Kürdistan coğrafyasının yaşanmış katliamlarından
olan "Susa Camii Katliamı" PKK'nin işlediği en vahşi katliamlardan
biri olarak öne çıkıyor.
Silvan ilçesine bağlı olan Susa (Yolaç) köyünün
mescidinde ibadet eden Müslümanlar, 26 Haziran 1992 yılında, yatsı namazından
sonra köy camiinde PKK tarafından kurşuna dizilmiş, katliamda 10 Müslüman
mazlumca şehid edilirken, 5 kişi de yaralanmıştı.
Asker elbiseleri giyerek köye baskın yapan PKK'li
grubun, köyün camisinde işlediği bu vahşi katliamın acısı, aradan geçen 27 yıla
rağmen zihinlerdeki yerini koruyor.
Susa katliamı, Kürdistan topraklarında, İslam'a
düşmanlığın, İslam'ın kutsiyetlerine tahammülsüzlüğün, İslam'ın şiarlarına
karşı küstahlığın ve dinine bağlı Müslümanlara duyulan kin ve adavetin mücessem
hali olarak ortaya çıkmıştı.
Susa, Silvan (Farqîn) ilçesine bağlı doksan hanelik
bir köyüdür. Diyarbakır'a 80, Silvan'a ise 5 kilometre uzaklıkta bulunan Susa
köyü, dindar kimliği ve gayri İslami her türlü oluşum ve yapıya tavizsizliğiyle
bilinirdi.
26 HAZİRAN 1992 CUMA GECESİ
Etnik milliyetçilikle dinsiz komünizmin Kürd
milletine dayatıldığı bir dönemde İslami bir dava ile Kürdistan coğrafyasında
varlık gösteren İslami camia il, ilçe, belde, köy demeden bu ilahi davayı tüm
insanlara ulaştırmaya çalışmış, bunun için de ağır bedeller ödemişti.
Susa köyü de bu İslami çağrıya olumlu cevap veren ve
camisinde adeta nebevi bir eğitimle insanları İslam davasına davet eden bir köy
olmuştu. Susa köy camisinde Kur'an dersi ve siyer dersleri yapılmaya başlanmış,
insanlar bir kez daha nebevi iklimin tadına varmıştı.
Ancak karanlık yapıların bölgedeki tetikçisi PKK,
köyde yayılan İslam nurunu çok geçmeden fark etmiş, bütün bölgede olduğu gibi
Susa'da da kendisinden başka bir anlayışın varlığına tahammül etmemiş ve izni
dışında yapılacak olan her türlü İslami çalışmaya müsaade etmek istememişti.
Çeşitli hile, desise ve tehditlerle bu nuru
söndürmek istediler. Böylece hak ve batıl mücadelesi Susa'da da başlamış oldu.
Cami cemaati her zaman olduğu gibi 26 Haziran 1992
Cuma günü akşam namazını kıldıktan sonra camide oturmuş, yatsı namazını
beklemişti. Yatsı ezanının okunmasıyla camiye gelen birkaç kişiden sonra camide
15 kişi toplanmış, cemaat yatsı namazına durmuştu.
Müslümanlar namaz kılarken gözü dönmüş canilerin,
caminin etrafını kuşatmakta olduğunun farkına varmamış, gelen ayak seslerini
hayvanların ayak sesleri zannına varmışlardı.
Oysa ki olay tamamen farklıydı. Kendi kimliğiyle
dahi Müslümanların karşısına çıkacak kadar cesur olamayan hain örgütün
mensupları, giydikleri asker elbiseleriyle camiyi basmış, arama var diye cami
cemaatini camiden çıkararak cami avlusunda esir almışlardı.
Cami cemaatini zorla dışarı çıkaran asker görünümlü
PKK'li katillerin dini mukaddesatlara hakaretlerinin yanı sıra "Çağırın
Allah'ınız gelsin sizi kurtarsın!" tarzı lafları, aslında birazdan
işlenecek vahşetin habercisiydi.
Artık şehadetin kokusunu alan Müslümanların yüksek
sesle getirdikleri tekbirlerle açılan ateşler vahşet ve katliam kusmuş, 15
mümin, muvahhid ve mustazaf vahşice katliama maruz bırakılmıştı. Caminin avlusu
kan gölüne dönmüş, insanlık bir kez daha büyük bir vahşete tanıklık etmişti.
Susa katliamında Hacı Ahmet ve oğlu Muhammed Emin
Kantar, Zeki, Medeni, Said ve Meki Fidancı kardeşler, Muhammed Ali Uslu, cami
imamı olan Abdulhalik Ugaş, Adnan Kantar ve Hüseyin Çetinkaya şehit olmuş, 5
kişi ise yaralanmıştı. İLKHA




