Euro

36,7272

Dolar

35,1895

Altın

2.968,28

  • Ekleme: 05.02.2021 17:28 Güncelleme: 05.02.2021 17:28

BEN TÜCCAR DEĞİLİM, SAĞLIKÇIYIM DİYEBİLMEK


Hababam sınıfındaki Mahmut Hocanın, çalıştığı okulun sahibine karşı kullandığı meşhur cümleden esinlenerek bugünkü başlığımızı koyalım dedik. Mahmut Hocanın yaptığı, o günün sömürü düzenine bir başkaldırıdır adeta. Yazımızla olan bağlantısını ilerleyen satırlarda göreceğinizi tahmin ediyorum.

Pandemi sürecinden en çok etkilenen sektörlerin başında sağlık sektörü geliyor kuşkusuz. Bu süreçte sağlık sektöründe çalışan kardeşlerimizin canla başla çalışmaları takdire şayan bir durumdur. Sevdiklerini riske atmamak adına çoğu zaman onlardan ayrı kaldılar.  İşini hakkıyla yapanlara hastalar ne de güzel dua etmişlerdir şimdi. Nitekim Efendimiz(sav) da şöyle buyurmuştur:  "Hastaların duasını alınız; onların duası makbuldür." Ne mutlu o makbul olan duayı alana.

Son zamanlarda halkın en çok şikayet ettiği konulardan biri de özel hastanelere ve özel kliniklere, aslında ticarethane demek daha yerinde olur, gitmek zorunda bırakılmasıdır. İnsanlar ya devletin hastanelerinde sıra bulamıyor, ya hastaların rızası olmadan randevu günü değişiyor,  ya da randevuları bir şekilde iptal ediliyor. Durum böyle olunca ’sonuçta sağlık bu ihmale gelmez’ düşüncesi ile vatandaşlar özel klinik ya da özel hastanelere gidiyor. Lakin gittiklerine bin pişman oluyorlar.

MHRS’yi (merkezi hekim randevu sistemi) aradıklarında ‘Randevu yok’ deniliyor, ya da bitti cevabı alınıyor. Devletin hastaneleri çoğu branşta esnek ve/ya seyreltilmiş mesai yaparken, ne hikmetse, özel sağlık kuruluşları canını dişine takarak! kapasitelerini sonuna kadar zorlayıp mesailerini ve kazançlarını artırdıkça artırdılar. Galiba söz konusu kurum sahipleri virüsün kendi kurumlarından içeri girmesini engelleyen kendilerine özel  bir sistem geliştirdiler de bizim haberimiz yok. Zira normal zamandakinden katbekat daha kalabalıklar. Bunun nedeni ne ola ki?

Geçenlerde bir akrabamla otururken kendisine bir mesaj geldi. Meğer daha önce zar zor Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine alabildiği randevu yaklaşık bir hafta sonrasına ertelenmişti. Neymiş? Doktor idari izne ayrılmış. Tabii ki ayrılabilir lakin bu izin vatandaşı mağdur etmemeli. Sonuçta randevusu ertelenen kişi de günler belki aylar öncesinden kendini ona göre ayarlamış, gelen mesajla da tüm planları altüst olmuş.

Başka bir olayda ise devlet hastanelerinde randevu bulamayan bir vatandaş mecburen özel hastaneye gidiyor. Sizce 5 dakikalık muayene için ne kadar ücret ödemiştir?  Sadece muayene için 115 TL alınmış kendisinden. Bir de Allah’tan tahlil istememiş doktor. Yoksa eve dönecek minibüs parası kalmaz eve yürüyerek gelirdi. Yürümek beden sağlığı için iyidir, yürüsün ayakları açılsın dersiniz belki; ama parasızlıktan yürümek ruh sağlığı için iyi olmasa gerek. Ya parası olmadığı için hastaneye dahi gidemeyenler…

Zamlar almış başını gidiyorken, işsizlik had safhadayken ve insanlar kıt kanaat geçinmeye çalışıyorken bir de covid belası yüzünden sağlıkta  yaşanan mağduriyetler eklendi. Yetkililer buna bir an önce çözüm bulmazlarsa sağlık zulmüne uğrayan mazlum halkın beddualarından kurtulamayacaklar.

Salgın olmadan önce çoğumuzun derdine derman olan özel sağlık kuruluşları maalesef krizi fırsata çevirip adeta işi ticarete döktüler. Kara gün dostu olma yerine bir darbe de onlar vurmayı tercih ettiler.  Allahın izniyle bu musibet bitecek ,elbet bitecek. Ama bundan nemalanan fırsatçıların gözü doymak bilmeyecek. Vatandaşın alın terine göz dikmeye devam edecekler. Dolayısıyla beddua almaya devam edecekler. İnsanoğlu dua aldığında çok mutlu olduğu gibi beddua alınca da huzursuz olur. Hz. Peygamber (s.a.v.) bununla ilgili şöyle uyarmış bizleri: “Zulme uğrayanın bedduasından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur.” 

Sağlıcakla kalın…

Yazarın Diğer Yazıları
Günün Yazıları

Çerez Politikası

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.