0

 

Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından Kasım ayı sahabe ayı ilan edildi. Ashabı Kiramın yeniden gündemimize getirilmiş olması bakımından çok yerinde ve çok isabetli bir karar olarak Asrı Saadete bir göz atma heyecanını bize yaşatacaktır.

 İslam inancına ve onun aziz Peygamberine, yerli ve yabancı İslam düşmanları tarafından aleni bir şekilde saldırılar yapılmaktadır. Müslümanların adeta dört bir koldan saldırı altında olduğu bir dönemde Ashabı Kiramın pak davalarına yeniden bakmak gibi, bir uyarı şeklinde böyle bir ‘sahabe ayı’ ilan edilmesinden dolayı Peygamber Sevdalıları Platformuna teşekkür ederim.

Gündemimizin bilinçli bir şekilde yönlendirildiği, suni gündemlerle adeta gerçekliğimizden kasıtlı olarak uzaklaştırıldığımız, gündem kirliliğinin bizi esir aldığı, sadece İslam düşmanlarının ortaya attığı ve bizim asıl gündemimize hiç vakit bulmayacağımız bir şekilde bizi meşgul ettikleri bir dönemde, ‘Ashabı Kiram’  gibi ulvi bir kavramın gündemimize taşınması çok yerinde olmuştur.

Peygamber efendimizin Sahabe hakkında ‘her biri bir yıldız gibidir, hangisini takip ederseniz hakikate ulaşırsınız.’ Nebevi hakikate rağmen Ashabı Kiramın Müslümanların gündeminden özellikle çıkarılması bizler açısından aslında ibretlik bir durumdur. Asıl reçetemizin bu kutlu insanlarda olduğu, bunlardan başka örnek alabileceğimiz şahsiyetlerin olmaması gerektiği, bu övülmüş insanları değil de, haktan başka her şeye davet eden ve İslam’a göre sapkınlıkları aleni bazı tiplerin peşinden gittiğimizden dolayı maddi-manevi trajedileri yaşamaktayız.

Oysa ‘kardeşlik’ denilecekse, her halde insanlık tarihinde Ensar-Muhacir kardeşliğinden daha güzel bir kardeşlik duygusu yaşanmamıştır. Daha doğru bir ifade ile Ensar ve Muhacirin kardeşliğinden sonra ‘kardeşlik’ asli uygulamasına kavuşmuş, bundan sonra ‘kardeşlik’ tanımlarken gerçek anlamda neye tekabül ettiğini, bu kardeşliği örnek vererek somutlaştırabilmekteyiz. Kardeşliğin bu derece önem arz ettiği bu kutlu Sahabeyi niye gündemimizin asli meselesi yapmıyoruz?

Fedakârlık denilecekse, yine bu kutlu insanların sergilemiş oldukları fedakârlık örneklerini anmamız gerekmektedir. Muhacirler Mekke’de bütün mal varlıklarını bırakarak, sadece İslam dinini daha iyi yaşayabilmek ve bu dinin kutlu mesajını başka diyarlara ulaştırmak gayesiyle hicret etmişlerdir. Bunca maddi kayıplarını, kayıp olarak değil bilakis dinlerini rahat yaşayamamalarını kayıp olarak değerlendirmişlerdir. Ensar da gelen her bir muhacir kardeşini ağırlamaktan geri durmamış, evini, yemeğini hatta işini paylaşmış ve tarihte ‘örnek fedakârlık nedir’ bize göstermişlerdir.

Hakka bağlılık, Peygambere itaat ve ‘Kutlu Nebi’ye beslenen sevgi nasıl olurmuş?’ örnek hayatlarıyla bize göstermişlerdir. Uhud savaşında ağır yaralanmış bir Ensarı Kiram, son nefeslerini vermektedir. Kendisini aramaya gelen başka bir Ensari’ye ilk sorduğu şey Peygamber efendimizin durumu olmuştur. Ve ilave ederek tarihe geçecek şekilde: ‘Eğer göz açıp kapama kabiliyetiniz olduğu müddetçe Efendimizin  (sav) terk ederseniz, onun arkasından mücadele etmezseniz, size hakkımı helal etmiyorum.’ diye örnek bir sadakat ve sevgi numunesini bize miras bırakmıştır.

Oysa son nefeslerini vermek üzere olan bir insanın kendisi, ailesi, çocukları ve geride bıraktıklarıyla ilgili yapacağı her vasiyeti kınanmazdı, dikkate alınırdı ve gereken ehemmiyet en güzel şekilde verilirdi. Fakat bu Ensarı Kiram bunların hiç birisini aklından bile geçirmemiş, Peygamber Efendimizin durumunu sorduktan sonra, Efendimize olan sevgisini ifade eden örnek tavrını ortaya koymuştur.

İbadet noktasında da öyle güzellikler sergilemişler ki, geceleri birer abid, gündüzleri her biri birer tebliğci, savaş meydanında birer mücahid, ticaret hayatında dürüstlüğün sembolü, aile hayatında şefkat ve merhametin timsali olmuşlardır. Peygamber efendimizden duydukları her bir şeyi büyük bir hassasiyetle hayatlarına uygular, yasakladığı bir şeyden de en titiz bir şekilde bundan sakınırlardı. Savaş zamanında dahi cemaatle namazı kaçırmayacak kadar takva sahibi insanlardı.

Kur’anı öğrenme, yaşama ve yaşatma noktasında kararlılık sahibiydiler. Her nazil olan bir ayeti hayatlarına uygulamak için adeta yarışırlardı. Ayetleri ezberlemek, ‘Hafız Kur’an’ olmak başta gelen meziyetleri idi. Ama bundan daha öncesi öğrendikleri ayetleri yaşamak ve yaşatmak en büyük arzularıydı. Allah’ın dinini tebliğ etmek esas gayeleri idi. Onların bu vasıfları ve daha sayamadığımız yüzlerce örnek özellikleri onları ‘Ashabı Kiram’ kılmıştır.

 

Günümüz insanının hasret kaldığı kardeşliği, mertliği, fedakârlığı, yardımlaşmayı en güzel şekilde yaşamış ve örnek bir yaşantı olarak bize miras bırakmışlardır. İbadet anlayışlarını, Kur’anı tebliğ etmek azim ve kararlılıklarını, insanları kula kul olmaktan kurtarıp Allah’ın kulluğuna davet etme izzet ve şerefini, tevhidi her dönemde ‘Nebevi bir seda’ ile haykırma onur ve erdemini bu yola baş koyanlara hediye etmişlerdir.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *