36,7272
35,1895
2.968,28
İşgalci siyonist katillerin 7 Ekim süreciyle birlikte yaptıkları saldırı
ve katliamlardan sonra İslam ülkeleri yöneticilerine başta olmak üzere insan
hakları konusunda uluslararası anlamda faaliyet yürüten kurumlara, İslam
İşbirliği Teşkilatı’na, Arap Birliği’ne, Birleşmiş Milletlere, Adalet Divanına
ve vicdanını yitirmemiş tüm insanlara seslenerek, saldırı ve katliamları
durdurmak üzere acilen kararlar alıp somut adımlar atmaları gerektiğini dile
getirmiştik.
Aradan kaç gün geçti? 237... Evet, bugün
saldırılarda 237 günü geride bıraktık. Yani 8’inci ayın içindeyiz. Ve maalesef
ki aradan geçen bunca zamana rağmen Gazze’de yaşanan saldırı ve katliamlar
durmadı. Ne İslam ülkeleri
yöneticileri, ne Arap Birliği, ne Birleşmiş Milletler, ne insan hakları
savunucuları ne de vicdanını yitirmediğini düşündüğümüz insanlar… Hiç kimse
katliamın durması konusunda somut adımlar atamadı, meydanlara inen milyonlar
insanlıktan nasibini almamış siyonist işgalcileri durduramadı.
Peki, ne olacak bundan sonra; bizler
yaşananları şimdiye kadar olduğu gibi sadece takip mi edeceğiz? Gazze’de
masumlar tonluk bombalarla katledilirken, Refah’ta bebek ve kadınlar diri diri
yakılırken gelişmeleri sadece izleyecek miyiz? ÇARESİZLİK NE ACI ALLAH’IM!
Ya dünya ülkelerinin vicdan ehli yöneticileri; ülke yöneticileri Gazze’nin, Refah’ın tamamen yok olması ve haritadan
silinmesinden sonra mı harekete geçecek? Diri diri yakılan çocukların
görüntüsü, evleri yıkılan masumların mahzuniyeti, tonluk bombalarla yıkılan
evlerin enkazının altında kalan insanların duçar kaldığı tarifsiz acı da mı
harekete geçirmiyor ülke yöneticilerini?
Yol kenarlarında bulunan cesetler, ilaç olmadığı için tedavi olamayan
yaralılar, 7 futbol sahası büyüklüğündeki içi çocuk ve bebeklerle dolu ve kolay
tutuşabilen naylon çadırlara yönelik yapılan roketli saldırılar… Ve daha neler
neler…
Maalesef artık söz söylemenin çok da bir anlamı kalmadı. Gelişen dünyanın gözleri önünde mazlum bir
halk soykırıma maruz kalırken hiç kimse bir şey yapamıyor. Hiçbir güç aşağılık
barbarları durduramıyor. Halk yapması gerekeni yapıyor, meydanlara inip
kahrolası işgalcileri lanetliyor ama soykırımı durdurmaya güç yetiremiyor.
Bu sebeple bir kez daha ülkeleri yöneten idarecilere seslenmenin
gerekliliği ortaya çıkıyor. Onların bir inisiyatif alması gerekiyor. Ey idareciler, ey yöneticiler! Vallahi
sorumluluk ve mesuliyet altındasınız, bunun için elinizden ne geliyorsa
yapmalısınız. İşgal rejimini durdurmak için tüm imkânlarınızı seferber
etmelisiniz.
Saldırıların durması, ablukanın kaldırılması, işgalcilerin tamamen geri
çekilmesi, siyonistlerin alıkoyduğu Filistinlilerin bırakılması, sınır
kapılarının açılması, insani yardımların içeri alınması, Gazze ve Refah’ın
imarına başlanması için ne gerekiyorsa yerine getirmelisiniz. Bunu YARIN DEĞİL HEMEN ŞİMDİ yapmalısınız.
Türkiye bu konuda öncülük edebilir, etmelidir
de. Saldırılar devam ettiği müddetçe işgal rejimi
ile sadece ticari anlamda değil tüm ilişkileri askıya alarak uluslararası bir
kamuoyu oluşturmalıdır. VE EN ÖNEMLİSİ
DE; soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçların soruşturulması adına
TBMM’ye yetki verilmesi için bir hazırlık yapmalıdır. Yabancı devletlerin ordularına gönüllü katılıp soykırım ve insanlığa
karşı suç işleyenleri vatandaşlıktan düşürmeli ve Türkiye’deki mal varlıklarına
el koymalıdır.
Bu konuyla ilgili olarak önümüzdeki günlerde TBMM’de görüşülecek kanun tekliflerine iktidar partisinin milletvekilleri
başta olmak üzere insani sorumluluk taşıyan tüm milletvekilleri destek
vermelidir. HÜDA PAR tarafından TBMM’ye sunulacak olan bahse konu ettiğimiz
kanun teklifi yasalaşırsa, savaş suçlarına bulaşmış kişiler adil bir şekilde
adalet önünde yargılanabilecekler. Bu da yerli
siyonistlerin Gazze’de devam eden soykırıma verdikleri destekten dolayı
yargılanabilmelerinin yolunun açılabilmesi açısından tarihi bir fırsattır,
bu fırsatın kaçırılmaması gerekmektedir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.