Alkolün her kötülüğün başı olduğu noktasında, hemen
her kes hemfikirdir. Bu kötülük/alkol kullanımı o kadar yaygın hale gelmiş ki,
artık neslin muhafazası tehlikesi ortaya çıkmıştır. Geleceğimizden emin
değiliz. Karşılaşılan her felaketin altında alkol belası çıkmaktadır. Bu bela,
bir felaket olarak toplumumuzu tamamen etkisi altına almıştır. ‘Felaketin
sirenleri’ susmayacak şekilde çalmaya devam etmektedir.
Bu toplumun toptan ayyaş hale getirilmesi için, yakın
tarihin bir projesi olarak; hemen her şehre bir ‘bira fabrikası’ kurulmuştur.
İnsanlar aç ve perişan bir hayat sürerlerken, onların dertlerine çare
olabilecek bir istihdam projesi, bir geçim kaynağı oluşturma çabası yerine,
hemen hepsinin alkolik olmasını sağlamak için memleketin dört bir tarafına bira
fabrikaları kurulmuştur.
İşte bu alkolik zihniyet, yüzyıldan fazladır bir kabus
gibi bu memleketin üzerine çökmüştür. Bu zihniyetin oluşturduğu necis sistem,
İslam dininin haram kıldığı ne kadar melanet varsa, yapılmasını teşvik etmek
üzere kurallarını oluşturmuştur. Alkol kullanımının yaygınlaştırılması da
bunların asli görevlerinden birisi olmuştur. Resmi toplantıların ve sistemin
vazgeçilmezleri olan ‘resepsiyonların’ başköşesine içki şişelerinin konulması
ve katılımcıların içki içmek zorunda bırakılmasıdır.
Çekilen dizi ve filmlerde, bilinçli bir şekilde içki
içilmesinin özendirilmesi ve yaygınlaştırılması, bu projeye karşı duranların ve
direnenlerin ise gerici ve yobaz olarak belirtilmesi; sistemin batılılara
verdiği sözleri yerine getirme noktasında diyet borcu olmuştur. Proje tutmuş,
alkol tüketimi batılıların bile tahmin edemeyeceği bir seviyeye ulaşmıştır.
Gelinen noktada toplumun manevi olarak çöküşü gerçekleşmiş, batılıların/küfrün
aşırı memnuniyeti ortaya çıkmıştır.
Peygamber efendimizin; “Bütün kötülüklerin anası” diye
tanımladığı alkolün, bugün toplumsal felaketimizin baş aktörü olduğunu acı bir
gerçek olarak görüyoruz. Yapılan son bir araştırmaya göre; Türkiye’de 2 milyon
alkole bağımlı insan var. Cinayetlerin % 60’ı, trafik kazalarının % 55’i,
saldırıların % 40’ı, tecavüzlerin %33’ü alkollü iken gerçekleştirilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütünün son verilerine göre ise dünyada; cinayetlerin % 85’i,
tecavüzlerin % 50’si, şiddet olayların % 50’si, trafik kazalarının % 60’ı ve
kadına şiddet olaylarının % 70’i alkollüyken işlenmektedir.
Toplumsal felaketimizin en büyük müsebbibi hükmünde
olan alkolün; yasaklanması bir tarafa, teşvik edici bir anlayışla himaye
ediliyor olması, batılıların dayattığı projenin hala yürürlükte olduğunu
gösteriyor. Toplumsal çöküşümüzün hazin bir felaketle son bulması için, iğdiş
edilmiş zihinlerle dayatmaların sürdürüldüğünü dehşet içerisinde izlemeye devam
ediyoruz.
Dinimizce haram, sağlığımıza zararlı, aile ve
toplumsal çöküşümüzün baş belası ve neslimizi tarumar eden bu pisliği
yasaklayacak bir babayiğit çıkmayacak mı? Bütün haramların/zararların (içki,
zina, faiz vb.) yasaklanması için devletin ve hükümetin yapması gerekenler yok
mu? ‘Bu pisliklerin’ toplumdan temizlenmesi için yetkililerin bir sorumlulukları/veballeri
yok mudur?
Yapılan son araştırmaya göre toplumun % 85’i, alkolü
kötülük olarak nitelendiriyor ve toplumsal hayatında görmek istemiyor. Bunca
pisliğin sebebi olan alkolün, yasaklanması için toplumda büyük bir hassasiyet
mevcuttur. İdarecilerimizin de bu hassasiyeti görerek, toplumumuzu inciten ve
toplumsal çöküşümüzü hızlandıran ‘bu pisliği’ yasaklamalarını dört gözle
beklemektedir.
|
|