35,9979
34,5383
3.005,99
‘’Ey
Âdem Oğulları! Her namazınızda süslü elbisenizi giyinin. Yeyin, için, israf
etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.’’ Araf 31
Televizyon,
magazin ve gazetelerin lüks yaşamı teşvik eden yayınları ile ahlaksızca
yaşamayı teşvik eden sanatçı ve iş adamlarının yol göstermesi sonucu toplumda
büyük bir israf meydana gelmiştir. İnsanlar gelirlerinin çok üzerinde bir borç
batağına düşüyorlar. Yöneticilerin ve zenginlerin lüks içinde yaşamaları halkı
da olumsuz etkilemektedir. Bunların çocuklarının düğünleri adeta bir israf
şölenine dönmektedir. Yöneticiler ellerinden gelinceye kadar lüks hayatı
yaşamaktadırlar. Bunların çocukları kralların çocukları gibi yaşıyorlar. Bunlar
milletvekili, bakan veya daire başkanı olmadan önce ancak geçinebilirken bu
makamlara geldikten sonra hanımları, çocukları, kardeş ve yeğenleri o şehrin
zenginleri arasına giriyorlar. Bu parayı alın terleri ile mi kazanıyorlar yoksa
ihale ortaklıkları ile rüşvetten gelen para mıdır? Bunun cevabını herkes
biliyor. Komşularımızın, akrabalarımızın önceki ekonomik durumlarını çok iyi
biliyoruz.
Eğer
çevremize bakacak olursak, daha önceden sıkıntıda olan insanlar belediye meclis
üyesi, il genel meclis üyesi veya belediye başkanı olduğu zaman hayatları kısa
sürede değişiyor. Diğer bürokrat ve siyasilerinde öyledir.
Bu
ekonomik bozulmanın önüne nasıl geçebiliriz?
Başta
yöneticilerimiz israf etmekten kaçınacaklar. Yönetici olmadan önce kendisinin
ve yakın çevresinin mal varlığı gerçek anlamda tespit edilmelidir. Yöneticiliği
bittikten sonra onun ve yakın çevresinin mal varlığı rüşvet yemeyen müfettişler
tarafından kontrol edilir. Eğer artışlar çok olmuşsa hazineye aktarılır.
Milletvekillerine
ve diğer yöneticilere maaşlarından başka bir ayrıcalık tanınmayacak. Onların
telefonları ve lüks yaşantıları milletin sırtından olmasın. Millet perişan iken
milletin vekili milletin sırtından lüks yaşamasın. Devlet bir memura maaşını
verdikten sonra hiçbir şeyine yardım etmiyorsa, diğerlerine de sadece maaş
versin. Bir vekilin 500 bin liralık telefon faturası halkın sırtına
bindirilmesin.
Kaymakam,
vali veya bakan bir yere gittikleri zaman trafik kilitleniyor. Bir sürü araba
ve korumalar caddelerdedirler. Bu israfın önüne geçilmelidir. Onlarda halk gibi
yaşamayı öğrenmelidirler. Halkın vergileri ile geçinenler halka üstten
bakmayacaklar. Yöneticilerin eş ve çocukları yönetici ile halk arasında
aracıdırlar. Bunu da bedava yapmıyorlar.
TBMM
başta olmak üzere bütün kurumlar aylık harcamalarını detaylı bir şekilde
millete açıklasınlar. Eğer Milletin vekili iseler milletin parasını nasıl
kendilerine harcadıklarını da millete açıklasınlar.
Partilere
hazineden yardım verilmesin. Milletin parası millete harcansın. Partiler il ve
ilçe başkanlarına maaş versin. Maaş vermeyince hırsızlık yapıyorlar ve rüşvet
alıyorlar.
İş
kurdan alınan işçiler alınmasın. Bunların yarısı işe gitmeden maaşlarını
alıyorlar. İşe alınanlar da yöneticilerin bacıları, kardeşleri ve
akrabalarıdır. Fakir halktan kimse yoktur. Ömer bin Abdülaziz, Emevilerin
halifesidir. Çok dindar ve lüks yaşamdan hiç hoşlanmayan bir halife olarak ün
aldı. Mütevazi bir evde yaşamaya başladı. Giysileri o kadar basit keten ve
pamuktandı ve o kadar süsten uzaktı ki görenler kendini bir uşak
sayabilirlerdi. Karısını haremde ziyarete gelen bir misafir kadının halife
karısının yakınında bahçenin duvarını tamir eden yamalı elbiseli ve uşak
kılıklı bir erkeğin bulunmasına sinirlenip halife karısını “Sen Allahtan
utanmıyor musun? Nasıl olup da bu amele yanında örtünmeden durabiliyorsun?”
diye azarlamış olduğunun; ama bu amele gibi çalışan kişinin Halifenin kendisi
olduğunu öğrenince çok utandığının hikâyesini tarihler yazmıştır. Bir halife
kızı, diğer halifenin kız kardeşi ve son olarak kocası halife olan, karısının
mücevherden takılarını devlet hazinesine bağışlamasını telkin etmiştir.
İdareci
ve yöneticilerimiz israf içinde yaşarken halktan kemer sıkmalarını istiyorlar.
Makam araçları hanımlarının ve çocuklarının servisidir. Kemer sıkma üstten
başlamalıdır. Alttaki zaten düzenli sıkıyor.