çekişiyor...
Eserimizin bir kaç sayfasını
sizlere takdim ettim. Kalanını merak edenler esere başvursunlar. Son olarak
eserden alıntıladığımız güzel bir sözle makalemizi noktalayalım:
Bir evde yangın varken - iyi
dikkat edin-seni namaza ve Allah'a dua etmeye çağıran kimsenin daveti haince
bir davettir. Başkasının işi onun umurunda değildir.