36,4184
34,5236
2.964,99
Ne yapabiliriz Kudüs için,
Mescid-i Aksa için, Gazze için, Filistin için, çocuklar için, kadınlar için,
gözlerimizin önünde bombalanan mazlumlar için…
Sakın küçümsemeyin boykotun
gücünü, hele de duanın…
Kalbiniz ile aklınız arasını ayırmayın.
Birleştirin bu ikiliyi,
yüreğinize bir aşk üçgeninin ateşi düşsün Kudüs, Aksa ve Gazze adına.
Bir el versin eliniz, bir slogan
atsın diliniz, dik duruversin beliniz.
Bir avuçtan dua yükselsin,
dudaklardan aminler, eşlik etsin melekler.
Yeryüzü çalkalanıyor, gökyüzünü
sakin mi sandın?
Meleklerin fısıltısı, semanın
öfkesi…
Peki ya biz aciz miyiz?
Duanın gökleri titreten
mazlumiyetini, infakın bereketini, protestoların harekete geçiren gücünü,
sosyal medyadan dünyaya yayılan gerçeklerin etkisini hatırladık mı?
Atılan her mesaj, açılan her tag,
işgalciye vurulan bir yumruktur.
Ellerimiz, bileğimiz ve onların
gücünde sözlerimiz var.
Ulaşabildiğimiz her fert ve
ulaşabildiğimiz her insan, Kudüs’ün kapsama alanına girmelidir.
“Demir Kubbe” misali, duyarsız
her kalbi saran zırhı yıkmalı, bu zulmü anlatmalıyız.
Kalem sahibi herkes yazmalı, her
çizer çizmeli, her kanal yaymalı, her Müslüman elinden geleni ardına koymamalı.
Magazin dünyasının yerli ve
yabancıları dahil her duyarlı yürek eşlik ediyorsa Filistin’e, kalbinde İslam
adına olmasa da insaniyet adına merhamet taşıyanlar uyandırılmalı.
Ki adil bir savaş değil bu.
Normal bir zulüm değil bu.
Siyonist’in elinde son teknoloji
ve en gelişmiş silahlar ile ABD ve AB’nin şımartılmış desteğiyle korkak bir
terör devleti; karşısında kısıtlı imkanlar ve dünyadan alınamayan destekle
mazlum bir coğrafya…
Tek silahları Kudüs aşkı,
Mescid-i Aksa aşkı, Filistin aşkı…
Tek silahları bu aşkın
gölgesindeki imanları.
Tek silahları Müslümanların
duaları.
Tek silahları desteğimiz ve
boykot.
Verilen her kuruş, yapılan her
dua, uygulanan her boykot ve duyarlı her sosyal medya mesajı; Filistin’i
yeniden ihyadır.
Bu şuur ve bilinci elimizden
almaya çalışan her söz boştur.
Kutsalı Kudüs olmayanların
“çevresini kutsal gördükleri” yerleri mutlaka vardır.
Bu meyandaki her yaklaşım
şeytanın fısıltısı ve sağdan yaklaşmasıdır.
Bu salgın sürecinde safları
sıklaştıramıyorsak da şeytana değil, meleklere yer açalım.
Rahmanî ordulara kalbimizi
ordugâh kılalım.
Gözlerimiz yan yana dizilmiş
mazlum çocukların ve kadınların cenazeleriyle ıslanmalı.
Gazze’ye düşen her füze,
yüreklere düşmeli.
Her ateş yürekleri yakmalı.
Yıkılan her ev kendi evimiz
olmalı ki; yürekler yeşersin, evler yeniden ihya edilsin.
Her organımızı ateş bassın, her
hücremiz aynı acıyı ve endişeyi yaşasın.
Bu duyarlılık ne mesafe tanısın
ne de ayrılığı bilsin.
Devletleri ve yöneticilerini
aktifleştirsin ki, harekete geçirsin.
Yekvücut olmanın, dayanışmanın,
madde ve manada bütünleşmenin somut haline gökyüzü eşlik ederken işgalci titresin
gördüklerine, şahit olduklarına.
Zulüm gittikçe artarken
birdenbire çöküşü beraberinde getirirse şaşmamak gerek.
Kendinizi küçük görmeyin.
Duanızı küçümsemeyin.
Boykottan vazgeçmeyin.
Demişler ya: “Mazlumun ahı,
indirir şahı.”