Van Merkez İmam Hatip Lisesi Konferans Salonunda düzenlenen "Şehitler Gecesi” programı yoğun katılımla gerçekleşti. Etkinlikte, şehitlerin anıları anlatıldı, şehadet kavramı vurgulandı.
Programa, İTTİHADUL ULEMA üyesi Molla Mehmet Ali Altun konuşmacı olarak katılırken, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve çok sayıda vatandaş da etkinlikte yer aldı.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, şehitlerle ilgili sinevizyon gösterimi yapıldı. Ayrıca, şehitler için bestelenen eserler ve şiirler seslendirilerek duygusal anlar yaşandı.
Günün anlam ve önemine ilişkin konuşma yapan İTTİHADUL ULEMA üyesi Molla Mehmet Ali Altun, “Malumunuz şehit ve şehadet, İslam'da çok kutsal bir yer kapsamaktadır. Kur'an'a konu olmuş, Rabbimizin gündem yaptığı, övdüğü, şan ve şereflerine dikkat çektiği bir makamdır şehadet. Hem ulvi hem de kutsal bir makam olması hasebiyle de nice insanların duasına konu olan, hayallerini süsleyen bir hedefe dönüştü. Hazreti Habil’in şehadetinden sonra günümüze kadar bu kervan hiç durmadan yürümüş ve kıyamete kadar da durmayacak. Çünkü ebedi olan kitabın gündemine taşıdığı bir konu elbette bir zamanla sınırlı değildir. Her şehit giderken arkasından şehit adaylarını bırakarak gidiyor. Şehadet bir mektep, mezunlar vere vere kıyamet gününe kadar bu mektep açık olacak. Ve nice Hüseyinler, Atalar, Saidler, İsmailler bu mektepten icazet almaya, mezun olmaya devam edecek. İşin aslında en güzel noktası da şudur; Cenab-ı Allah'ın kendilerine 'ölü demeyin' diye tembihte bulunmasıdır. Şehitlere ölü denmesine Rabbimiz razı değildir. Nehy ediyor. Sakın ha 'Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin', Cenab-ı Allah yasaklıyor bunu. Aslında makamın yüceliğini, kutsallığını burada çok açık bir şekilde zaten öğrenmiş oluyoruz. O yüzden şehadet hep esaret zincirlerini kıran bir güce ve bir kuvvete dönüşmüş. Özgür olanlar, özgürce kulluk edenler, özgürce imanının gereğini yerine getirenler şehadet şerbetini içmeye layık görülmüşlerdir.” dedi.
“Şehadetler ve şehitler var oldukça İslam'ın sancağı da tevhidin sancağı da asla inmeyecek”
Ölümü öldüren ve ölümsüzlük yurduna adım atan şehitlerin İslam’ın sancağını ayakta tuttuğuna dikkati çeken Altun, “Şehit aslında bir öğretmendir kendisinden sonra kalanlara. Ölümü öldüren ve ölümsüzlük yurduna adım atan şehitler aslında ölüme kucak açıp gülümseyerek giden ve Allah yolunda nasıl ölünmesi gerektiğini de öğretip giden bir öğretmendir. Şehit ve şehadet İslam'ın motorudur. Şehadetler ve şehitler var oldukça İslam'ın sancağı da tevhidin sancağı da asla inmeyecek. Ve şehitler kendi kanlarını, canlarını ortaya koyarak İslam'ı kendilerinden sonraki nesillere aktaran yiğitlerdir. Eğer biz bugün İslam diyorsak, Kur'an diyorsak biz bilelim ki İslam'ın bize ulaşmasında nice büyük şehitlerin, nice büyük canların, dökülen kanların emeği vardır. Bugün İslam bize ulaşmışsa elbette toprağın altında yatan, canlarını ve kıymetli kanlarını bu yola vakfeden, hibe eden, hediye eden şehitlerin emelidir. O yüzden şehit sadece anılan değil anlaşılması için konu edilmesi gereken bir husustur. Elbette şehitleri anmak, anılarını, miraslarını ve tarihte bıraktıkları izlerini takip etme, konuşmak onlara verilen bir değerdir. Ama şehidin değeri sadece bu değildir. Elbette şehidi anmak ve anlamak konusunda bu programların yapılması çok manidardır. Bizler şehitleri anmaktan ziyade anlamaya çalışmalıyız. Şehit ne demek istiyor? Şehit giderken arkasından bizlere ne tür müjdeler verdi? Nasıl bir miras bıraktı? Nasıl bir dava bıraktı? Şehit, bizden sonra ne yapmamızı istedi? Bunun üzerine çok yoğunlaşmalıyız.” ifadelerini kullandı.
“Şehitlerin mesajını ve davasını anlamaya muhtacız”
İslam aleminin şehitlerin mesajını anlamaya muhtaç olduğunu dile getiren Altun, “İslam'ı en güzel şekilde anlayan ve bunu hayatıyla pratize eden, eyleme dönüştüren, gözünü kırpmadan fani dünyalıklara, şatafatlı, süslü saraylara gözünü dikmeden Allah yolunda kanını ve canını seve seve, güle güle vererek giden bir insanın elbette kendisinden alınacak çok dersler vardır. Hele hele çağımızda dünyevileşme hastalığının çepeçevre kuşattığı ve bizleri gerçekten değerlerimizden uzaklaştırdığı bu zaman diliminde şehitlerin o emsalsiz mesajlarına çok ihtiyacımız vardır. Şehit de dünyayı sever. Onun da dünyaya yönelik programları, dünyaya ileriye yönelik projeleri mutlaka vardır. Ama en büyük projesi, en büyük hedefi, en büyük programı yeryüzünde zillet altında yaşamaktansa izzetle ölmeyi tercih etmesidir. O açıdan zillet altında yaşayanlar, mazlumca yaşayanlar, zulümlere maruz kalanların şehitlerin yolundan gitme gibi bir mecburiyeti vardır. O yüzden şehitlerin mesajını ve davasını anlamaya muhtacız.” şeklinde konuştu.
Altun sözlerini şöyle tamamladı:
“Şehitlerin kanları, canları ne kadar mübarekse, ne kadar kutsalsa ve Rabbimiz onlardan bahsederken ne kadar yüceltirken aynı şekilde şehidin geride bıraktığı, emanet ettiği ve miras olarak da bize bıraktığı davaları da o kadar kutsal, o kadar ulvi bir emanettir. Bize düşen şehitlerin miraslarına sahip çıkmak, davalarını anlamak, izlerinden gitmektir. Sadece onları konuşmak değil, onları anmak değil, tam manasıyla anlamak, yaşamak ve izlerinden adım adım, karış karış gitmektir. Şehitlerimizi özellikle İslam'ın bize ulaşmasında büyük büyük emekleri olan o şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Rabbim bizleri de onların gittiği yoldan giden, sözlerine vefa gösteren, sözlerinde sadık olan o bahtiyar kullarından eylesin. Cenabı Allah, şehitlerin döktüğü kanların hürmetine İslam ümmetini zaferlere nusretiyle kavuştursun diyoruz. Allah şehitlerimizin mekanını cennet makamını ali eylesin diyoruz. Ve Ya Rabbi senin dinin için, dininin izzeti için, Müslümanların onuru ve şerefi için savaşan, cihad eden, meydanlarda koşan, ölüme gülümseyerek giden o kahramanlarımızı zaferlerle, müjdelerle mükâfatlandır.”
Program yapılan dua ile sona erdi. (İLKHA)