Siyonist
terör devletinin Şeyh Cerrah Mahallesi ve Mescid-i Aksa saldırılarına karşı başta
HAMAS ve İslami Cihad olmak üzere Gazze’deki direniş güçlerinin “Kudüs’ün
Kılıcı” adıyla siyonist işgalcilere karşı 11 gün süren ve zaferle neticelenen şanlı
direnişi ümmeti sevindirdi.
Bütün dünya
emperyal güçlerini arkasına alan, “Demir Kubbe” ve teknolojik silahlarına güvenen
siyonist işgal rejimi, Gazze’deki mücahidlerin direniş füzeleri karşısında ne
yapacağını şaşırdı. Gazze’ye karadan girme tehdidinde bulunan siyonist çete,
işgal ettikleri şehirleri bile korumaktan aciz bir hale düştü. Öyle ki
sığınaklardan çıkamaz şekilde rezil-rüsva oldular. Dünya genelinde Müslüman
halklar ve dünya halkları Filistin ve Gazze direnişine sahip çıktı. Böylece
sadece cephe savaşında değil, medya ve dünyaya savaşın gerçeklerini duyurma
konusunda da mağlup olduklarını itiraf etmek zorunda kaldılar. (Bu çorbada bir
tuzumuz olduysa ne mutlu bize...)
Filistin
direnişi sonucunda: 66'sı çocuk, 39'u kadın ve 17'si yaşlı olmak üzere 253
kişi şehid olurken, bin 950 kişi de yaralandı. Başta Gazze olmak üzere en az 2 bin
bina ve 4 cami tamamen yıkıldı, 15 bin bina ise kullanılamaz hale geldi.
11 Günlük “Kudüs’ün Kılıcı Savaşı” bize bir daha gösterdi ki,
işgal rejimi laftan değil, güçten ve silahtan anlar. Eğer karşılarında Filistin
direnişini bu denli güçlü görmezseler idi, hiçbir kutsal ve ahlaka sahip
olmadıklarından büyük katliamlar yapacaklardı. Şuna inanın ki, eğer işgal
rejimi yenilmeseydi başta büyük şeytan Amerika ve siyonist çete yandaşı batı
devletleri ile “bir-leş-miş milletler” barış istemeyecek ve kukla Sisi’yi devreye
sokmayacaklardı.
Başta HAMAS ve İslami Cihad Hareketi olmak üzere direniş
cephesi yaptıkları açıklamalar ile içimizi ferahlatıyorlar. Cihad ve direnişin
bitmediğini ve direnişin geri çekilmeyeceğini ve direnişin Kudüs’e doğru yoluna
devam edeceğini söyleyerek, kararlılıklarını belirtiyorlar.
Şimdi yaraları sarma zamanıdır. Dünyanın farklı ülkelerinde
ve ülkemizde Gazze ve Filistin için yardım kampanyaları düzenleniyor ve destek
etkinlikleri devam ediyor. İşgal rejimini ve her taraftaki yandaşlarını kudurtan bu destek her
yönüyle artarak devam etmelidir. Cihad ve mücadelen geri adım atılmamalıdır.
Kardeşlerimizin yalnız olmadığını her platformda göstermeliyiz. Sadece lafla
değil, her konuda destek olmayız. Bu manada “Selahaddin nerede?” çağrılarına
kulak vermeliyiz. Hepimiz birer Selahaddin olmalıyız. Bir kurtarıcı bekleme
hastalığından ve beklentisinden kurtulmalıyız. O kurtarıcı fert ve ümmet olarak
bizler olmalıyız. Selahaddin’i örnek alarak onun mücadelesi ve oluşturduğu
“Kudüs şuuru” bilincini kuşanmalı ve günümüzde uygulamalıyız. Kısacası onun
yaptıklarını yapmalıyız. O yaptıkları ile bize yol gösterdi. Tarihte örnek bir
Müslüman lider ve komutan olarak görevini hakkıyla ifa etti. Şimdi sıra bizde.
Kurtarıcı beklemeyelim, bizler birer Selahaddin olmaya bakalım.
Bunun için öncelikle
fert ve toplum olarak Kudüs şuurunu kuşanalım. Kudüs meselesi sürekli gündemimiz
olmalıdır. İslam’a, ilim ve ibadete bağlı şuurlu nesiller yetiştirmeliyiz. Maddi
ve manevi kalkınma ile adaletin tesisini sağlamalıyız. Medreseler, ilim ve eğitim
kurumlarımızın ıslah edilmesi ve Kudüs şuuru ile ümmetin birliği ruhuna sahip
olmasını sağlamalıyız. İlim, medeniyet ve teknolojimizi geliştirerek bu
mefkûreyi taşıyacak konuma getirmeye çalışmalıyız. Müslüman fert ve toplumlar
Kudüs şuuruyla yetişmiş nesiller eliyle yüceldikten sonra ordu ve diğer devlet
kurumları güçlendirilmelidir. Bu şuurla yetişen nesiller ve güçlenen toplum ve
devlet yapımız ile İslam dünyasında hem siyasi, hem de askeri birlik sağlanmış
olur. Bunları fert, toplum ve devletler
olarak yapar isek, Kudüs ve Mescid-i Aksa siyonistlerden tamamen temizlenir ve
yeryüzüne adalet ve İslam güneşi hâkim olur inşallah.
Selam ve dua
ile…