35,9979
34,5383
3.005,99
6-8 Ekim Kobani bahaneli
HDP/PKK'nin şiddet kalkışması ve kaos kışkırtması, Kürt tarihine kara bir leke
olarak düştü. Çukur ve barikat siyaseti ile Kürt şehirlerini silah deposuna
çeviren HDPKK, savaşa hazırlanırken devletin güvenlik birimleri ne
yapıyorlardı? Devlet uyuyor muydu, uyuma numarası mı yapıyordu bilemiyoruz,
ama bildiğimiz bir şey var: Devlet, şehirlerin altını ve üstünü, hatta market
ve kültür dernekleri bile silah deposu haline getiren HDPKK'ye göz yumarken,
sistemden kaynaklı ahlaki yozlaşmaya karşı kıt imkanlarla halkın ıslahı için
çalışan dindar insanları ise arabanın içinde içkili masa kurup kameraya alma
peşine düşecek kadar büyük bir utanç ve garabet fiilleri işliyordu. İnternet
ortamında "HÜDA PAR'lılar Polisi Suçüstü Yakaladı!" şeklinde
yazarsanız ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.
6-8 Ekim olaylarında genel olarak
polisin tavrı: HDPKK' li çeteler tarafından evleri saldırı altında olan veya
yakılan aileler, halkın can güvenliğini sağlaması gereken polisleri arıyorlar,
lakin polisleri önceden haberdar etmelerine rağmen polisler, görevlerini yapmıyorlar.
Polisler, gelmeyeceklerini, karakolu koruduklarını söylüyorlar. Bazı yerlerde
ise güvenlik sorunu var deyip, gitmiyorlar. İşin ilginç tarafı, saldırıya
uğrayan bazı evler karakollara ve polis müdürlüklerine 500 metre yakın mesafede
olmasına rağmen polisler gitme konusunda bir çaba içerisine girmiyorlar.
Mardin'de saldırılar durma noktasına gelince polisler mağdurların ifadelerine
başvurmak için karakola götürmüşler. Bunu fırsat bilen HDP çeteleri,
mustazaflar cemiyetine ve diğer yardım derneklerine saldırıp götürebildiklerini
götürüp kalanı da kırıp dökmüşler. Bazı yerlerde ise polisler olay mahalline
gelip saldırganlara müdahale edeceklerine, parti merkezlerini veya
cemiyetlerini koruyan insanlara biber gazı sıkıyorlar. Devlet sokağa çıkma
yasağı ilan ediyor. Millet evinden çıkmıyor. Hdp çeteleri ise sokaklarda cirit
atıyor. Yakıp, yıkıp, çalıyor. Sokağa çıkma yasağı koyan devlet, milletin
malını korumuyor. Normalde sakağa çıkma yasağı olmadan halk kendi işyerini,
cemiyetini, partisini koruyordu. Başka bir yerde ise hdp çeteleri bir aracı
yakıyorlar. Olay mahalline polis geliyor. Arabadan inmeden arabaya doğru ışık
tutup gidiyorlar. Arabası yanan şahsın evi hükümet konağına 150 metre uzakta.
Batman'da emniyet yetkileri saldırganlara müdahale edeceklerine İl Başkanına,
HÜDA PAR üyelerinin partiyi terk etmelerini isteyerek olayların duracağını
söylemişler. Bazı yerlerde saldırı esnasında polis olay mahalline gelmemiş.
Saldırılar durunca gece 23.30 sularında saldırıya uğrayan yerden arabayla
beklemeden geçip gitmişler. Bazı yerlerde ise arayan kişilere, saldırganlar
içinde silahlı kişiler var, diyerek müdahale edemeyeceklerini söylediler.
Polisin elindeki su tabancası olacak ki böyle bir cevap vermiş.
Diyarbakır'da HDPKK çeteleri
hastaneyi basıyorlar. Yaralı yakınları polisi arıyorlar. Polis ise
"Güvenli değil, kendi güvenliğinizi kendiniz alın" diyerek akla ziyan
bir açıklamada bulunmuş. Başka bir hasta yakınına ise "Bize olaylara
müdahale yetkisi verilmemiş" dediler.
Yasin Börü’nün şehid edildiği
evde evin sahibi, şehid yakınları defalarca polisi aramasına rağmen gelmediğini
tüm kamuoyuna yansıdığı için o konuya girmiyoruz.
27 Aralık 2014 tarihinde
Cizre`nin Nur Mahallesi`ndeki 20 HÜDA PAR üyesinin evi PKK`liler tarafından
kuşatılarak yaklaşık 8 saat boyunca ağır silahlarla ateş altına alınmıştı.
Fakat hem polis hem 500 metre mesafedeki askeri tabur bu saldırıya müdahale
etmemişti. Yüzlerce örnek var, ama sanırım meramımız anlaşılmış.
Bir devlet kendi vatandaşını eli
silahlı katillerin insafına nasıl bırakır? Beka meselesi gibi bu konunun
araştırılması gerekir. Devletin içine çörüklenen karanlık şebekelerin vatandaşı
terörize etmesi kabul edilecek bir durum değildir. Ortada onlarca kanıt var.
Yüzlerce kes polis aranmasına rağmen polisin olay mahalline bırak gitmeyi
vatandaş ile dalga geçmiş.
Aslında asker ve polis
lojmanlarında terör örgütünün siyasi kanadına çıkan oylar, devletin içinde
bulunmuş olduğu durumu net bir şekilde gösteriyor. Doğduğu günden beri asker ve
polis öldürmekten hiç çekinmeyen PKK terör örgütünün siyasi kanadına çıkan
oylar, 6-8 Ekim olaylarında mazlumların ölümüne sessiz kalınmasının bir
kanıtıdır. Zaman Gazetesi eski Genel Yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı'ın seçimden
önce HDP Diyarbakır belediye başkanı ile görüşmeleri kirli ilişkilerin ağını
bir bir deşifre ediyordu. Polis ve asker lojmanlarında birden HDP sandıklarına
%75'e varan oyların çıkmasının bir işaretidir. Yasin Börü ve arkadaşları şehid
edilirken polislerin olay mahalline intikal etmemesinin altında bu kirli
ilişkiler yatmaktadır. ABD bulunan FETÖ lideri ve ABD'den gelen Demirtaş'ın
ayağının tozuyla "her yer kobane olacak" söylemleri tek merkezden
emir aldıklarını gösterir.
Şimdi bu polisler fetöcü mü değil
mi bilmem. Bir sandıkta FETÖ talimatıyla hdpye %75 oy çıkıyorsa devletin çok
iyi bir bağırsak temizliğine gitmesi gerek.