Türkiye’de ve dış basında geniş yankı uyandıran Pkk’nin silah bırakma ve fesih kararı bölgedeki Müslüman halkın huzur ve güvenliğine yönelik umutları artırırken, bundan sonraki süreçte atılacak adımlar büyük bir merakla bekleniyor. Kongrede alınan kararların tüm detayları henüz kamuoyuyla paylaşılmazken, uluslararası camia ve bölge uzmanları, bu kararın ne anlama geldiğini ve gelecekteki olası senaryoları yakından izliyor.

PKK Fesih Kongresini Tamamladı
Türkiye ve birçok İslam ülkesi tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında Kuzey Irak'taki kamplarında 12. kongresini gerçekleştirdiğini açıkladı. Bu gelişme, örgütün Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı 40 yılı aşkın süredir sürdürdüğü silahlı mücadelenin ardından, Abdullah Öcalan'ın Şubat ayında yaptığı silah bırakma ve fesih çağrısına doğrudan bir yanıt olarak değerlendiriliyor. 1999 yılından bu yana cezaevinde bulunan Öcalan'ın, örgüt üzerindeki etkisi biliniyor. Kongrenin organizasyonu, örgütün farklı bölgelerindeki mensuplarının katılımını sağlamak amacıyla eş zamanlı olarak iki ayrı alanda toplantılar şeklinde düzenlendi. Bu yöntemin, güvenlik gerekçeleriyle veya örgütün farklı kesimleri arasında ortak bir karara varılmadan önce daha odaklı görüşmeler yapılması amacıyla tercih edildiği düşünülüyor.
PKK'nın Öcalan’ın çağrısı üzerine hemen bir kongre düzenlemesi, onun açıklamalarının örgütün kararlarını ve eylemlerini şekillendirmeye devam ettiğini gösteriyor. Kongrenin eş zamanlı olarak iki ayrı yerde yapılması kararı, PKK'nın faaliyet gösterdiği zorlu coğrafi koşulları ve karmaşık örgütsel yapısını yansıtıyor. Aynı zamanda, geniş katılımı sağlamak ve örgüt içindeki farklı görüşleri, silah bırakma gibi önemli bir konuda nihai bir karar alınmadan önce yönetme ihtiyacını da düşündürüyor. Dağlık bölgelerde faaliyet göstermek ve güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kalmak, PKK'nın merkezi olmayan örgütsel yöntemler benimsemesini gerektiriyor olabilir. Paralel oturumlar düzenlemek, kilit isimlerin ve delegelerin güvenliğini sağlarken, farklı operasyonel alanlarda kapsamlı tartışmalara olanak tanımanın bir yolu olabilir. Bu yaklaşım, silah bırakma konusunda birleşik bir karar alınmadan ve duyurulmadan önce örgüt içindeki potansiyel olarak farklı görüşleri uzlaştırma ihtiyacını da yansıtabilir.

PKK’nin Kanlı Tarihi: Sivil Katliamlar ve Hedef Gözetmeyen Saldırılar
PKK’nin ilk silahlı eylemleri 15 Ağustos 1984’te Siirt Eruh ve Hakkâri Şemdinli’de başladı. Takip eden yıllarda sivilleri hedef alan çok sayıda kanlı saldırı düzenlendi. 1987’de Mardin’in Pınarcık köyünde çoğu kadın ve çocuk olan 30 kişinin öldürülmesi, örgütün ilk büyük sivil katliamı olarak kayda geçti. 1993'te Erzincan Başbağlar’da 33 sivil kurşuna dizildi ve köy ateşe verildi. Aynı yıl Erzurum’un Yavi beldesindeki kahvehane saldırısında 38 kişi yaşamını yitirdi. Tunceli Karşılar (1994), Savur (1994), Kulp (1992) gibi köy baskınlarında ise toplamda yüzlerce sivil öldürüldü.
2000’li yıllarda eylemlerini şehir merkezlerine taşıyan PKK, özellikle asker ve polisleri hedef alan pusuların yanı sıra, sivilleri de büyük ölçekte etkileyen bombalı saldırılar gerçekleştirdi. 2007 Dağlıca ve 2011 Çukurca saldırılarında toplam 36 asker hayatını kaybetti. 2016’da Ankara’da Merasim Sokak ve Kızılay’da düzenlenen bombalı araç saldırılarında ise toplam 66 kişi hayatını kaybetti. Hendek süreciyle birlikte Şırnak/Cizre gibi şehirlerde sivillerle güvenlik güçleri arasındaki çizgi bulanıklaşırken, çok sayıda sivil de yaşamını yitirdi.
Örgütün özellikle 1990’lı yıllarda Müslüman Kürt çevrelere yönelik sistematik saldırıları ise HÜDA PAR camiasında derin yaralar bıraktı. 1992’deki Susa Katliamı’nda camiden çıkan cemaatin üzerine ateş açılarak 10 kişi öldürüldü. Batman’da 1992–1994 arasında medrese öğrencileri ve imamların da aralarında olduğu yüzlerce kişi hedef alındı. 2014’teki 6-8 Ekim olaylarında Diyarbakır’da HÜDA PAR’lı gençler linç edildi; Yasin Börü ve arkadaşları kurban eti dağıtırken öldürüldü. PKK’nin bu tür saldırıları, yalnızca güvenlik kaygısı değil aynı zamanda sosyolojik ayrışmalara da neden olan derin etkiler bıraktı.
Kongre Kararları ve İlk Açıklamalar
Üç gün süren toplantının ardından PKK, kongrenin Abdullah Öcalan'ın ortaya koyduğu görüş ve önerileri dikkatle değerlendirdiğini belirten bir ilk açıklama yaptı. Öcalan'ın Şubat ayındaki çağrısından kaynaklanan bu öneriler, muhtemelen PKK'nın silahlı mücadele yerine daha siyasi bir yaklaşım benimsemesi yönündeki kararını içeriyordu. Delegeler, Öcalan'ın katkılarını değerlendirmenin yanı sıra, PKK Merkez Komitesi tarafından sunulan kısa bir raporu da inceleyip müzakere ettiler. Bu raporun, örgütün mevcut durumu, karşılaştığı sorunlar ve silah bırakmanın olası sonuçlarına dair bir genel değerlendirme sunduğu tahmin ediliyor. PKK'nın açıklamasında, 12. Kongre'nin örgütün gelecekteki faaliyetlerine ilişkin "tarihi öneme sahip kararlar" aldığı ve bu kararların tamamının Öcalan'ın belirlediği ilke ve direktiflere uygun olduğu vurgulandı. Bu açıklama, PKK'nın uzun süredir devam eden tutumunda önemli bir değişime işaret ediyor ve silahlı mücadelenin sona erebileceği sinyalini veriyor. Ancak PKK'nın ilk duyurusu, bu "tarihi kararlar"ın ayrıntılarını paylaşmadı ve hem yerel hem de uluslararası gözlemcileri kararlaştırılan değişikliklerin kesin niteliği ve kapsamı hakkında kesin fikir sahibi değil.

Kapsamlı Rapor Henüz Açıklanmadı
Örgüt, iki ayrı toplantıdan elde edilen sonuçlar birleştirilip kesinleştirildikten sonra, kongrenin ayrıntılı sonuçları ve ilgili belgeler de dahil olmak üzere kapsamlı bilgilerin "çok yakında" kamuoyuyla paylaşılacağını bildirdi. Kongre sırasında delegeler, PKK'nın 52 yıllık geçmişinde hayatını kaybeden militanlarını andılar. Bu durum, kongrenin Mayıs ayında, PKK'nın "Şehitler Ayı" olarak kabul ettiği bir dönemde gerçekleşmesi nedeniyle ayrı bir anlam taşıyor. Bu anma töreni, geçmişteki kayıpları hatırlamak ve stratejideki olası değişimi, Kürt hakları mücadelesinin farklı yollarla devamı olarak sunmak amacını taşıyor olabilir. Kongre katılımcılarına, Öcalan'ın İmralı cezaevindeki 27 Şubat tarihli konuşması sırasında kaydedilen bir video mesajı da izletildi. Bu, Öcalan'ın doğrudan mesajının ve vizyonunun delegelere ulaştırılmasını sağlayarak, liderliğini ve silah bırakma çağrısının arkasındaki gerekçeyi güçlendirdi. Kongrede ayrıca, geçmişteki barış girişimlerinde rol oynayan ve yakın zamanda vefat eden Sırrı Süreyya Önder de anıldı. PKK'nın Avrupa kanadından Remzi Kartal, Öcalan'ın kongre öncesinde video konferans yoluyla konuştuğunu ve bu konuşmanın kongreye sunulduğunu ifade etti.
Stratejik Gecikme mi Fikir Ayrılıkları mı?
PKK'nın "tarihi kararları"nın içeriğine dair stratejik bir gecikme yaşanması, muhtemelen örgüt içinde tam bir fikir birliği sağlama ve çeşitli taraflarla mesajı koordine etme ihtiyacını yansıtıyor. Onlarca yıldır süren silahlı mücadeleyi potansiyel olarak sona erdirecek bir kararın duyurulması, PKK'nın tüm kademelerinde dikkatli bir değerlendirme ve anlaşma gerektiriyor. Gecikme, iç tartışmalara, olası muhalefet veya endişelerin giderilmesine ve kapsamlı ve tutarlı bir kamuoyu açıklamasının hazırlanmasına olanak tanıyor. Dış aktörlerle koordinasyon, duyurunun stratejik olarak zamanlanmasını ve devam eden diplomatik çabalarla uyumlu olmasını hedefliyor.

Uluslararası Basında Yankı Buldu
Uluslararası medya kuruluşları, PKK'nın 12. kongresiyle ilgili gelişmeleri yakından takip etti ve birçok haber, örgütün geleceği açısından potansiyel olarak dönüm noktası olabilecek bir karar beklentisini vurguladı. Dünyanın çeşitli yerlerindeki haber ajansları, bu toplantının PKK'nın Türkiye ile olan uzun ve çoğu zaman şiddetli çatışmasının tarihi bağlamındaki önemini kabul etti. Birçok yabancı basın kuruluşu, Abdullah Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma ve fesih yolunu izleme yönündeki ilk çağrısını öne çıkardı ve kongreyi bu çağrıyı somut bir eyleme dönüştürmeye yönelik önemli bir adım olarak değerlendirdi. Öcalan'ın rolüne yapılan vurgu, onun örgüt üzerindeki etkisi ve direktifinin bölgenin siyasi yapısını yeniden şekillendirme potansiyeli üzerinde durdu. Bazı medya kaynakları, konuya yakın kişilere dayanarak, PKK'nın fesih kararının resmi olarak ilan edilmesinin yakın olduğunu, hatta kongrenin nihai açıklamasının yayınlanmasıyla eş zamanlı olabileceğini öne sürdü. Bu beklenti, çatışmada önemli bir dönüm noktasının yaklaştığına dair temkinli de olsa bir iyimserlik duygusunu yansıtıyordu. Öcalan'ın Şubat ayındaki ilk silah bırakma çağrısına uluslararası tepki genellikle olumlu oldu ve birçok gözlemci bunu Türk devleti ile Kürt grupları arasındaki uzun süredir devam eden çatışmayı nihayet çözmek için nadir ve değerli bir fırsat olarak gördü. Küresel toplumdan gelen bu yaygın memnuniyet, bölgede barış ve istikrar için uluslararası bir arzuyu vurguladı.
PKK kongresinin yabancı basında geniş yer bulması, çatışmanın bölgesel ve jeopolitik öneminin uluslararası toplum tarafından kabul edildiğini gösteriyor. Dünya, PKK'nın gerçekten silah bırakmaya yönelik somut adımlar atıp atmayacağını yakından izliyor, çünkü bu durum Orta Doğu'daki istikrar ve Türkiye'nin uluslararası ilişkilerindeki rolü için önemli sonuçlar doğurabilir. Bazı yabancı basın kaynaklarının güvenilir kaynaklara dayanarak fesih duyurusunun yakın olduğuna dair haberleri, PKK ve diğer ilgili aktörler arasında bir beklenti ve belki de perde arkasında bir iletişim olduğunu gösteriyor. Bu durum, olası silah bırakma kararının tek taraflı bir hareket olmadığını, daha ziyade daha geniş, ancak hala hassas, bir anlayış veya müzakere sürecinin parçası olabileceğini düşündürüyor. Kongrenin sadece bir müzakere organı değil, büyük ölçüde üzerinde anlaşmaya varılmış bir kararı resmileştirmekle görevlendirilmiş bir organ olduğu izlenimini veriyor.

Fesih ve Silah Bırakma Süreci: Bundan Sonra Ne Olacak?
PKK'nın 12. kongresinde "tarihi kararlar" alındığı ilan edilmesine rağmen, örgüt bu kararların doğrudan fesih veya derhal silah bırakma taahhüdünü içerip içermediği konusunda net bir açıklama yapmaktan kaçındı. İlk açıklamalardaki bu belirsizlik, gelecekteki eylemlerinin kesin niteliğini yoruma ve sonraki duyurulara açık bırakıyor. Şu anda asıl odak noktası, potansiyel fesih ve silah bırakma sürecinin pratikte nasıl uygulanacağının anlaşılmasına kaymış durumda. Uluslararası toplum, Türk hükümeti ve Kürt nüfusu, PKK'nın Öcalan'ın çağrısını yerine getirmek için atmayı planladığı somut adımları öğrenmeyi bekliyor. Bu potansiyel geçişin lojistik ve stratejik yönleriyle ilgili birçok önemli soru hala cevapsız durumda. Bunlar arasında, PKK'nın silahlarının nerede ve nasıl teslim edileceği gibi hayati bir konu ile örgütün mevcut liderlerinin ve üyelerinin gelecekteki statüleri ve rolleri yer alıyor. Ankara'daki kaynaklar, Irak hükümetinin, güvenli ve doğrulanabilir bir süreci sağlamak amacıyla muhtemelen komşu ülkelerle işbirliği içinde, PKK'nın silahlarının toplanması ve kaydı konusunda önemli bir rol oynayabileceğini öne sürdü. Bu durum, bölgesel aktörler arasında yüksek düzeyde işbirliği ve güven gerektirecektir. Türkiye'nin iktidardaki AK Parti çevrelerinde, PKK'nın üst düzey yöneticilerinin daha geniş bir anlaşmanın parçası olarak nihayetinde üçüncü ülkelere gönderileceğine dair yaygın bir beklenti hakim. Bu, kilit isimleri operasyonel komuta yapısından uzaklaştırmayı ve gelecekteki olası bir yeniden canlanma riskini azaltmayı amaçlayacaktır. PKK'nın silahlı kanadının büyük ölçüde Kuzey Irak'ta bulunduğu ve bu militanların ilk silah bırakma aşamasında toplu olarak Türkiye'ye dönmelerinin beklenmediği yaygın bir kanı. Bu durum, silah bırakma sürecinin öncelikle mevcut bulundukları yerlerdeki yeteneklerinin etkisiz hale getirilmesine odaklanabileceğini gösteriyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) silah bırakma sürecinin "teknik" yönlerine öncülük ettiğini ve yakın danışmanı İbrahim Kalın'ın bu çabalarda lider rol üstlendiğini kamuoyuna duyurdu. Bu, Türk hükümetinin silah bırakmayı bir ulusal güvenlik meselesi olarak gördüğünü ve stratejik ve istihbarat odaklı bir yaklaşımla ele aldığını gösteriyor. En azından Türkiye açısından, PKK'nın silah bırakmasının ve aktif üyelerinin durumunun ele alınmasının en geç Haziran ayı sonuna kadar tamamlanması hedefleniyor. Bu iddialı zaman çizelgesi, silahlı çatışmaya hızlı ve kesin bir çözüm arzusunu gösteriyor.
PKK'nın fesih ve silah bırakma konusunda açık bir taahhütte bulunmaktan kaçınan temkinli ilk açıklaması, muhtemelen Türk hükümetiyle gelecekteki potansiyel müzakerelerde manevra kabiliyetini korumayı amaçlayan stratejik bir yaklaşımı yansıtıyor. Peşinen tam olarak taahhütte bulunmayarak, geri dönülemez adımlar atmadan önce güvence veya tavizler arıyor olabilirler. Silahlı mücadeleye ve örgütün feshedilmesine kesin bir son verme kararını duyurmak, geniş kapsamlı sonuçları olan önemli bir karardır. PKK, Türk hükümetinin kongre sonucuna vereceği tepkiyi ölçmeyi ve üyelerinin gelecekteki statüsü, Kürt siyasi faaliyetlerine getirilen kısıtlamaların kaldırılması ve potansiyel olarak Abdullah Öcalan'ın hapis koşullarıyla ilgili garantiler almayı bekliyor olabilir. Bu temkinli yaklaşım, hassas barış sürecinde bir miktar pazarlık gücünü korumalarına olanak tanıyor. Türk hükümetinin MİT liderliğinde silah bırakmanın teknik yönlerine yaptığı vurgu ve PKK liderlerinin üçüncü ülkelere taşınması beklentisi, Ankara'nın öncelikle PKK'nın oluşturduğu güvenlik tehdidini etkisiz hale getirmeye odaklandığını gösteriyor. Bu yaklaşım, hükümetin acil endişesinin daha geniş siyasi uzlaşmadan ziyade güvenlik olduğunu düşündürüyor. Onlarca yıllık çatışmanın ardından, Türk hükümetinin önceliği anlaşılır bir şekilde PKK'nın artık askeri bir tehdit oluşturmamasını sağlamaktır. Silah bırakma sürecini istihbarat teşkilatına emanet etmek ve kilit liderlerin yer değiştirmesine odaklanmak, örgütün operasyonel kapasitesini ortadan kaldırmayı ve yeniden canlanmasını önlemeyi amaçlayan bir stratejiyi işaret ediyor. Siyasi diyalog ve uzlaşma uzun vadeli barış için önemli olsa da, hükümetin ilk eylemleri acil silah bırakma aşamasında güvenlik öncelikli bir yaklaşımı gösteriyor.

HÜDA PAR'dan Değerlendirme
Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) yetkilileri, PKK'nın 12. kongresinde alınan fesih kararını, bölgedeki huzur ve istikrarın yeniden tesis edilmesi için önemli bir fırsat olarak değerlendiriyor. Partiden yapılan açıklamalarda, PKK'nın silah bırakması ve kendini feshetmesinin, Türkiye'nin ve bölge halklarının uzun süredir beklediği bir gelişme olduğu vurgulandı. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, daha önce yaptığı açıklamalarda, PKK'nın silah bırakması durumunda silahların nerede teslim edileceği ve örgüt mensuplarının geleceğinin nasıl şekilleneceği gibi konuların önemli olduğunu belirtmişti. Yapıcıoğlu, bu sürecin sadece Türkiye ve PKK arasında değil, aynı zamanda Irak ve Suriye gibi komşu ülkeleri de etkileyeceğini ifade etmişti. HÜDA PAR yetkilileri, PKK'nın fesih kararının ardından, Türkiye hükümetinin de Kürt vatandaşların hak ve özgürlüklerini güvence altına alacak adımlar atmasının önemine dikkat çekiyor. Bu bağlamda, terörle mücadele adı altında yapılan uygulamaların gözden geçirilmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun hareket edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Partinin yetkilileri, PKK'nın silah bırakmasının, bölgedeki diğer silahlı gruplar için de emsal teşkil etmesi ve kalıcı bir barış ortamının sağlanması temennisinde bulunuyor. HÜDA PAR, geçmişte PKK ile yaşanan çatışmalarda mağdur olan vatandaşların haklarının korunması ve adaletin tesis edilmesi gerektiğinin de altını çiziyor.
HÜDA PAR'ın, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü çerçevesinde Kürt vatandaşların haklarının korunması ve geliştirilmesi yönündeki vurgusu, partinin İslami kardeşlik anlayışını ön planda tuttuğunu ortaya koyuyor. PKK'nın fesih kararının ardından atılacak adımların, bölgedeki Müslüman halkların huzur ve güvenliğini sağlayacak şekilde olması, HÜDA PAR'ın en önemli beklentileri arasında yer alıyor.
HÜDA PAR yetkilileri terör sorunu ve Kürt hakları başlıklarının ayrılması gerektiğini, terör örgütünün silah bırakmasıyla ilgili ayrıntılar için Pkk- Hdp ile görüşülebileceği ama Kürtlerin temel hakları için Kürtlerin bütün örgütlü yapılarıyla görüşülmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Silahların Akıbeti ve Örgüt Mensuplarının Geleceği: Cevaplanması Gereken Kritik Sorular
PKK'nın kongresinin ardından yanıt bekleyen en önemli sorulardan biri, örgütün elindeki silahların nasıl ve nerede teslim edileceğidir. Potansiyel olarak büyük bir silah deposunun zorlu bir coğrafyada toplanması ve güvenliğinin sağlanması karmaşık bir süreç olacaktır. Aynı derecede önemli olan bir diğer konu ise, PKK'nın mevcut liderlerinin ve örgüt saflarındaki binlerce militanın gelecekteki durumudur. Topluma yeniden entegrasyonları veya olası hukuki süreçleri, kalıcı bir barış anlaşmasının önemli bir parçasını oluşturacaktır. Medya kaynakları, daha geniş bir uzlaşma çabasının parçası olarak bazı PKK üyelerine af çıkarılması olasılığının yanı sıra, cezaevindeki PKK üyelerinin ve DEM Parti ile bağlantılı bazı siyasetçilerin serbest bırakılmasının da gündeme gelebileceğini belirtiyor. Ancak bu tür düzenlemelerin detayları henüz netlik kazanmamış ve siyasi açıdan hassasiyetini koruyor. Abdullah Öcalan'ın cezaevinden şartlı olarak tahliyesi, ev hapsi veya ziyaret haklarında iyileştirme gibi adımlar da barış sürecini destekleyebilecek potansiyel seçenekler arasında tartışılıyor.





