“Hayır olarak bildiğinizde şer, şer olarak bildiğinizde hayır olabilir siz bilmezsiniz Allah bilir.”
Aslında insanın elindeki ölçü aleti işin sonucunu değiştirmekte çoğu zaman... İnsanın hayatındaki çoğu şeyler bir yönüyle izafi durum arz etmektedir. Bazen en sevinçli durum veya üzüntülü durum kıyasımıza göre değişiklik arz edebilir. Önemli olan neye göre ölçtüğümüzdür. Yapılan bir ticaretin neticesinde faraza 1 altın kazanılmış olsun. Aynı ticareti yapan bir başkası 2 altın kazanmışsa ekside; aynı şahsın ticareti başa baş geçmişse artıdayız demektedir.
Peygamberimiz dünyalık konusunda bizden altta olanlara, (musibet konusunda) ibadet konusunda bizden daha üstte olanlara bakmamızı istemektedir. Böyle oldu mu ne duçar olduğumuz sıkıntı ve darlıklar bizi ümitsizliğe sevk edecek; her sıkıntıdan daha büyük bir sıkıntının olacağını her darlıktan daha büyüğünün olacağını bileceğiz. Ne de elde ettiğimiz nimetler bizleri şımartacaktır.
Bu sebepten zor zamanların faydalı tarafından biri de insanı silkeleyip kendisine getirmesidir. İnsanın kalbine kimi zaman mağruriyet, müstağniyet gelebilmekte. Bazen elde edilen başarılar veya ikram edilen bir nimetten dolayı insanoğlu yaratıcısını unutabilmekte, sınırlı ve bağıl imkânlarına güvenip hataya düşmektedir. O esnada hakikat perdesinin önündeki perdenin kalkması için kimi sıkıntılara maruz kalabilmekteyiz. Aslında asıl imtihan o zaman başlamakta, o zaman kazanıp kaybet Hakikati fark eden bir kalbe sahip olanlar tövbe kapısına yönelip kendine gelirken; acziyetinin basitliğinin farkına varıp Rabbine sığınmakta. Diğer tarafta bu nimetten mahrum olanlar isyan ve şikayet kapısına yönelip imtihan içindeki imtihanı bir kez daha kaybetme bedbahtlığına düşmektedir.
Uzun süredir tüm dünya bir hastalığın pençesinde boğuşmaktadır. Bunula ilgili nice şeyler yazılıp dile getirildi. Görünen odur ki, bu hamur daha çok su götürecek. Belki bu imtihanın güzel taraflarından biri de ölümün çok ucuzlamasıdır. Her yaştan her meslekten her memleketten insanların aynı anda gitmesi; işin sıradanlaşması bize bir kez daha şunu gösterdi ki sahip olduklarımızın tamamı aslında bizde duran birer emanetmiş. Hiç beklemediğimiz bir anda elimizden uçup gidebilmekte.
Bu pandemi döneminde o kadar aşikar bir şekilde bunu gördük ki mağrur olmanın, müstağni görmenin ne büyük bir aldatmaca olduğunu görmemek için kör olmak gerekir.
Bu hastalığın bu yönüyle bir nimet olduğu düşüncesindeyim. Şikâyet kapısından dönüp iltica ve tövbe kapısını zorlamak akıl sahiplerine yaraşandır.
Konuya en güzel örneklerden bir tanesi savaş meydanında aldığı mızrak darbesiyle şehid olurken “Kâbe’nin rabbine yemin olsun ki kurtuldum.” diyen Amir Bin Fuheyre(r.a.) nin son sözüdür.