35,9979
34,5383
3.005,99
Keşke adaletleri onları
yıksaydı. İmam Ali'nin (RA) hilafeti döneminde yaptıklarını
gözetleyen bir şahıs, ayrılırken etrafındakilere bu adamın adaleti, onu
yıkacak. Diye söylüyor. İmam Ali her yönüyle çok adaletli ve icraatların de
Allah'tan korkan, İslam’ın sosyal adaletine göre hareket eden bir liderdi.
İnsanlar, her dönemde
olduğu gibi o dönemde de adaletin kendileri dışında diğer insanlara
uygulanmasını isterlerdi. Kendilerine devletin musluklarının akmasını isterlerdi.
Bu yüzden İmam Ali'nin icraatlarına ve kendisine, devletin hazinesinden onlara
vermediğinden dolayı düşmanlık yapmaya başladılar. Hatta bunlardan bir tanesi
abisi akıl bin ebi talip bile gelip ondan hazineden para istiyor. Hz. Ali kendi
maaşından ona verince kızıyor ve Şam valisinden para istemeye gidiyor.
Hz Osman'ı (RA) büyük
sıkıntılara koyan ve onun şehadetine vesile olan olayların baş sorumluları,
onun valileri ve yakın çevresi idi. Onun başbakanı olup mührü elinde tutan
Mervan Bin Hakem, yine küfe Valisi Velid bin ukbe bin ebi muayt, Basra Valisi
Abdullah bin ebi sarh, Şam valisi Muaviye bin ebi Süfyan ve buna benzerleri
kendi bulunduğu yerlerde gayri İslami hukuksuzluklara ve büyük israflara imza
attılar. İslami olmayan birçok şeyler yapınca, oradaki halktan tepkiler
topladılar ve İnsanlar gruplar halinde kendi şehirlerinden Medine'ye doğru
şikayete geldiler. Ve bu haksızlıklar, israflar, yanlışlıklar, suçsuz olan Hz
Osman'ın şehadeti ile sonuçlandı.
İsraf ve yolsuzluk bütün
zamanların, bütün hükümetlerin baş belasıdır. Dolayısıyla eskiden beri
yönetimde olan İnsanlardan bazıları israf ve yolsuzluklara başvurarak
servetlerine servet katmışlar. Her türlü hukuksuzluğa göz yummuşlar. Günümüzde
de büyük umutlarla, büyük hedeflerle başa gelen hükümetin etrafında israf ve
yolsuzluk peşinde koşan bir sürü insan toplandı. Bu insanlar bütün yetkilerini
çocuklarına, eşlerine ve kardeşlerine verdiler. Her gelen milletvekili kendi
şehrinde kardeşini veya oğlunu vekil yaptı. Bu da her türlü israf ve yolsuzluğa
yol açtı. Bakan olan yaptığı ilk icraatlarından biri kendi oğlunu ve kardeşini
bir yerde Daire başkanı yapmak oldu. Bir üniversitede yetkili bir
duruma getirme veya Müteahhitlik yolunu açma oldu. Belediye başkanları kısa
sürede servetlerine katlarca servet kattılar. Bir memur 25 yıl çalıştıktan
sonra ancak bir ev alabiliyor. Arabası olsa zengin sayılır. Ama bunların dönem
sonunda onlarca evi oluyor. Bu alın teri ile kazanılan para mıdır?
Bu acı tabloya bir an
önce gerçek anlamıyla yolsuzluk ve israftan uzak olan insanlar el atmasalar, bu
gidişatın yönü çok kötü bir yöne gider. Her türlü şaibeden uzak olan insanlar
istişare ve yönetime alınmalıdır. Diğer taraftan israf ve yolsuzluğu
engelleyeceğini iddia eden partilerin hayatlarına baktığımızda onlar israf ve
yolsuzlukta bunlardan geri kalmamışlardır. Adaletten ise zerre kadar
anladıkları yoktur. Öyle bir zihniyetin temsilcileridirler ki, şapka giymediği
için idam edilen kadının kanı onların bedenleri üzerinde durmaktadır. Küçük bir
ilçenin belediye başkanı iken 250 bin liralık kol saati takan, 1 milyarlık
gömlek giyenlerin sözleri bizi kandırmasın. Acı olan zenginlik
içinde yüzen ve nereden kazandığı belli olmayan paralarla zengin olanlar, bugün
ben yolsuzluğu bitireceğim. İsrafı bitireceğim. Ben Adalet getireceğim diye
söylemeleridir.
Demek ki biz kendimizi
kontrol etmeliyiz. Öyle bir hale gelmişiz ki yolsuzluk yapanlar bile bizi
yolsuzluk ile suçlayabiliyorlarsa, o zaman bir an önce kendimize çeki düzen
vermek zorundayız. Yoksa bir gün bu söylemler sizi götürecektir. Bu söylemler
yıkılmaya vesile olacaktır.