Okul çıkışlarında sebepsiz yere kavga eden ve onları ayırmak
yerine video çekme yarışına giren gençlerin tavrında, otobüs ve sosyal
alanlarda büyükler ve onlara gösterilmesi gereken hürmetin azalmasında sosyal
medyanın tahrip edici etkisine dikkat çeken uzmanlar, bu konularda acil
önlemler alınması gerektiğini söylüyor.
Gençlerle ilişkilerde üslup ve örneklik vurgusu yapan
Psikolojik Danışman Feyzullah Akdağ, önemli değerlendirmelerde
bulundu.
Sosyal problemlerin çözümünde pozitivist bakış açısının tek
başına yeterli olmayacağını vurgulayan Akdağ, 'Falanca sebepten oldu, falanca
sebepten dolayı olmazsa olmazdı' diyemiyoruz çünkü ortada insan dediğimiz bir
varlık var. Bu varlığın sınırları yok. İyilik anlamında da sınırsız,
kötülük anlamında da sınırsız. Kötülük anlamında sınırsızlığının birçok
örneğini sosyal medyada görüyoruz." dedi.
"TELEFON KADRAJININ BİZE VERDİĞİ BİR PASİFLİK
HİSSİYATI VAR"
Ekranda görülen veya seyredilen bir olayın, kişinin
psikolojisi üzerinde sorumluluk alma, müdahale etme duygusunu ve refleksini
yitirmesine sebep olduğunu ifade eden Akdağ, "Gençlerimiz okul
çıkışlarındaki kavgalarda veya diğer sosyal problemlerde sorumluluk alarak
müdahale edip ayıracağına hemen ekrana sarılıp bunu kayıt altına alıyor ve
genelde sosyal medyadan yayınlama derdine düşüyor. Artık sosyal medya çağında
genel itibari ile bütün insanlarımız aşağı yukarı aynı davranışı sergiliyor ve
gençler de bu örneklik teşkil edildiğinden dolayı buna doğru yöneliyor. Gençler
bir şeyi ekran ve kadraj üzerinden gördüğünde, o içinde bulunduğu durumda
sorumluluk almaktan vazgeçiyor, sorumluluk alma ihtiyacı hissetmiyorlar.
Örneğin, bir olay bir kavga bir kaza gördünüz. Kavgayı ayırma ihtiyacı
hissedersiniz ancak bunu o anda bir ekran üzerinden kayıt altına alırsanız,
ekran üzerinde gördüğünüzde bu sorumluluktan vazgeçiyorsunuz, bu sorumluluğu
hissetmiyorsunuz. Telefon kadrajının bize verdiği bir pasiflik hissiyatı var.
Gencimiz o anda tıpkı bir dövüş filmi seyreder gibi bu olayı seyretme, seyirci
olma noktasına gidiyor. Bizler ekran bağımlısı bir neslin bir dönemin içinde
olduğumuzdan, ekran bağımlılığının en önemli problemlerinden bir tanesi de
aktif sorumluluk almaktan bizi vazgeçirmesidir. Haliyle gençler ekrana
sarıldığında olaya müdahale etmesi gerektiğinin farkında bile
olamıyorlar." şeklinde konuştu.
"İNSANIMIZ SOSYAL MEDYAYA NEDEN BU KADAR BAĞIMLI?"
Sosyal medya yöneliminin toplumda yaygınlaşmasında
beğenilme, onaylanma ve takdir edilme duygusunun baskın bir rol oynadığına
dikkat çeken Akdağ, "İnsanımız sosyal medyaya neden bu kadar bağımlı?
Neden çok fazla yönelip, birçok içerik yükleme derdine düşüyor? Bunun temeline
baktığımızda sanal alemde onaylanma ihtiyacı, beğeni almak ve bu konularda
takdir edilmek gerçek hayata nazaran çok daha kolay gerçekleşiyor. Gençlerimiz,
gerçek hayatta onaylanma ihtiyacını yeterince karşılayamadığında, kendince
ilginç bir olayı hemen kayıt altına alarak paylaşıyor. Bundan dolayı
gelecek olan beğenileri, paylaşım ve takipçi sayılarını düşünerek, bu takipçi
sayılarının her birisini de kendisine onaylama olarak algıladığı için, bu
konuda hemen en ufak en farklı en ilginç bir şeyde hemen videosunu çekmeye
çalışıyor." diye konuştu.
"MARİFET İLTİFATA TABİİDİR
Gençlerin gerçek hayatta ihtiyacı olan beğenilme ve takdir
duygusunun anne-baba tarafından karşılanması ve aktif örneklik sergilenmesi
gerektiğine vurgu yapan Akdağ, şunları kaydetti:
"Büyükler olarak gençlerimize bu noktada nasıl yardımcı
olabiliriz? 'Marifet, iltifata tabiidir' gerçekliği var fıtratımızda ve
fıtratımız bunu gerçekten istiyor. Gençlerimiz bu noktada, gerçek hayatta
yeterince onaylanma, takdir edilme ihtiyaçlarını karşılayabilirlerse aslında bu
tarz durumlara çok da tevessül etmezler. İkinci olarak gençlere örnek olmak
zorundayız ama bu örneklik nasıl bir örneklik olmalı? Kendinizi sadece bir
örnek olarak, 'Ben buradayım, beni örnek alın' demek pasif bir ve pek de
istediğimiz sonuçları alamadığımız bir örnekliktir. Aktif iyilik ise karşı
tarafla olan dinamik bir iletişimi gerektirir. Peki bu dinamik iletişim
nasıldır? Muhatap olduğumuz genci veya çocuğu anlamaya, onunla ilgilenmeye,
onun dilinden konuşmaya, onun dünyasından anlayabilmeye bakar ve o dil
üzerinden konuştuğumuzda aslında aktif örneklik büyük oranda hallolmuş
demektir. Örnek olma iddiasında bulunan kişiye, gencimiz hayran olursa bir
parça zaten biz onu elde etmişiz demettir. Aktif iyi olmak çok kıymetlidir. Bunu
sünnette de görüyoruz yani Sünnet-i Seniyye'de peygamberimiz Hazreti
Muhammed'de (Sallallahu Aleyhi Vesellem) pasif bir iyilikten, örneklikten
bahsedemeyiz. Bizzat kendisi kim ile muhatap oluyorsa, ciddi manada onunla o
dilde konuşuyor, onun dünyasından bakabiliyor ve karşıdaki insan ona hayran
oluyordu. Hayran oldunduktan sonra örnek olabiliyorsak, işte bütün mesele
budur. Aktif örneklik dediğimiz şey de budur."
"Aktif örnekliği Peygamber efendimiz (Sallallahu
Aleyhi Vesellem) başta olmak üzere, bütün büyük âlimlerde, zatlarda
görebiliyoruz"
Gençlerde adap ve edep öğretisinde üslubun önemine değinen
Akdağ, karşı tarafı ön yargısız bir şekilde anlamaya çalışmanın gayreti
içerisinde olunması gerektiğini ifade etti.
"Örneğin, otobüste yer vermek gibi ya da normal hayatta
insanların büyüklerle iletişimleri, bu noktaya değindiğimizde yine burada
'aktif örnek olmak' derdinde olan büyükler olarak uygulayacağımız en önemli
noktalardan bir tanesi de karşı tarafı ön yargısız bir şekilde anlamaya
çabalamak olmalıdır' diyen Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir otobüse bindiniz ve otobüste hamile bir kadın var
ve ayakta duruyor. Bir genç var orada ve oturmuş yer vermiyor. Biz, oradaki
kişiyi, gencimizi uyarırken şunu yaparsak, gencimizle bütün iletişimi kapatmış
oluruz. 'Görmüyor musun? Burada hamile bir bayan var. Çok ayıp, çok
yanlış değil mi?' diye suçlayıcı bir dille konuşabiliriz ama belki de o
gencimiz o anda onu görememiştir ya da görmüşse de aklı çok farklı yerlerde,
dalgınlıktadır. Ya da morali çok bozuktur, kendisinin bir rahatsızlığı da
olabilir. Bundan dolayı kibarca hatırlatmak ve aynı zamanda buna da açık
kapı bırakmak gerekir. 'Kadın var, müsaitsen yer verebilir misin?' gibi bir
cümle nerededir? 'Ya bu gençler hep böyle zaten, bu gençlerde terbiye kalmamış'
dediğinizde o genci topyekün hem genellemiş hem de tanımadığımız bir genç
üzerinden ciddi manada bir suçlama ve ithamda bulunmuş oluruz. Bundan dolayı
aktif örneklik çok çok kıymetlidir ve biz bu aktif örnekliği Peygamber
efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) başta olmak üzere, bütün büyük
âlimlerde, zatlarda görebiliyoruz. Tarihimiz bunun için yeterince zengindir.
Biz aktif örnekliği sağladığımızda, inşallah gençlerimizi de çok rahat bir
şekilde kazanacağız ve pasif sorumsuzluktan uzaklaşacağız. Gençlerimiz gerçek
dünyadan daha aktif daha sorumluluk sahibi olacak ve onaylanma, takdir edilme
ihtiyacı gerçek hayatta karşıladığından dolayı sanal dünyaya daha az bağımlı
hale gelecektir inşallah."
"ANNE-BABA, ÇOCUK İLETİŞİMİ SÜREKLİ DİNAMİK
OLSUN"
Hayata dair her şeyin aile ortamında öğrenildiğini,
ebeveynlerin nesli sosyal medyanın yıpratıcı yönünden korurken, devletin de
aile kurumuna bu noktada yardımcı olması gerektiğini söyleyen Akdağ, şu
ifadeleri kullandı:
"Ailemiz bir büyüye karşı nasıl davranmamız gerektiğini
daha o körpe zihinde, orada anne babamızdan gördüğümüzde, 'doğrusu budur'
algısını hayatımızda karşılaşacağımız diğer konularda esas ölçüt yaparız. Bu
çok önemli çünkü hayata dair aklınıza gelen her şey; iyi, doğru, kötü, yanlış,
eksik, hata, ahlaklıca, ahlaksızca her ne konu varsa, onun altının doldurulması
ailede başlar. Ailede başlayacağı için biz diyoruz ki: 'Belli bir yaşa kadar
evlatlarımız annelerinden ayrılmasın, anne-baba, çocuk iletişimi sürekli
dinamik olsun ve devlet bu anlamda gereken yardımı gereken kolaylığı sağlasın'
diyoruz. Sosyal medyanın gençlerimizi genellikle ve özellikle kötüye ve moral
bozukluğuna sürüklemesi 'Biz öldük, bittik' 'Her şey kötü' karamsarlığa
sürüklemesine izin vermemeliyiz. Bunun içinde gençlerimizi gerçek hayata
çekebilecek, gerçek hayatı cazip kılacak hareketlerde bulunmamız lazım. Bu da
temelde takdir edilme, onaylanma ihtiyacının karşılanması ve aktif örnek
olmakla ilgili bir durumdur."