0

                                     

Toplum olarak çok zor günlerden geçiyoruz. zira her gün insanlarımız hayatlarını kaybederken,  annelerin yüreğine ateş düşerken nice genç hanımlar dul, nice evlatlar yetim kalmaktadır.Diğer taraftan insanlarımız işini aşını kaybetmekte ,evinde  dükkanında  biraz sonra başına nasıl bir bela geleceğini bilememektedir.

Sahi bütün bunları hak edecek ne yaptık? Fert olarak veya toplum olarak bütün bu yaşananlardan bir suçumuz var mı yok mu? Bu muhasebeyi yapmasak ve üzerimize düşeni yerine getirmesek korkarım ki daha büyük musibetler bizleri bekliyor olabilir Allah korusun.

Kuran ve sünnete müracaat ettiğimiz takdirde yüce Allahın ve peygamber efendimizin aslında bu tehlikelere dikkat çektiğine şahit oluruz. İşte ayeti kerime; Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir. enfal-25

Ve işte hadisi şerifler; “Hayır, Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülükten nehyeder, zâlimin elini tutup zulmüne mani olur, onu hakka döndürür ve hak üzerinde tutarsınız; ya da Allah Teâlâ kalblerinizi birbirine benzetir, sonra da İsrâiloğullarına lânet ettiği gibi size de lânet eder.”

“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azab gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz ama, duanız kabul edilmez.”  Tirmizî, Fiten 9

 

Bu ve bunun gibi pek çok ayeti kerime ve hadisi şerifler bize iyilikleri emir ve kötülüklerden nehiy vazifesini yerine getirdiğimizde kazanacağımız mükâfatı, ihmâl ettiğimizde ise uğrayacağımız musibeti bir kere daha açıkça bildirmektedir...

Kötü kimselerin toplumların başına musallat olması, idarecilerin işledikleri zulümler yüzünden toplumun fitnelere sürüklenmesi, Müslümanlar arasında düşmanlıkların ortaya çıkması ve benzer   musibetler, her ferdi içine alan umûmî mahiyetteki belâlardır. bunlar helâke, çöküş ve yok oluşa sebeb olan hallerdir. İyiliği emir ve kötülükten nehiy vazifesini ihmal eden veya terkeden toplumlar, bu belâlara müstehak olurlar.

Musibet ve belâ anında yapılan duanın da kabul edilmeyeceği, bu hadislerde açık bir şekilde bildirilmektedir. Çünkü musibetlerin gelmesine sebep olan kötülüklere karşı mücadele edilmemiş, ma’rûfu emir ve münkeri nehiy görevi yapılmamıştır. Böylece duanın kabul edilebilmesi için gerekli şartlar da yerine getirilmemiştir.

Kuranı kerim tarihteki İsrail oğullarından örnekler vererek iyiliği emir kötülüğü nehi etmediklerinden hep beraber nasıl da helak olduklarını iza anlatıyor.

 

“İsrailoğullarından inkâr edenlere, Dâvud ve Meryem oğlu İsâ diliyle lânet edilmiştir. Bu, baş kaldırmaları ve aşırı gitmelerindendi. Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara mâni olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi.”  Mâide sûresi (5), 78-79

İsrâiloğulları’nın lânetlenme sebebi, Allah’a isyan etmeleri ve aşırı gidip haddi aşmaları, Allah’ın emir ve yasaklarına riâyet etmemeleri idi.

İsrâiloğulları, içlerinde kötülükleri işleyenlere engel olmuyorlar, gücü yetenler iyiliği emir, kötülükten nehiy görevini yapmıyorlardı.

 

Dolayısıyla bugün bizler de içimizde yaşanan haramlara, ahlaksızlıklara azgınlıklara hukuksuzluklara haksızlıklara hatta evimizin içine kadar sirayet eden gayri İslami hayata karşı dik durma tavrımızı göstermediğimiz için bu günlere geldik. Eğer kendimize gelmez özümüze dönmez, kötülerin karşısına cesaretle onu yaptıklarından vazgeçirmek için üzerimize düşeni yapmasak bizleri daha kötü günlerin beklediğini unutmamalıyız. Zalime zalim olduğunu söyleyecek kadar cesaretimiz yoksa zaten her türlü kötü hayatı hak etmişiz demektir.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *