36,7272
35,1895
2.968,28
Yaklaşık on yıl önce üniversiteyi bitirmiş, memlekete
dönmüştüm. Ama gel gör ki okuduğum bölümü beğenmemiş, tekrar hazırlanmaya karar
vermiştim. Hafta içi dershane, hafta sonu da halk kütüphanesine gidiyordum. Malûm o zamanlar üniversiteyi kazanmak şimdiki kadar kolay değildi.
Halk Kütüphanesi’nin karşısında bir büfe ve o büfeye bakan nur
yüzlü, orta yaşlı bir amca vardı. Bazen ufak tefek ihtiyaçlarımız için bu
büfeye giderdik. Yine bu büfeye gittiğim günlerin birinde bu amcamız kütüphaneye
geliş amacımı sordu. Ben de bir kısaca orda bulunma amacımı anlattım. Amca
sormaya devam etti: “Sen üniversite okuyan biri olarak bayanların üniversite
okumasına nasıl bakıyorsun” diye bir soru yöneltti. Ben de soruya soru ile
karşılık verdim. Amca sen kızına güveniyor musun, dedim. Adam, bu da sorulacak
soru mu der gibi cevap verdi:” Tabii ki güveniyorum dedi.” Bu defa soru sorma
sırası bendeydi.
Peki beni tanıyor musun?
-Tanımıyorum.
Bana güveniyor musun?
-Bir yere kadar.
Adamdan almak istediğim cevapları almıştım. Ben de lafı
fazla uzatmadan, vermek istediğim cevabı verdim:
-Amca sen kızına istediğin kadar güven, istediğin kadar da nasihat et. Hiç
tanımadığın, bilmediğin ve güvenmediğin benim gibi binlerce kişinin arasına
kızını gönderebilir misin, dedim. Adam vermek istediğim mesajı çok iyi almış
olmalı ki, seni tebrik ediyorum deyiverdi. Gerçekten şaşırmıştım bu cevaba.
Adam devamla şunları ekledi:”Senin gibi üniversite okumuş bir insanın bu
düşüncede olduğunu görmek beni çok şaşırttı ve mutlu etti. İki kızım var İmam
Hatip Lisesi’ne gidiyorlar. Okulları bittikten sonra göndermeyi
düşünmüyorum.”dedi. Adam tehlikenin farkında olmalı ki böyle bir karar almış.
Geçenlerde bir arkadaşımla konuşurken yukarda bahsini
ettiğim hadiseyi yazmayı düşündüğümü söyledim. O da yazıma katkıda bulunacak
bir anısını anlattı. Bu öğretmen adayı arkadaşım da KPSS’ye hazırlanmak için
memleketindeki merkez kütüphanesine gidip ders çalışıyormuş zamanında. O
sıralar dikkatini üç bayan çekmiş. Bu bayanlar İslam’a uygun bir şekilde
tesettürlüymüş. Arkadaşım ders çalışmaya her ara verdiğinde bu üç bayanı farklı
farklı erkeklerle konuşurken görüyor, bu yetmiyormuş gibi sigara içip, okey de
oynuyorlarmış. Ama hepsinden kötüsü sözde İslami eğitim görmüş, ilahiyat
mezunuymuş üçü de. Durum ne kadar vahim değil mi? İlahiyat okuyanlar böyle ise
varın gerisini siz düşünün…
Şimdi diyeceksiniz ki:”Kardeşim kızlar okul okumasın mı?
Benim kızım asla kötü bir şey yapmaz. Edebiyle okulunu bitirip gelen yok mu? İlla ki vardır. Ama ben hem Doğuda hem de
Batı da binlerce öğrencinin eğitim aldığı üniversitelerde altı yıl okuyan biri
olarak, çok azına şahit oldum maalesef. Biz
ki İslami hassasiyetten dolayı bayan-erkek iç içe oturmayı dahi uygun
görmüyoruz. Mevzu okumak olunca neden değerlerimizden vazgeçiyoruz.
Üniversite ortamlarının, ahlaki yozlaşmalara sebep olduğunu anlamak
için illa üniversite okumaya gerek yok. Çevremizde okuyanlara bakmak yeter. Şunu
asla unutmamak lazım:” İnsanların bir çoğu yaptığı hatayı ve günahı ailesine
anlatmaz. Hal böyle olunca aileler evlatlarının üniversitedeki yaşantısından
bihaberler.
Üniversiteye yolladığımız evlatlarımızı -kız olsun erkek
olsun- oralarda kendi hallerine bırakmayalım ki verdiğimiz emekler boşa
gitmesin. Belirli aralıklarla durumlarından haberdar olalım. Nadir de olsa
güzel örnekler de yok değil. Ailesinden aldığı güzel terbiyeyi benimsemiş ve
çevresindekilere benimsetmiş kardeşlerimiz de var. Asıl amaçları Allah rızası
olan, çevresindekilere hal ve kal diliyle doğruyu ve güzeli öğreten
kardeşlerimiz... Onlara ve onları yetiştiren ailelerine selam olsun.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.