36,7272
35,1895
2.968,28
İnsan doğası gereği bir şeye yoğunlaştığı zaman, başka bir
şeye dikkatini verememektedir. Diğer bir ifadeyle aynı anda iki şeye birden
aynı oranda dikkat etmekte zorlanır. Bir şeye dikkat etmenin ancak diğer
şeyleri süzgeçleyerek mümkün olabileceği bilinmektedir.
Dikkat, uyarana yoğunlaşmaktan çok, uyaranları görmemedir
diyebiliriz. Dikkat, bir tercih meselesidir. Sonuçta dikkat etmeyi seçtiğimiz
şeyleri hatırlarız.
İşyerine gittiğimiz vakit, bir gün önce izlediğimiz, izlemeyi
tercih ettiğimiz program, maç, yarışmalar hakkında konuşuruz. Diğer programlar
bizim hayatımız üzerinde daha belirleyici etkilere sahip olsa bile, bizim
seçimimiz gereği o programlar muhabbetimize dâhil olmaz.
İnsanoğlunun doğasında kandırılmaya yatkınlık vardır. Fıtratımız
gereği kanmaya ve aldatılmaya açık bir şekilde doğuyoruz. Ama bazılarımız,
diğer bazılarımıza göre daha kolay kandırılmaya kurban oluyor. Diğer bir
ifadeyle bazı kişiler ya da toplumlar diğer bazılarına göre daha çok açık verip
savunmasız kalabiliyorlar.
Unutkanlık, insanın temel bir özelliği olsa da hayatımız
açısından önemli olan şeyleri unutmamak da bizim görevimizdir. Bu yüzden önemli
şeylerin sık tekrar edilmesi unutmaya karşı bizi korur. Tekrar edilmeyen
şeylerin zamanla unutulduğu bir gerçektir. İnsanlar eğer uzun bir müddet
konuşmazlar ise, ana dillerini bile unutabilmektedirler.
Yıllar önce bir film izlemiştim. Film, nişanlısı öldürülen
ve hafıza kaybına uğrayan bir adamın, intikamı üzerine kurgulanmıştı. Aldığı
darbe sonucu hafızasını yitiren film kahramanı için İşin kötü tarafı, her 15
dakikada bir hafızasının tekrar silinmesidir. Fakat tek unutamadığı
nişanlısıdır. Nişanlısının intikamını alabilmek için 15 dakikaya ihtiyacı
vardır. Bu yüzden olayları unutmamak için sürekli olarak fotoğraf çeker ve üzerlerine
yazı yazar. Ayrıca, önemli isimleri ve tarihleri de vücuduna dövme olarak
yaptırır.
O kadar imkansızlıklar içerisinde, 15 dakika gibi kısa bir
zamanı var olmasına rağmen pes etmeyip not ve fotoğrafların yardımı, ahd ve
cehd ile düşmanlarından tek tek intikamını alıyor.
Tekrar konumuza dönecek olursak; Kur’an ve peygamberler
insanlara unuttukları ya da şeytan tarafından unutturulan temel gerçeği insana
hatırlatmak için gönderilmiştir. Çünkü insan unutan bir varlıktır.
Ölümden en uzak olduğumuz, en çok unuttuğumuz bir zamanda
ölümün bize gelip çatması, bir Ceylanın en hazırlıksız olduğu bir zamanda
saldırıya uğraması gibidir. Şaşkınlık ve bozgunluk kaçınılmazdır.
Bizler hayata geliş amacımızı unuttuğumuz gibi, bu dünyada
bir düşmanımızın olduğunu da unutabiliyoruz.
Şeytan ve dostlarının oynadığı en güçlü oyunlardan biri,
bizi düşmansız bir dünyada yaşadığımıza inandırmaktır. Çevremizde olup biten
kötülüklerin sanki kendiliğinden, doğal bir süreç içinde olduğu gibi bir bakış
açısına koymak istiyorlar bizi...
Düşmanımızı unutmanın sonucunun bedeli, yenilgi ve
zillettir. Düşman ise, kendisini unutturmak için çeşitli taktikler kullanır. Bu
taktiklerin en başta geleni de hedefini rehavete sürüklemek, onu en gafil
olduğu anda avlamaktır. Bunun için, özellikle gençlik için spor, müzik,
cinsellik, internet, oyun, yemek, konfor vb. Onlarca dünya süsünü kullanmaktadırlar.
Bütün bunların amacı düşmanın kendini unutturmasıdır. Çoğu zamanda böyle bir
rehavet içindeyken hezimet yaşarız. Kur’an bu konuda bizleri uyarmaktadır: “Düşman
topluluğunu takip etmekte gevşeklik göstermeyiniz...” (Nisa Suresi: 104)
Gevşekliğin sonu ya düşmana benzemek yada yenilmektir. Yani
her iki seçenekte başarısızlıktır. Başarmak istiyorsak unutmayacağız. Unutmadıklarımızı
sık sık tekrarlayıp başkaları için de uyarı butonu olacağız. Hatırlatma ve
tekrarların yoğun işlendiği bir yerde yenilgi ve zillet yoktur. Çünkü tekrar, Kur-an’i
bir metottur.
Kur-an’i haykırışları unutmamak dileğiyle, hayırla kalın...
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.