36,7272
35,1895
2.968,28
15 Şubat’ta köy okulları ile okul
öncesi eğitim kurumları eğitime öğretime açılmıştı. 1 Martta ise Milli Eğitim
Bakanı Ziya Selçuk’un açıklamalarına göre ilkokul 1,2,3 ve 4. Sınıflar ile Ortaokul
8 ve lise 12. Sınıflar bu eğitime dâhil olacak. Hayırlı olur inşallah. Hem
öğrenciler, hem öğretmenler olarak bizler okullarımızı ve öğrencilerimizi
gerçekten özledik.
Okulların kapalı olduğu süre
içerisinde yapılan canlı dersler, bir nebze de olsa eğitim öğretim
faaliyetlerine katkı sunmuştur. Ancak hiçbir şekilde yüz yüze eğitimin
verimliliğine ulaşamadığı bu süreç içerisinde net olarak ortaya çıkmıştır.
Bir eğitim kurumuzda yapılan istatistiğe
bakarak olayı değerlendirelim. 8 şubeli olan ortaokulumuzda her şubede 30’ar
öğrenci var. Canlı derse katılan öğrenci sayısı sınıf düzeyinde ortalama 11
kişi. Okulun 240 öğrencisinden canlı derse katılan öğrenci sayısı 88 ve bu
toplam öğrencilerin üçte biri oranında.
Derse katılım sağlayan öğrencilerin
en az yarısı, anne ve babalarının telefonları üzerinden eğitime katıldıklarını düşünün.
Arada telefon çalmalar, velinin işi gereği dışarıya çıkması, aynı ailede birkaç
öğrencinin canlı derse katılım sağlaması zorunluluğu gibi faktörler, yapılan
canlı dersin verimliliğini bitirmektedir. Zaten üçte birlik katılım oranı bu
şekilde iyice verimsizleşmektedir.
Canlı derslere katılımda ilkokulular,
ortaokullara göre biraz daha iyi performans gösterse de liselerin ortaokullara
göre daha kötü olduğunu belirtmiş olalım.
Peki, Eğitimin dışında kalan üçte
ikilik büyük çoğunluk ne yapıyor dersiniz? Hiçbir şey…
Asıl
tehlikeyi oluşturan öğrencilerin büyük çoğunluğu pandemi süreci içerisinde,
canlı derslere katılım göstermediği gibi kitap ve defter ile de işi olmamıştır
maalesef. Evde iken televizyon bilgisayar, dışarıda iken sokak ortamının kötü alanları
bu çocukları olumsuz yönde etkilemektedir.
Kısıtlamalar, yasaklar yetişkinleri zapt
edebilir. Ancak çocukları ve gençleri kontrol altına alamamakta. Nitekim
eğitimci olarak öğrencilerimizin okul dışı hayatlarını mercek altına
aldığımızda çocuklarımızın zamanlarının çoğunu evin dışında geçirdiklerine
şahit oluyoruz.
Asıl önemli olan nokta şudur ki;
Okulların kapalı olmasının gayesi pandemi süresince meydana gelebilecek vaka
sayılarının önüne geçmek ve öğrencilerin virüs taşıyıcısı pozisyonuna
düşmelerine engel olmak idi. Okulların eğitime kapatılmasının amacı buydu.
Lakin ben şahsen bu fikrin pek doğru olduğuna inanmıyorum. Okula almadığımız
her çocuk potansiyel risk olarak dışarıda, sokakta, mahallede dolaştı oynadı.
Koştu koşuşturdu. En azından büyük çoğunluk öyle yaptı. Okulda iken
öğretmenlerini gözetiminde yapılan maske kontrolü ve dezenfektan kullanımı evin
dışında hiç gerçekleşmedi.
Virüsü taşıyacak çocuk bunu pekâlâ sokaktan
ve dışarıdan da rahatlıkla getirebilir. Kaldı ki evin dışında hiçbir kontrolör
yok iken okulda belirli kurallar ve önlemler vardı. Ayrıca bilim kurulu
üyelerinden birinin açıklamasına göre okulların açık veya kapalı olmasının vaka
sayılarına etkisinin ölçülebilirliği yok demişti.
Hal böyle iken, çocuklarımızın
okuldan uzun süre ayrı bırakılması bence büyük bir kayıp oldu. Pandemiden en
çok etkilenen İspanya ve İtalya'da yüksek vakalara rağmen eğitimi tümden
kapatmadı. Almanya da böyle yaptı.
Uzun lafın kısası umarız ki
okullarımız tüm kademeleri ile açılsın. Çocuklarımız sokak ortamlarının riskli alanlarından
çekilsin. Esnaf rahatlasın Hayat normale dönsün. Pandeminin oluşturduğu
trawmatik durumlar bitsin. Selam ve dua ile…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.