Migreni doğuran nedenlerden uzak durulması gerektiğine vurgu yapan Yılmaz, sigara ve alkolün migreni tetiklediğine değindi.
"Primer bir baş ağrısı çeşididir"
"Migren, beyindeki sinirler ve kan damarlarında oluşan bir takım değişiklikler sonucu ortaya çıkan, ataklar halinde görülen primer bir baş ağrısı çeşididir." ifadelerini kullanan Yılmaz şöyle devam etti:
"Bu ataklar dört evreden oluşmaktadır. İlk evre prodrom. Ağrı öncesi dediğimiz bir evre var. Bu evrede durgunluk, donukluk, depresif ruh hali veya tam tersi öfori dediğimiz aşırı enerjik olma durumu, düşüncelerde yavaşlama, kelime bulmada güçlük, dikkat eksikliği gibi nöropsikolojik belirtilerin yanı sıra kabızlık, ishal, iştah artışı, iştahta kapanma, halsizlik gibi sistemik belirtiler de görülmektedir."
"Aura dönemi"
Diğer dönemlerden "aura"nın tüm migren hastalarında ortaya çıkmadığına değinen Yılmaz, "Daha sonraki dönem, aura dönemi dediğimiz bir dönem. Bu dönemde de 5 ila 60 dakika süren görsel belirtiler, mesela kırık çizgiler görme ya da parlak ışıklar görme gibi bir durum oluşmaktadır. Veya hastaların vücudunun bir yarısında oluşan uyuşma, karıncalanma, his kaybı gibi duygusal belirtiler de oluşabilmektedir. Aura dediğimiz dönem her migren hastasında ortaya çıkmamaktadır. Migrenlilerin Yaklaşık yüzde 15'inde ortaya çıkmaktadır." dedi.
"Ağrı dönemi gelmektedir"
Üçüncü evre olan ağrı dönemine değinen Yılmaz, "Daha sonra ağrı dönemi gelmektedir. Bu ağrı dönemi 4 ila 72 saat arasında sürmektedir. Genellikle başın bir tarafında olur. İki taraflı da olabilmektedir bu ağrı. Zonklayıcı karakterle şiddetli bir ağrıdır. Bu ağrıya bulantı, kusma veya ışık ses hassasiyeti eşlik edebilmektedir. Ağrı hareketle artma eğilimindedir. Yani hastalarınız yatarken, istirahat halindeyken, ağrı şiddeti azken, yürüme, merdiven çıkma, koşma gibi fiziksel aktiviteler esnasında ağrı şiddeti artabilmektedir." ifadelerini kullandı.
"Tanı nasıl konur?"
Migreni tetikleyici durumların olduğuna vurgu yapan Yılmaz, "Tanı primel olarak hastanın şikayetlerinin hekim tarafından dinlenmesiyle konur aslında. Primel tanı aracımız öykü. Onun dışında baş ve boynun bölgesinde içeren geniş bir nörolojik muayene. Eğer gerekli ise, diğer hastalıkların dışlanması amaçlı, beyin görüntülemesi ve laboratuvar bulguları da istenebilir hekim tarafından. Bir takım migreni tetikleyicileri var. Bunlardan bahsetmek gerekirse; üzüntü, stres, yorgunluk, yoğun egzersiz, uyku değişiklikleri, fazla ya da az uyuma, açlık, öğün atlama. Hormonal değişiklikler, özellikle kadınlarda menstruasyon dönemi, alkol ve sigara tüketimi, güçlü parlak ışıklar, televizyon, bilgisayar ya da telefon maruziyeti. Gürültülü ortamlara maruz kalmak, keskin kokular, çamaşır suyu gibi, parfüm gibi, çay, kahve aşırı tüketimi. Bazı besinler; çikolata, peynir, şarküteri ürünleri gibi, çok sıcak ya da çok soğuk havalar, rüzgar, fırtına, nem veya basınç değişiklikleri, bunlar migreni tetikleyebilmektedir." şeklinde konuştu.
"Yaşam tarzı değişiklikleri öneriliyor ilk planda"
Migren tedavisinden bahseden Yılmaz, "Tedaviden neler yapıyoruz? Az önce saydığım migren tetikleyicilerinden uzak durmak öneriliyor ve yaşam tarzı değişiklikleri öneriliyor ilk planda. Daha sonra atak tedavisi önerilmektedir. Bu ağrının süresini kısaltmak ve hastanın yaşam kalitesini yükseltmek amaçlı verilen bir tedavidir. Ağrı kesici ve bulantı giderici ilaçları içermektedir. Ancak hastalarımızın kendi başına göre hiçbir şekilde ağrı kesici kullanmasını önermemekteyiz. Çünkü bu sistemik yan etkilerin yanı sıra ağrı sıklığında artışa da sebep olmakta, hatta günlük başarısı oluşmasına sebep olmaktadır. O yüzden hekimlerin önerdiği miktarda ve sürede kullanmaları gerekmektedir. " dedi.
"Uyku düzenine, strese bunlara çok dikkat etmeleri gerekmektedir"
Yılmaz, migren hastalarının yaşam kalitelerine dikkat etmeleri gerektiğine vurgu yaparak, "Eğer ağrı sıklığı fazla ise ve belirtiler şiddetli ise profilaktik dediğimiz önleyici tedaviyi de hekim tarafından geçirebilmektedir. Bu tedavilerin etkisiz kaldığı durumlarda da bazı blokajlar veya botoks gibi enjeksiyon tedavileri de planlanabilmektedir. Geçici bir hastalık değildir maalesef. Ömür boyu kendileriyle gidecek bir hastalıktır açıkçası. O yüzden yaşam tarzlarına, beslenmelerine, uyku düzenine, strese bunlara çok dikkat etmeleri gerekmektedir. " ifadelerini kullandı. (İLKHA)