Halkımız, özellikle de gençlik son aylarda ciddi bir
şaşkınlık yaşıyor. Devlet kurumlarının yükselen fiyatlara bir türlü müdahale
edememesine bir anlam veremiyor. İsteyen istediği ürüne istediği fiyatı
verebiliyor ve hükümet buna dur diyemiyor. Herhangi bir yaptırımda bulunamıyor.
Bu alanda sınırsız bir keyfilik, sınırsız bir serbestlik var. İnsanlar
soruyorlar, iktidar halkın en temel haklarını niye koruyamıyor, keyfiliğe dur
diyemiyor, denetleme mekanizmasını çalıştıramıyor.
İşte burada bu soruları soranlara dur demek lazım. İktidarın
fahiş ve keyfi fiyatlara yönelik ciddi bir denetleme isteğine sahip olup
olmadığını bilmiyorum ama istese de yapacağı fazla bir şey yok. Egemen
ideoloji, egemen sistem, devlete hâkim dünya görüşü iktidara bu yetkiyi
vermiyor. Anayasa ve yasalar adil, keyfiliği önleyici bir denetleme ve
yaptırıma imkân vermiyor.
Ülkemizde egemen ideoloji Liberal Kapitalizm çünkü… Peki,
Liberal Kapitalizm‘in fiyatların denetlenememesiyle ne alakası var diye
sorabilirsiniz; bal gibi alakası var. Liberal Kapitalizm ‘de mülkiyet edinmede
sınırsız özgürlük ve serbestlik olduğu gibi, kişinin sahip olduğu mülkiyet ve o
mülkiyetten elde edilen ürünü istediği fiyata satmasında da sınırsız bir
özgürlük ve hak var. Yani bir kişi yolunu bulursa sınırsız bir mülkiyete sahip
olabilir ve sahip olduğu şeyi istediği fiyata satabilir.
Kısacası Liberal Kapitalizm ’de haksız kazanç, tekelleşme,
fahiş fiyat, sınırsız faiz, sömürü, tefecilik, stokçuluk, ne dersen var. Ve
bütün bunlar yasalarla koruma altındadır. Kılıfına uydurması şartıyla sen
bunlara engel olamaz, suç sayamazsın. Bir taraftan birkaç insan özelleştirme
adı altında ülkenin zenginliklerinin yarısını ele geçirip korkunç bir israf ve
lüks içinde yaşayabilirken, öbür taraftan ülke nüfusunun yarısı açlık çekebilir,
bir lokma ekmeğe muhtaç olabilir. Liberal Kapitalizm bunu çok normal karşılar.
Zaten bu sistemin, bu ideolojinin varlık sebebi de budur. Zengin azınlığın
çıkarlarını yoksul çoğunluğa karşı koruma altına almak...
Bugün Batı ülkelerinde uygulanan ideoloji budur. Ne yazık ki
bu vahşi, insanlık dışı, her türlü haksız kazanç ve sömürüye, ülke
zenginliklerinin birkaç kişi tarafından talan edilmesine müsait sistem,
ideoloji İslam dünyasına, İslam dünyasının kültürlü kesimine, aydınlarına,
gençliğine kurtarıcı bir sistem, mutluluğun kaynağı tek ideoloji olarak
sunuluyor.
Ve ne yazık ki bu ülkede yaşayan ve bir sürü farklı renk ve
isimle faaliyet gösterdikleri halde hepsinin de Liberal Kapitalizm’e hizmet
ettiği Batıcı kadrolar bu gerçeğin ya farkında değil ya da işlerine öyle
geliyor. Solcu geçinen, Kemalist takılan, ulusalcı, milliyetçi ayaklarına yatan
bu kesimlerin ortak noktası Liberal Kapitalizm ’in hizmetkârları olmalarıdır.
Çünkü hepsinin de kıblesi Liberal Kapitalizm ‘in anavatanı Amerika’dır.
Bu Amerika kuklalarının yoğun kirli propaganda bataklığı
içinde boğulan ve kurtarıcı diye bu vahşi ideolojiye tutunmaya çalışan bir
kesim insan, zihnen, ruhen, ahlaken ve kalben o kadar yozlaşıp savrulmuş ki
mutsuzluk ve perişanlığının en büyük suçlusu bu ideolojiyi değil de kurtuluşa
götürebilecek tek yol olan İslam’ı düşman görüyor… Mutsuzluğunun kaynağını
İslam sanıyor.
Bu insanlar, çoğu da kendilerini aydın, bilgili, eğitimli
gören bu kesimler ülkemizdeki vahşi Kapitalizm‘in, Liberal Kapitalizm’in yerli
versiyonunun yüzüne taktığı dindarlık maskesini İslam sanıyor, biraz gayret
edip o maskenin ardındaki Kapitalist yüzü görmeye çalışmıyor. Zihnen öyle bir
tutsaklık yaşıyor ki özgür düşünme, gerçek anlamda sorgulama gücünü kendinde
bulamıyor. Kendini özgür düşünceli, sorgulayan bir akıl görüyor, hâlbuki
korkunç bir akıl tutulması, dehşetli bir fikir tutsaklığı yaşıyor.