36,5551
34,7320
2.956,36
Dosdoğru olmak; imanla başlayıp, ölüme
kadar devam eden uzun ve yorucu bir yolculuktur. Doğru İstikametin neredeyse
kaybolduğu ve nicelerinin istikameti kaybedip kaydıklarına şahit olduğumuz bu
zamanda, Dosdoğru kalabilmek her Müslümanın en büyük kaygısı, korkusu ve endişesidir.
Hepimiz bu korkuyu iliklerimize kadar yaşıyoruz. Hiçbirimizin yarın ne
olacağımız konusunda bir teminatı yoktur. Maneviyat zayıf, Zemin kaygan, ifsat
büyük, nefsin azgınlığı, insi ve cini şeytanların amansız saldırı ve tuzakları karşısında
korkmamak, endişeye düşmemek ve tedbirler almamak elde değildir.
Dosdoğru
kalabilme mücadelesi iman-i bir mücadeledir. Müstakim kalmanın imanla ve
ahiretteki hayatla doğrudan alakası olduğu gibi, dünyadaki imtihanımızı,
kazanma ve kaybetme sonucuyla da çok alakalıdır. Doğru istikameti kaybetmek
ilahi rızayı, ebedi saadeti, cennet ve uhrevi nimetleri kaybetmek, tüm
fırsatları tüketip, telafisi olmayan ziyan ve hüsrana düşmek demektir.
Cenabı
Allah, peygamberini ve Müslümanları bu konuda sıkı sıkıya tembih etmiş,
dikkatlerini bu noktaya çevirmiştir. “Ey
Muhammed! Sen, beraberindeki tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi
dosdoğru ol. Aşırı gitmeyin, doğrusu Allah yaptıklarınızı görür.” ( Hud süresi
112). Bu ilahi emir karşısında kâinatın efendisi “Hud süresi ve kardeşleri beni
ihtiyarlattı” demekten kendini alamamıştır.
Peygamber efendimize “Ey Allah’ın Resulü! Bana
öyle bir söz söyle ki onu Sen’den başkasına sorma ihtiyacı duymayayım” diyen
sahabeye, Allah resulü ( s.a.v. )
“Rabbim Allah’tır de, Sonra da dosdoğru ol!’ diye buyurmuşlardır.
Hiç şüphesiz, insanoğlu için akıldan sonra
en büyük nimet Allah’a iman etmektir. İman demek yaratıcıyı tanımak, bizim için
çizdiği ve razı odluğu istikamette yürümek ve yaşamaktır. İnanan bir Müslümanın
en zorlu ve en çetin mücadelesi istikameti bozmadan yolun sonuna dosdoğru varabilmesidir.
Sevgili peygamberimizin “Rabbim Allah’tır
de, Sonra da dosdoğru ol! Bu büyük Vasiyeti, ölünceye kadar yamulmadan,
eğrilmeden, kaçamak yapmadan, yan çizmeden Rabbinin, Yapın dediklerini yapmak,
sakının dediklerinden sakınmak ve tüm insanlığa örnek olacak dosdoğru bir
Müslümanlık sergilemek demektir. İmanıyla, ihlasıyla, takvasıyla, ahlakıyla,
teslimiyetiyle, ameliyle, bireysel, sosyal ve ailevî yönüyle inancını ortaya
koymak demektir.
Dosdoğru kalmak; çevremizdeki insanlarla
hak noktasında vasiyetleşmek, Allah’ın ayetlerini insanlara duyurmak, adalet ve
hakkaniyetin tesisine çalışmaktır.
Dosdoğru olmak demek; İbadetinde,
Ticaretinde, siyasetinde, komşuluğunda, söz
verdiğinde, konuştuğunda, Dostluklarında, düşmanlıklarında, sevmelerinde, kızmalarında,
İşinde, sanatında, İdare ederken ve idare edilirken dosdoğru olmaktır.
Zenginliğinde, fakirliğinde, Darlıkta,
genişlikte, en zor anlarında, en rahat olduğu durumlarda azgınlığa düşmeden,
şımarmadan, kırıp dökmeden mutedil olmaktır.
Dosdoğru
olmak; Dünya perestlerin, heva ve heveslerini ilah edinen şaşkınların, yoldan
sapanların ve saptıranların peşine takılmadan, “Ey iman edenler Allah’a karşı
gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun” ilahi talimata en ufak bir
tereddüt göstermeden, hakkın ve doğrunun safında yer almaktır.
Rabbimizin doğru istikametten muradı, İslam’ı
parçalamadan bir bütün olarak yaşamaktır. Kişinin, bireysel olarak İslam’ın
tümünü yaşaması mümkün olmadığına göre, dosdoğru
kalma mücadelesini veren Müslümanlar bir araya gelmeli, el ele vererek müstakim
yoldaki engelleri, zorlukları ve tuzakları beraber aşmak için manevi
yardımlaşmaya önem vermelidirler. Yolunu kaybedenlere yol göstermeli, düşenin
elinden tutmalı, hiçbir Müslümanın istikametini kaybedip zarar ve hüsrana düşmesine
rıza göstermemelidirler.
Rabbim! Üzerimize sabır yağdır. Hak davada
ayaklarımızı sabit tut, istikametimizi doğrult ve doğrularla beraber yaşamayı,
dosdoğru kalmış olarak can verenlerden eyle.
Selam ve dua ile
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.