0

 

Dinimiz İslam, yeryüzündeki her türlü adaletsizlikle mücadele etmiş, gerçek adaleti tesis ederek insanlar arasındaki her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmıştır. Yüca Allah Hucurat süresinin 13. ayeti kerimesinde “Ey insanlar! Doğrusu biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık, sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” buyurarak bütün insanların aslında eşit olduğunu üstünlüğün maddiyatta değil Allah’a kullukta olduğunu ortaya koyuyor.

Allah Teâlâ biz insanları zenginlik, fakirlik, hastalık sağlık gibi sebeplerle imtihan ediyor. Dolayısıyla kimimizi zengin, kimimizi fakir, kimimizi işçi, kimimizi de işveren durumuna getirerek aynı zamanda bizleri de birbirimizle imtihan ediyor. Acaba birbirimize ne kadar merhamet edeceğiz, birbirimizin hak hukukuna ne kadar riayet edeceğiz bu farklılığımız bizlere dayanışma ruhunu mu  kazandıracak  yoksa zengin fakir diye sınıflara mı ayıracaktır. 

Bir kısmımızın zengin diğer bir kısmımızın da fakir olması aslında kaynaşmamız ve dünya hayatının devamı için olmazsa olmaz bir hikmettir. Zira bütün insanların zengin olduğunu düşünün. O zaman da işçilerin yapması gereken işleri kimler yapacaktı. İşte bu ve benzeri hikmetlere binaen yüce Allah insanları farklı farklı şekillerde yaratmış ama değer ve üstün olmayı daha çok kulluk yapmaya bağlamıştır.

“De ki! Ey mülkün sahibi olan Allah! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden de alırsın. Dilediğini aziz kılar dilediğini de alçaltırsın. Hayır senin elindedir. Gerçekten sen herşeye  güç yetirensin." (Al-i Imran-13)

Bütün bu hakikatlerden sonra günümüz şartlarında İslam dininin hayatın dışında bırakılmasıyla beraber kapitalist sistem hayata hakim olunca insanlar arasında türlü hastalıklar ortaya çıkmaya başladı.

Bunlardan en önemlisi de işçi-işveren sıkıntılarıdır. Günümüz şartlarında insanların büyük çoğunluğu fakirleşirken az bir kesimi de çokça zengileşerek aşırı bir dengesizlik ortaya çıkmıştır. Genelde bütün dünyada  özelde ülkemizde ve hususen bölgemizde işsiz insanların sayısı hergün biraz daha artmaktadır. Komşu ülkelerden gelen göçler bu uçurumu bir kat daha artırdı. Durum böyle olunca zengin iş verenlerin eline büyük bir fırsat geçti. Bu fırsat çok ucuz bir şekilde işçi çalıştırma ,ücretleri zamanında ödememe ve keyfi işten çıkarma ve işçilere fazla mesai yaptırma gibi bir kölelik sistemini hakim kılmıştır.

Bölgemizde hatta Batmanımız’da bütün bu hukuksuzluklara imza atan girişimci yani işverenlerin mütedeyyin bilinmeleri bu vahameti daha da artırmaktadır.Zira mağdur olan işçiler oturdukları her yerde “Benim patronum sözde beş vakit namazında Allah diyor, peygamber diyor ama hakkımızı vermiyor” diyerek, sanki islam bu haksızlığı emrediyor gibi yanlış bir anlamaya da sebep oluyor. Oysa dinimiz bütün bu hukuksuzlukları reddetmektedir. İşte dinimizin çalışana verdiği hak ve değerlerden bir kaç misal:

Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, bir keresinde, “Allah Teala, çalıştırdığı işçiden azami verim aldığı halde, onun ücretini tam ödemeyenin öteki hayatta hasmı olacaktır!” buyurmuş (Buhârî, İcâre, 10); Bir kudsî hadiste de şu ilahi tehdidi seslendirmiştir: “Üç kimse, kıyamet gününde Beni karşısında bulacaktır: Benim adımı kullanarak haksızlık eden; hür bir insanı satıp parasını yiyen; bir işçiyi çalıştırıp da ona ücretini vermeyen!” (Buhârî, İcâre, 12, 15).

İslam’a göre, bir işçiye gücünü aşan bir iş yüklenemez. “Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz.” (Bakara 286) ayet-i kerimesi, müminlere bu ilahî ahlakı öğretmektedir. 
Peygamber Efendimiz, bir hadis-i şerifte, Müslümanların işçilere nasıl bakması gerektiğini şu sözlerle ifade etmiştir: “İşçi kardeşleriniz sizin işlerinizi yapan kimselerdir. Allah onları ellerinizin altına verdi; dileseydi sizi onların eli altına sokabilirdi. Öyleyse, yanınızda işçi çalıştırıyorsanız, yediğinizden onlara da yedirin, giydiğinden giydirin. Onlara güçlerini aşan bir iş teklif etmeyin; eğer zor bir işi yapmalarını isterseniz, siz de onlara yardım edin!” (Müslim, İmân, 38, 40). 

“Herkese işlediklerinin karşılığı ödenir.kendilerine haksızlık yapılmaz. (Ahkaf-19)

“Işçiye teri korumadan ücretini veriniz.”

Evet bütün bu ayet ve hadisi şerifler dinimizin işçi hakkına ne kadar büyük bir önem verdiğinin göstergesidir.

 

Ey yüce Allah’ın kendilerine zenginlik verdiği iş adamları, patronlar, iş verenler! Şunu unutmayınız ki elinizdeki malın mülkün gerçek sahibi Allah’tır. Sizi mallarınızla imtihan etmektedir. Tıpkı elinizin altındaki fakir işçiyi fakirlikle imtihan ettiği gibi. Dünyadaki zenginlik de fakirlik de ebedi değildir.Nitekim çoğunuz da yakın bir zamana kadar fakirdiniz başkalarının yanında belki de  işçi idiniz. Bu gün elinizin altındaki işçilerin de yarın birileri zengin olacak. Belki de sizlerden birileri fakir düşecektir. Nitekim bunun örneklerini hepimiz biliyoruz. Allahu Teala ”Eğer şükrederseniz size verdiğim nimetleri artıracağım” buyuruyor.Malın şükrü ise Allah’ın rızası doğrultusunda onda muamele etmek, zekatını sadakasını verme, helalindan kazanmaktır. Eğer işçilerinizin bütün haklarına riayet etmesseniz malınızı helalinden kazanmış olmazsınız. Zira işçilerinizin emeğinin karşılığı onda kalır. İşçilerinizi evlatlarınız,kardeşleriniz,hatta ortaklarınız olarak görmelisiniz. İşsizlerin çok olmasını fırsat bilip ucuz çalıştırmak,fazla mesai yaptırıp düşük ücret vermek, maaşlarını zamanında ödememek, istediğiniz zaman bahane uydurup işten çıkarmak, yeme, içme, ibadet ve sağlık gibi ihtiyaçlarını yerine getirmemek kul hakkına tecavüzdür.Eskiden bunun adı kölelik sistemi idi. Hür insanları köle gibi muamelelere tabi kılmak dinimizin kabul etmediği hususlardır. Size yapılmasını istemediğiniz bir muameleyi siz de başkasına yapmamalısınız. Aynı şekilde kendiniz için istediğiniz şeyi Müslüman kardeşiniz için de istemelisiniz.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *