Yüce Allah; ( c. c.) Yaratıcılarını unutan, Allah’ı hayatlarında söz sahibi kılmayan, helal ve haramın hudutlarını tanımayan ve hayatlarında Allah’ı devre dışı bırakan, vahiyle, ilahi kitapla bağlarını koparan, nimetlere gark oldukları halde şımaran, nimet sahibine şükretmeyi unutan, heva ve hevesleri doğrultusunda kendilerine kanun ve hayat biçimi tayin eden, değer yargısı menfaat ve çıkar olan, şehvetlerini putlaştıran tüm toplumlara ve tüm insanlara “ Durun ey insanlar! Nereye gidiyorsunuz? Bu gidişat nereye böyle? Nereye kaçıyorsunuz? Kimden kaçıyorsunuz” ( Hud 65 ) Diye sesleniyor.
Bugün toplum olarak, Tarihte eşi ve benzeri olmayan her türlü maddi imkânlara, bolluğun, konforun, şatafatın, lüksün ve nimetin her türlüsüne sahibiz. Allah hiçbir şeyimizi eksik bırakmamış, evlerimizde, sofralarımızda, çarşılarımızda yok yoktur. Her şeyimiz var. Cenab-ı Allah; Nimetlerle kendini kullarına hatırlatıyor, Vedüd siminin bir cilvesi olarak tanısınlar, sevsinler diye nimet yağdırıyor. Kullarını sevdiğini, değer verdiğini bilsinler diye ihsanda ve ikramlarda bulunuyor.
Bu kadar nimete sahip bizler bugün neden mutlu ve huzurlu olamıyoruz? Neden bela ve musibetler başımızdan eksik olmuyor. Şikâyetlerimiz, sitemlerimiz neden hiç bitmiyor? Neden, hep korku ve endişelerin gölgesinde yaşıyoruz? Neden hep bir şeylerin eksikliğini his ediyoruz. Bu kadar sorular gösteriyor ki gidişatımızda yanlış olan, düzeltmemiz gereken bazı şerler var.
Maalesef bugün, nimetlerin çoğalmasıyla unutulan şükür, çoğalan gaflet, isyan, masiyet, haddi hesabı olmayan zulümler, taşkınlıklar, haksızlık ve nankörlüklerin sonucu olarak ta, musibetler, belalar, salgın hastalıkları, depremler, seller, savaşlar, sürgünler ve sonu gelmeyen doyumsuzluk, korku ve endişeler.
Aslında Rabbimiz İbrahim süresinin yedinci ayetiyle uyarmıştı, ikaz etmişti bizleri.
Hani Rabb’iniz size şu bildiriyi yapmıştı: “Eğer bana Şükrederseniz size verdiğim nimetleri kat kat artıracağım; Ama eğer nankörlük ederseniz, bilin ki benim azabım çok çetindir.
Eğer şu anda sahip olduklarınızın tamamını benden bilir, Benim yolumda harcamaya, Bana kulluk yolunda değerlendirmeye çalışırsanız kesinlikle bilesiniz ki ben de size artıracağım.
Kıymetli dostlar! Rabbimiz biz kullarından şükür istiyor. Şükür; dünyayı, hayatı, canı, malı, zamanı, imkânları, fırsatları onu verenin yolunda harcamaktır. Tüm sahip olduğumuz imkânlarımızı, aklı, fikri, bilgiyi, zamanı, malı, mülkü sahibinin razı olduğu yolda kullanmaktır.
Rabbimiz; Beni tüm nimetlerin sahibi bilir, nimet sahibi olarak benim kadr-u kıymetimi bilir, Benim size sunduğum bunca nimetlerime karşılık benim istediğim bir hayata yönelirseniz, O zaman Beni de Şâkir bulacaksınız, Yaptıklarınızı karşılıksız bırakan değil, bilâkis yaptıklarınızdan ötürü size artıran olarak bulacaksınız.
Ama yok eğer Bana karşı nankörlük edecek olursanız, mallarınızı o malların sahibi olan Benim razı olmadığım yerlerden kazanıp, Benim istemediğim yerlerde harcamaya ve tüketmeye kalkışacak olursanız, kesinlikle bilesiniz ki o zaman Benim azabım çok çetindir.
Sözün özü: Toplum olarak Allah’ın nimetlerine karşı olan nankörlüğümüzün faturasını ağır ödüyoruz. Yaşadığımız sıkıntılar dünyevi olup geçici sıkıntı ve azaplardır. Bunun birde uhrevi boyutu çok daha çetin ve daha ağır olacaktır.
Tekrardan başa dönüyoruz. Gerçekten ne oldu bizlere? Ne oluyor bizlere? Gidişatımızı değiştirme, istikametimizi düzeltme, şükrümüzü çoğaltma, kendimize, özümüze ve sözümüze dönme zamanı gelmedi mi acaba? Selam ve dua ile.