36,7272
35,1895
2.968,28
Yunus
Emre’nin meşhur şiiridir: Gel gör beni aşk neyledi. Bu şiir hakkında binlerce
güzel şey yazıldı çizildi. 2021 yılındaki ilkyazımı kaleme alırken, nedendir
bilinmez, dilime dolandı bu şiir. Bugünkü yazım çocuklarla ilgili olduğundan
başlığı şiire göre uyarlayıp Yunus’u da yad edelim diye düşündüm.
İslâm
inancına göre her çocuk, tertemiz, lekesiz, ve günahsız olarak dünyaya gelir.
Daha sonra sosyal ve kültürel çevre devreye girerek onu ya müsbet ya da menfi
yöne çeker. Zira çocuk, iyiyi de kötüyü de almaya açıktır. Ona rehberlik
yapacak olan öncelikle anne ve babasıdır. Bu gerçeği Hz. Peygamber şöyle dile
getirmektedir: “Her doğan fıtrat üzere doğar; sonra ana-babası onu Yahudi,
Hıristiyan, Mecusî yapar.” Anne babalar olarak bize Allah'ın emaneti olarak
bahşedilen cennetin meyvelerini cehennemin yakıtına dönüştürmemek asli
vazifemizdir.
Hiç dikkat
ettiniz mi çocuklar doğunca niye bağırırcasına ağlar? Çünkü her insanın bir
şeytanı vardır ve daha doğarken şeytan ona musallat olur. O da adeta beni
bundan kurtarın der gibi ağlar. İşte bu ağlama gerçek anne babalığın
başladığına işarettir. Rabbimizin emanetini besmele ile elimize alıp helal
lokma ile besleyip büyüttüğümüzde iki cihanda da bahtiyar olma şerefi
elimizdedir artık.
Said Nursî
on yaşlarındayken kabiliyet ve mertliğine hayran olan hocası Seyyid Nur
Muhammed, Küçük Said’le birlikte birkaç arkadaşını da yanına alarak, Said’in anne-babasını
ziyaret için Nurs Köyü’ne giderler. Misafirler baba Mirza Efendinin önünde
ağızları bağlı iki inek ve öküzle eve geldiğini görürler. Bu vaziyeti gören
Seyyid Nur Muhammed, Sofi Mirza’ya: “Böyle ağızlarının bağlı olmasının sebebi
nedir?” diye sorar. Mirza Efendi mahcup bir edayla, “Efendim, bizim tarla biraz
uzaktır. Yolda gelirken birçok tarla ve mahsulden geçiyorum. Eğer ağızlar bağlı
olmazsa, yabancıların mahsullerinden yeme ihtimalleri var. Bu sebepten
ekmeğimize haram lokma karışmaması için böyle yapıyorum” diye cevap verir. Seyyid
Nur Muhammed, bu sefer annesine sorar: “Siz bu çocuğu nasıl yetiştirdiniz?”
Nuriye Hanım, “Ben Said’e hamile kalınca, abdestsiz yere basmadım. Said dünyaya
gelince de, bir gün olsun onu abdestsiz emzirmedim” der.
İşte Said’i
Bediüzzaman yapan süreç daha anne karnında başlıyor ve babasının helal rızık
hassasiyetiyle devam ediyor.
Peki, bugün
ne değişti? Annelerin evlatlarını besmele ile ve abdestli olarak emzirmelerinin
önünde bir engel mi var? Babaların kendilerine ve çocuklarına helal rızık
yedirmelerini yasaklayan bir yasa(k) mı var?
Özellikle
son bir yıldır yaşanan her olumsuzluğu 2020 yılına bağlamak neredeyse gelenek
haline geldi. Sanki 2021 olunca her şey kendiliğinden düzelecekmiş gibi bir
hava estirilmeye çalışılıyor. Aslına bakarsanız 2020 sebep değil sonuç. Ektiklerimizi en acı şekilde biçtiğimiz yıl
belki. Önemli olan bunun idrakine varıp ders çıkarabilmemiz. Dijtalleş(tiri)len
dünyanın fitnesinden kendimizi, ailemizi ve çevremizi muhafaza etmek başlıca
görevimiz. Çocuklarımız elimizden kayıp giderken hiçbir şey yapmayıp bahanelere
sarılma kolaylığından vazgeçmemiz lazım. Anne babadan gereken ilgiyi ve
terbiyeyi alamayan çocuklara bu ilgi ve terbiyeyi ekranlar seve seve veriyor.
Hem de hiç gözünün yaşına bakmadan, kız erkek ayırmadan. Bunun olumsuz
sonuçları hemen görülmediği için ebeveynler bir endişeye de gerek duymuyor.
Ama GÜN
BUGÜNDÜR!
Öncelikle
çocuklarımızı bulunduğumuz çağın şartlarına göre yetiştirmeliyiz.
Helali ve
haramı öğretmeliyiz.
Aralarında
ayrım yapmamalıyız.
İyiliği ve
doğruluğu aşılamalıyız.
En önemlisi
de dini hassasiyetlere dikkat edip ona göre eğitmeliyiz.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.