35,9979
34,5383
3.005,99
Okul müdürü, ben
okulumda başörtülü öğretmen istemiyorum diye bağırıyordu. Başörtülü öğretmen
okulun dışında başını açacak. Müfettiş ve milli Eğitim Müdürleri başörtülü
avına çıkıyorlardı. Dindarlara her türlü baskı yapılıyordu. İşten atılmalardan
hapislere kadar yol vardı.
28
Şubat sürecinde Hükümet'in emirleri doğrultusunda okul müdürleri, müfettişler
ve diğer yetkililer okul önlerinde başörtülü öğretmen avına çıkıyorlardı. Namaz
kılan erkek ve bayan personel tespit edilip fişleniyordu. Başörtülü
öğretmenlerin sıkı takibi yapılıyordu. Müfettişler, okullarda başörtülü avında
idiler. Bazı okul idarecileri haklarında soruşturmayı da göze alarak başörtülü
öğretmeni müdür ve müfettişlerden korumaya çalışıyorlardı. Denetimlerde başörtülü
öğretmenler ya rapor alıyorlardı veya okulun tenha bir yerinde saklanmaya
çalışıyorlardı. İdareci ve müfettişlerin başörtülü öğretmenlere ve dindarlara
çektirdikleri görülmeye değerdi. Birçok öğretmen hakkında soruşturma açıldı.
Yüzlercesi ise işten atıldı. Hakarete, zulme uğrayanlar dinini yaşamaya çalışan
mazlumlar, onlara her türlü hakareti yapanlar ise idareci ve müfettişler. Solcu
ve halkçı olduğunu iddia eden zihniyet iktidarda idi ve Müslüman halka elinden
gelen zulmü yapıyordu. Simitçiden tutun kantinciye kadar, öğretmenden tutun
çiftçiye kadar herkes fişlenmişti. On binlerce insan mağdur edilmişti. Halk
şiddetli bir baskıya ve zulme uğramıştı. Bir değişiklik lazımdı.
Zulme
uğrayan halk bir kurtuluş yolu aradı ve 2002 yılı kasım ayında yapılan seçimde
AK parti 365 milletvekili ile iktidara geldi. Müslüman halk büyük bir sevinç
yaşadı. Değişen ne oldu?
28 Şubat döneminde
müdür, müfettiş olanlar bu dönemde yerlerini daha da sağlamlaştırarak
liderliklerine devam ettiler. Sol zihniyetin hakim olduğu dönemde ki idareciler
kılık değiştirdiler. Küçük bir okulun müdürü iken daha büyük bir okulun müdürü
oldular. Daha önceden Milli Eğitim Müdürlüğüne vekaleten bakarken bu dönemde
asaleten atandılar. Daha önceden dindara ve başörtüye düşmanlık yapan zihniyetin
belediye meclis üyesi veya milletvekili iken bu dönemde yerini daha da
sağlamlaştırdılar. 28 Şubat döneminde ayakkabıları ile Kur’an kurslarına giren
ve başörtülülere kan kusturan müfettişler bu dönemde yerlerini daha da
sağlamlaştırdılar. Onların dayıları köşe başlarını tutmuşlardı. Sırtları
kuvvetliydi. Toplumda dindar olanların kurmuş olduğu parti olarak kabul edilen
AKP, 28 Şubat döneminde dindarlara kan kusturan idarecilerin rütbelerini
pekiştirdikleri bir liman haline geldi. Dünya görüşü değişmediği halde Komünist
bıyıklarını keserek veya kot pantolonunun üzerine renkli bir eşarp takarak
gariban Müslüman halka aday olarak gösterildi.
Doğu Anadolu bölgesinde
bulunan şehirlerden birinin il sağlık müdürü olan vatandaş başörtülülere kan
kusturan biri imiş. Örtülü bir doktora o kadar baskı yapmış ki, doktor
dindarlığı bırakıp İslam dışı bir hayat yaşamaya başlamış. Bu müdür Refah
partisi milletvekili oldu. Dindar olduğumuz için bize zulüm yapanlar bir süre
sonra bizim oyumuzla milletvekilimiz ve bakanımız oluyorlar.
Biz Müslümanlar acınacak
haldeyiz. Her dönemdeki yöneticilerimiz aynıdır. DSP, CHP, ANAP, REFAH, DYP ve
AK parti dönemindeki idarecilerin çoğu aynı şahıslardır. 28 Şubat döneminde
çalıştığım yerde başörtülü istemiyorum diyen şahıs yine aynı kurumda müdürdür.
Ve konuştuğu zaman başörtülü öğretmen ve memurları nasıl koruduğunu anlatıyor.
28 Şubatta Müslüman halka kan kusturan idareci bu dönemde de yine idarecidir.
Ama bu sefer iktidar partisine yakın duruyor. İktidar değişirse o da değişecek.
Zaten fikri değişmemişti. Fikir aynı fikirdi. Sadece konuşurken ağzını eğri
ediyor. Başörtülü o zamanda memurdu şimdi de memurdur. O, o zaman da müdürdü
şimdi de müdürdür. Yani olan hep bize oluyor.