36,7272
35,1895
2.968,28
Hababam sınıfındaki Mahmut Hocanın, çalıştığı okulun
sahibine karşı kullandığı meşhur cümleden esinlenerek bugünkü başlığımızı
koyalım dedik. Mahmut Hocanın yaptığı, o günün sömürü düzenine bir
başkaldırıdır adeta. Yazımızla olan bağlantısını ilerleyen satırlarda
göreceğinizi tahmin ediyorum.
Pandemi sürecinden en çok etkilenen sektörlerin başında
sağlık sektörü geliyor kuşkusuz. Bu süreçte sağlık sektöründe çalışan
kardeşlerimizin canla başla çalışmaları takdire şayan bir durumdur. Sevdiklerini
riske atmamak adına çoğu zaman onlardan ayrı kaldılar. İşini hakkıyla yapanlara hastalar ne de güzel
dua etmişlerdir şimdi. Nitekim Efendimiz(sav) da şöyle buyurmuştur: "Hastaların
duasını alınız; onların duası makbuldür." Ne mutlu o makbul olan duayı
alana.
Son zamanlarda halkın en çok şikayet ettiği konulardan biri
de özel hastanelere ve özel kliniklere, aslında ticarethane demek daha yerinde
olur, gitmek zorunda bırakılmasıdır. İnsanlar ya devletin hastanelerinde sıra
bulamıyor, ya hastaların rızası olmadan randevu günü değişiyor, ya da randevuları bir şekilde iptal ediliyor.
Durum böyle olunca ’sonuçta sağlık bu ihmale gelmez’ düşüncesi ile vatandaşlar
özel klinik ya da özel hastanelere gidiyor. Lakin gittiklerine bin pişman
oluyorlar.
MHRS’yi (merkezi hekim randevu sistemi) aradıklarında
‘Randevu yok’ deniliyor, ya da bitti cevabı alınıyor. Devletin hastaneleri çoğu
branşta esnek ve/ya seyreltilmiş mesai yaparken, ne hikmetse, özel sağlık
kuruluşları canını dişine takarak! kapasitelerini sonuna kadar zorlayıp
mesailerini ve kazançlarını artırdıkça artırdılar. Galiba söz konusu kurum
sahipleri virüsün kendi kurumlarından içeri girmesini engelleyen kendilerine
özel bir sistem geliştirdiler de
bizim haberimiz yok. Zira normal zamandakinden katbekat daha kalabalıklar.
Bunun nedeni ne ola ki?
Geçenlerde bir akrabamla otururken kendisine bir mesaj
geldi. Meğer daha önce zar zor Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine alabildiği randevu
yaklaşık bir hafta sonrasına ertelenmişti. Neymiş? Doktor idari izne ayrılmış. Tabii
ki ayrılabilir lakin bu izin vatandaşı mağdur etmemeli. Sonuçta randevusu
ertelenen kişi de günler belki aylar öncesinden kendini ona göre ayarlamış,
gelen mesajla da tüm planları altüst olmuş.
Başka bir olayda ise devlet hastanelerinde randevu bulamayan
bir vatandaş mecburen özel hastaneye gidiyor. Sizce 5 dakikalık muayene için ne
kadar ücret ödemiştir? Sadece muayene
için 115 TL alınmış kendisinden. Bir de Allah’tan tahlil istememiş doktor.
Yoksa eve dönecek minibüs parası kalmaz eve yürüyerek gelirdi. Yürümek beden
sağlığı için iyidir, yürüsün ayakları açılsın dersiniz belki; ama parasızlıktan
yürümek ruh sağlığı için iyi olmasa gerek. Ya parası olmadığı için hastaneye
dahi gidemeyenler…
Zamlar almış başını gidiyorken, işsizlik had safhadayken ve
insanlar kıt kanaat geçinmeye çalışıyorken bir de covid belası yüzünden
sağlıkta yaşanan mağduriyetler eklendi.
Yetkililer buna bir an önce çözüm bulmazlarsa sağlık zulmüne uğrayan mazlum halkın beddualarından kurtulamayacaklar.
Salgın olmadan önce çoğumuzun derdine derman olan özel
sağlık kuruluşları maalesef krizi fırsata çevirip adeta işi ticarete döktüler.
Kara gün dostu olma yerine bir darbe de onlar vurmayı tercih ettiler. Allahın
izniyle bu musibet bitecek ,elbet bitecek. Ama bundan nemalanan
fırsatçıların gözü doymak bilmeyecek. Vatandaşın alın terine göz dikmeye devam
edecekler. Dolayısıyla beddua almaya devam edecekler. İnsanoğlu dua aldığında
çok mutlu olduğu gibi beddua alınca da huzursuz olur. Hz. Peygamber (s.a.v.)
bununla ilgili şöyle uyarmış bizleri: “Zulme
uğrayanın bedduasından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir
engel yoktur.”
Sağlıcakla kalın…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.