36,5671
34,7377
2.955,16
Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla
Yüce rabbimiz “ Bana şükredin, nankörlük etmeyin" diye buyuruyor
Şükür, halden memnun olmaktır. Kanaat, tutumluluk, halden memnun olma ve
hırstan, israftan, hürmetsizlikten kaçınma, şükrün en güzel ifadeleridir. Şükre
iten sebepler çok, Şükürsüzlüğe sebep olan bahaneler ise gerçekte yoktur.
Şükürsüzlüğe götüren her hareket insanı mutsuz eder. Şükrü ölçü edinenler için
ise mutsuzluğa hiçbir sebep yoktur.
Bir bilim adamı “Mutlulukla istek bir arada olmaz” der. Çünkü insanın
sonsuz arzuları vardır. İhtiyacı bitmez, tükenmez. Onun yaradılışında öylesine
bir hırs vardır ki, dünyayı verseler doymaz. Bu yaradılıştaki bir insan, eğer
mutluluğunu bu arzularına ulaşmada arıyorsa, mutlu olması imkânsız olur. Çünkü
onları elde edebilecek ne gücü vardır, ne de sermayesi.
Eğer insan elde ettiği her şeyde mutluluğu bulabiliyorsa, az bir nimet bile
onu mutlu eder. Çalışıp çabaladıktan sonra eline geçene kanaat edebilen insan
Şakir ve mutlu olan insandır.
İnsanı mutsuz eden, elindekilere şükretmeyip daha çok şeyler istemesidir.
İstekler bitmeyeceğine göre, yine mutlu olamayacaktır. Hâlbuki sahip
olduklarımızı düşünebilsek, bunlar bizi fazlasıyla mutlu etmeye yetecektir.
Nasıl mı? Sahip olduğumuz nimetleri bir bir gözümüzün önüne getirelim.
El, ayak, göz, kulak, dil, akıl, kalp, yediklerimiz, giydiklerimiz ve
içtiklerimiz vs.
Bütün bu nimetler insanı mutlu etmeye yetmiyor mu?
Bize, “Al, sana bir trilyon, ellerini ver!” deseler verir miydik?
Dilimiz için iki trilyon verilse, kabul edermiyiz?
Gözlerimiz için beş trilyon verilse gözlerimizi verirmiyiz?
Her halde az buldunuz; alın, size tüm Dünya; aklınızı veriniz denilse
Hayır, hayır, veremem diyeceğiz değilmi?
Hiçbir şeyle değiştirmeyeceğimiz bu kıymetli nimetlere beş kuruş vermeden
sahip olduk.
Teneffüs ettiğimiz hava, ısı ve ışığından faydalandığımız güneş için
bizden para istenseydi, bütün sermayemizi de versek, hayatımızı devam
ettirebilir miydik?
Baksanıza: Hayvanların Etini biz yeriz, kemiklerini köpekler. Karpuzun
içi bizim, kabuğu hayvanların. Hayvanlar yemyeşil ot yer; biz bembeyaz
sütlerini içer, kıpkırmızı etlerini yeriz.
Bütün bunlara rağmen hayvanlar mutlu insanlar ise mutsuz.
Kimin mutlu olması lazım; hayvanlar mı, biz mi?
Gerçeğe bakılırsa, en mutlu olanın insan olması gerekirdi.
Peki, biz neden mutlu olamıyor?
Biz, elimizde olanları değil, hep olmayanları düşündüğümüz için mutlu olamıyoruz.
Gözümüz hep yukarılarda. Oysa halimize şükredip, aşağıdakileri görebilsek hep
mutlu olacağız.
Sağlamsak, sakat olanlara, Sakatsak, daha kötü durumda bulunanlara,
yatalaklara, delilere bakalım. Evimiz barkımız, bağımız, bahçemiz varsa,
olmayanlara bakalım. Sıcak çorba içebiliyor, karnımızı doyurabilecek ekmek
bulabiliyorsak, bunları bulamayanlara bakalım. Herhalde bunlar bizi mutlu
etmeye kâfi olacaktır.
Mutsuz olduğumuz anlarda elimize kâğıt kalem alıp, sahip olduklarımız
nimetleri yazmaya başlasak, ne kadarda büyük nimetlere sahip olduğumuzu görecek
ve mutlu olmamız gerektiğini anlayacağız.
Allah’a şükür mutluluğun anahtarıdır.
Aziz Peygamberimiz “Dünya
işlerinde kendinizden aşağıda, ahiret işlerinde de kendinizden yukarıda
olanlara bakınız.” Buyurarak, Mutlu olabilmemiz için şükürle beraber
kısmetimize rıza göstermemiz gerektiğini vurgulamıştır.
Allah’a şükür, nimetleri ziyadeleştirir. Cenabı Allah “ Hani rabbiniz,
eğer şükrederseniz üzerinizdeki nimetlerimi çoğaltırım, eğer nankörlük
yaparsanız muhakkak ki azabım şiddetlidir”
buyurarak şükrün önemine dikkat çekmiştir.
Şükür nimetleri lezzete çevirirken, Şükürsüzlük, nimetlerin içindeki
lezzetleri yok edip elemlere dönüştürür. Sizce de öyle değil midir? Başımızdaki musibetler, içimizdeki mutsuzluk,
aramızdaki güvensizlik nimetlere karşı nankörlüğümüzün bir neticesi değil
midir.
Rabbim, bizleri şükreden kullarından eylesin
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.