0

 

Sonbaharın gelişiyle beraber Batman’da yeni bir çile başlamaktadır. Havaların nispeten serinlediği ve insanların tam da rahat bir şekilde evinde, balkonunda oturup dinleneceği bir zaman dilimi geldi derken; şehri kaplayan duman tabakası, hayatı kelimenin tam anlamıyla çekilmez kılıyor.

Bütün uyarılara, etkili nasihatlere ve karşılaşılan bunca olumsuz hava kirliliğine rağmen, vatandaş bilinçsiz bir şekilde ‘ANIZ’ yakmaya devam ediyor. Anız yakmanın tarlaya dahi hiçbir faydasının olmadığı bilindiği halde, böyle bir işe yeltenmek,  kelimenin tam anlamıyla bir çevre felaketidir. Anız yakmanın, sadece çift sürülmesi esnasında kolaylık sağladığı söylenmekte, bunun dışında zarardan başka bir etkisinin olmadığı işin ehli olan insanlar tarafından ifade edilmektedir.

Zararlarını saymakla bitiremeyiz. Bir anda dönümlerce arazi ateşe verilmektedir. Burada yaşayan karıncalar, sürüngenler, böcek ve haşereler ve hatta kuşlara varıncaya kadar onlarca değişik canlı türleri telef olmakta, belki de nesilleri tükenmekle karşı karşıya kalmaktadırlar. Diğer yandan birçok bağ, bahçe, ekili alan ve ormanlıklar beraberinde yanmakta ve ciddi maddi kayıplara sebebiyet vermektedir. Öbür yandan oluşan kesif duman tabakaları Batman ve civar köylerde hayatı olumsuz yönden etkilemektedir.

Hele ihtiyarlar, çocuklar, hastalar ve özellikle astım hastaları bu durumdan ciddi olarak etkilenmektedir. Batman’ın yerleşim yerinin çukur olması, hava sirkülâsyonunun tam olarak oluşamaması yüzünden özellikle akşamları hayat çekilmez hale gelmektedir.

Batman’ın bu dumanı hak etmediğini düşünmekteyim. Batmanlının da bu dumanlı havayı solumak zorunda olmadığını, temiz hava, temiz çevrenin de bizim en doğal hakkımız olduğu inancındayım. Bu olumsuz duruma sebebiyet verenlerin hak ihlaline sebebiyet verdiklerini, kul hakkına girdiklerini ve olumsuzluklarıyla kötü bir insan profili ortaya koyduklarını düşünmekteyim.

Bir yandan telef olmasına sebep oldukları onlarca canlı türü, bir yandan yangınlarla sebep olduklar maddi kayıplar, öbür taraftan bütün bir toplumu rahatsız edecek şekilde sebep oldukları çevre ve hava kirliliği. Çevre ve hava kirliliğinin insan hayatındaki olumsuzluğu bir tarafa, yakarak öldürdükleri binlerce canlının hesabının altından nasıl kalkacaklar?

Bu işin dünyevi müeyyidelerinden kaçtılar diyelim. Herhangi bir ceza, hatta çok kişi, birçok yerde anız yaktığı için belki bir kınamayla da karşılaşmayacak. Peki, bunun uhrevi boyutu yok mudur? ‘Zerre miktarı bir hayrın ve şerrin’ karşılıksız kalmayacağı bir hesap gününde, binlerce canlının yakılarak öldürülmesine sebebiyet vermenin bir karşılığı olmayacak mı? İnsanlara ve çevreye zarar vermenin bir cezası olmayacak mı?

Bütün bunların bir tedbiri yok mudur? Elbette vardır. Her şeyden önce yukarıda sorulan sorulara vicdan sahibi her kişi, insani boyutlar çerçevesinde cevap verip sorumlu olduğunu düşünürse, bu günahlara ve felaketlere sebebiyet vermemesi gerektiğini idrak ederse, sorun da kendiliğinden hal olacaktır.

Ayrıca güvenlik tedbirlerinin artırılması ve caydırıcı cezaların tereddütsüz uygulanması gerekmektedir. Bununla beraber nasihat ve telkinlerin kanaat önderleri tarafından sürekli olarak yapılması icap etmektedir. Kamuya açık yerlerde ve özellikle camilerde (Köy camilerinde) bu konu sürekli işlenmeli, ahret boyutu hatırlatılmalı ve bu fiilin işlenmemesi noktasında bilinçli bir insan olunması gerektiği ısrarla vurgulanmalıdır.

Bir tarla herhangi bir insana ait olabilir. Bunda tasarrufat hakkı da vardır. Ancak çevre hepimizin çevresidir. Çevreyi kirletenler de bu kirli çevreyi kullanmak zorundadırlar. Onlar için başkaca kullanacakları bir çevreleri yoktur. Bu havayı bu sebeple kirletenler de bu kirli havayı solumaktan başka bir seçenekleri yoktur.

Madem bu havayı ve çevreyi temiz bir şekilde kullanmaktan başka seçeneğimiz yoktur, o halde bu güzel havayı ve bu temiz çevreyi kimsenin kirletmeye hakkı da yoktur. Tarla sahiplerinin de…

 

O zaman anız yakmaya son.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *