Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye ait olan bu söz, sadece bir dini öğüt olmaktan öte, insanın yaşamdaki konumu, seçimleri ve karşılaştığı zorluklar üzerine düşündüren felsefi bir bakış açısı sunar.
"Kula Bela Gelmez Hak Yazmadıkça"
Bu ilk kısım, kader inancını vurgular. "Hak" burada Yüce Yaratıcı'yı, Allah'ı temsil eder. İfadenin anlamı şudur: Başa gelen her türlü olumsuzluk, sıkıntı veya bela (imtihan), Allah'ın bilgisi, iradesi ve izni dışında gerçekleşmez. Yani, evrende tesadüfe yer yoktur; her şey ilahi bir düzen ve takdirle işler. Bu, insanın başına gelen iyi ya da kötü her olayın, bir tür ilahi yazgıya tabi olduğu düşüncesidir.
Bu kısım, insanlara teslimiyet ve tevekkül duygusunu aşılar. Kişi, başına gelen musibetler karşısında derin bir çaresizlik hissetmek yerine, bunun bir takdirin parçası olduğunu bilerek sabretmeli ve hikmetini aramalıdır. Bu teslimiyet, aynı zamanda insanı geleceğe dair aşırı kaygıdan da arındırabilir; çünkü "ne olacaksa zaten takdir edilmiştir" anlayışı, bir nebze de olsa iç huzuru sağlayabilir.
"Hak Bela Yazmaz Kul Azmadıkça"
Sözün ikinci kısmı ise insanın kendi eylemlerinden doğan sorumluluğuna işaret eder. "Azmak", burada haddi aşmak, günah işlemek, kötü davranışlarda bulunmak, haksızlık etmek, nankörlük etmek veya ilahi buyruklara karşı gelmek anlamında kullanılır. Bu bölüm, Allah'ın kullarına haksız yere bela vermediğini, aksine karşılaşılan zorlukların çoğunun insanın kendi iradi seçimlerinin ve yanlışlarının bir sonucu olduğunu belirtir.
Bu ifade, kaderciliği pasif bir bekleyişe dönüştürmeyi engeller. "Madem her şey yazılı, o zaman ben ne yaparsam yapayım" anlayışını reddeder. Aksine, kişiye eylemlerinin sonuçları olduğunu hatırlatır. Eğer bir bela geliyorsa, bunun temelinde kişinin kendi hataları, ihmalleri veya ahlaki yozlaşması yatıyor olabilir. Bu, aynı zamanda ilahi adaletin bir tezahürüdür: Allah, insanlara zulmetmez; insana gelen musibetler genellikle kendi eliyle kazandığıdır.
Sözün Bütünselliği ve Hikmeti
Bu iki cümlenin birleşimi, kader ile özgür irade arasındaki dengeyi mükemmel bir şekilde ifade eder:
- Kader mutlak olsa da, insanın kendi iradesiyle yaptığı seçimler ve sergilediği davranışlar, başına gelecekleri etkiler. Allah, insana irade vermiş ve onu bu iradesinden sorumlu tutmuştur.
- Musibetler birer sınavdır. Bazen insan "azmasa" bile başına belalar gelebilir; bu durumda o bela, bir imtihan, bir sabır testi, bir arınma veya daha büyük bir hikmetin parçası olabilir. Ancak genellikle, büyük belalar veya sürekli sıkıntılar, kişinin kendi yolundan sapmasının bir sonucu olarak görülür.
- Öğrenme ve Tekamül: Bu söz, insanı hatalarından ders çıkarmaya, kendini sorgulamaya ve daha iyi bir insan olmaya teşvik eder. Başına gelen bir musibetin sebebini kendi davranışlarında aramak, kişisel gelişim ve olgunlaşma için önemli bir adımdır.
Özetle, "Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz kul azmadıkça" sözü, inanan bir insan için hem bir teselli kaynağı hem de bir uyarı niteliği taşır. Kişiye, başına gelen olaylar karşısında tevekküllü olmayı, aynı zamanda da kendi sorumluluğunu unutmadan doğru ve ahlaklı bir yaşam sürmeyi öğütler.




