Bu zamana kadar siyaset, birçoğumuzun zihninde kötü çağrışımlara yol açtı. Kimimizin aklına yalan geldi, kimimizin aklına aldatma geldi, kimimizin aklına adam kayırmacılık-torpil geldi, kimimizin aklına zengin olmanın yolu, kimimizin aklına kavga geldi.
Hani haksız da sayılmazdık. Bugüne kadar hep böyle görmüştük. Bu ülkede “İktidara geldiğimde ekonomiyi 500 günde düze çıkaracağım. Bu sözümün altını çizin” diyen Süleyman Demirel’in iktidara geldikten 500 gün sonra ekonomi berbat bir haldeyken bu sözü hatırlatıldığında: “Altını çizin mi demiştim? O zaman üstünü çizin” diyen siyasetçileri gördü. Kısacası birçok siyasetçinin hakikate, doğruluğa müğayir düzinelerce söz ve davranışlarını buraya dizebiliriz. Ama köşemiz bunun için müsait bir alan değil.
Hal böyle olunca siyasetten ve siyasetçiden soğudukça soğuduk. Gün geldi Serkan Ramanlı diye bir siyasetçi çıkageldi. Siyasete bakışımızı tepe taklak etti. Siyasete bakışımızı değiştirdi. Bugüne kadar siyaseti rant kapısı olarak görenlerin, kavga ederek kene gibi bir yere yapışanların kimyasını bozdu.
Serkan Ramanlı adeta seçimin kanununu yeniden yazıyor. Ne diyor Serkan Ramanlı? Birlikte yaşamaya tahammülleri olmayan faşist zihniyeti zora sokuyor ve:
-Ben seni seviyorum. Git DEM’e oy ver. Bu benim için problem değil. Bunu başarmamız lazım. Batıda bu var. Bizde ise bu yok. Kayınbaba AK Partili, damat CHP’li, enişte İYİ Partili. Aynı ailede gül gibi geçiniyorlar. Bizde neden olmasın! diyor.
Bölücülerin ekmeğiyle oynuyor:
-Şehrin bir yarısına 10-13 kata kadar imar izni veriliyor, diğer yarısına 2 kat izin veriliyor. Böyle olunca şehrin yarısı zengin yarısı sefalet içinde oluyor. Bu adaletsizliği ortadan kaldıracağım, kenar mahalle kavramını ortadan kaldıracağım, imar baronlarına dur diyeceğim, diyor.
Kin ve garez baronlarının tahtlarını sarsıyor:
-Kim olursa olsun, kimden olursa olsun biz halkımızı seveceğiz. Halkımızın da birbirini sevmesini teşvik edeceğiz, barış iklimini oluşturacağız, diyor.
Farklılıklara tahammül edemeyenlere darbe vuruyor, tesadüfen karşılaştığı Türkiye Komünist Partisi Belediye Başkan Adayına çak yapıyor, hayata renk katıyor:
-Bizler farklılıklarımızla güzeliz diyor, siyasete renk katarken dünyayı birkaç dakikalığına güzelleştiriyor.
Uyuşturucuya karşı şehirde yürüyüşler tertip ediyor, uyuşturucu baronlarının ekmeğiyle oynuyor:
-Ben belediye başkanı olursam Batman’da uyuşturucu satılamayacak, diyor.
Rüşvetçileri şeytanın kefesine koyuyor:
-Belediye başkanı olursam belediyenin girişine: “Rüşvet alan da veren de mel’undur” hadisi şerifini asacağım diyor.
Kürtçe’yi ve Kürtleri ekmek kapısı olarak görenlerin fırınlarını kapatıyor;
-Ben Batman’a belediye başkanı olursam her mahalleye okul öncesi Kürtçe kreşler açacağım, diyor.
Yılan dili gibi zehirli dillere, yerli bölücülere jilet atıyor:
-Siyasette sevgi ve muhabbet dilini laf olsun diye değil, icraatlarımızla göstereceğiz. Kim olursa olsun, kimden olursa olsun biz halkımızı seveceğiz. Halkımızın da birbirini sevmesini teşvik edeceğiz, bir birliktelik oluşturacağız, diyor.
Sözün özü şudur: Emaneti ehline verirsek siyaset ile ilgili kötü çağrışımlar zihnimizden silinecek, hepimiz siyaseti seveceğiz.
Siyasetçi, Serkan Ramanlı gibi olursa siyasetçiyi de seveceğiz. Nasıl sevmeyelim ki! Tatlı dili, kucaklayıcı davranışlarıyla, sihirbazlık ve hokkabazlık numaralarıyla halkı aldatan kendisine bağlayanların sihirlerini ve sinirlerini bozuyor.
Bu siyaset sayesinde millet şunu görüyor: Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Çünkü karanlığın üzerine güneş doğuyor.