0

Tebliğin daha ilk yıllarıydı, dur durak demeden, sevgi ve şefkatle Mekke ehlini İslam’a davet ediyor, onları can yakıcı azaptan haberdar ediyordu. Bulundukları hal üzerinden durumlarını değiştirmelerini, İslam’ın aydınlığına koşmalarını, şirkin karanlığından tevhidin nuruna gelmelerini istiyor ve bunun karşılığında hem dünya saadetini, hem de ahrette cennete nail olmalarını müjdeliyordu.

Bu sırada Devs kabilesinin lideri, şairi ve aynı zamanda hatibi Tufeyl b. Amr Mekke’ye gelmişti. Hani Meşhur sahabe Ebu Hureyre (ra)’ın mensubu olduğu kabile. Tufeyl sık sık Mekke’ye gelir, özellikle Hac mevsiminde daima Mekke’de bulunurdu. Bu son gelişinde Mekkeli müşrikler onun etrafını sardılar, özel misafir muamelesi yaptılar ve özel bir şekilde ağırlayarak şu tembihte bulundular:”Sakın Muhammed’le konuşma, Onunla karşılaştığın zaman ondan yüz çevir, seninle konuşmak isterse yanına yaklaştırma. Çünkü sihirli şeyler söylüyor, oğlu babadan, kocayı eşinden ayırıyor”. Ve öyle sıkı tembihte bulundular ki, Tufeyl Hz. Peygamberle konuşmayacağına dair yemin etti.

Ertesi sabah Tufeyl Kâbe’nin avlusuna gitti. Baktı ki Peygamber efendimiz orada ve Kur’an okuyup namaz kılıyor. Tufeyl Müşriklerin tembihinin etkisinde kalarak hemen kulaklarına bez parçaları tıkıyor ve Resulullah (sav)’tan uzaklaşıyor. Ama tefekküre dalıyor, bulunduğu durumdan dolayı nefsini kınıyor, düştüğü bu çaresizlikten dolayı kendinden nefret ediyor ve iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edebilecek durumda olduğunu kendi kendine söylüyor.

Allah’ın dilemesiyle Peygamber efendimizin okuduğu Kur’an’ı duyuyor ve çok hoşuna gidiyor. Peygamber efendimizin yanına gidiyor tekrar tekrar Kur’an dinliyor. Allah’ın hidayetine nail oluyor. Resulullah (sav) onu kabilesine tebliğci olarak gönderiyor. Annesi, babası ve Ebu Hureyre (ra)’den başka kimse davasını kabul etmiyor. Kavminin ileri geleni olmasına rağmen kabilesi şirklerinde, kötülüklerinde inat ediyor ve İslam’dan yüz çeviriyorlar. Durum bu halde devam ederken, Tufeyl ümitsizlik içerisinde Peygamber efendimize gelerek; kavminin İslami kabul etmediğini, kötülüklerine devam ederek şirklerinde inat ettiklerini ve onların helak olması için bedduada bulunmasını istiyor.

Ancak sevgi peygamberi onun isteğini geri çeviriyor “Allah Devs’e hidayet versin, onları İslam ile müşerref kılsın” diyerek duada bulunuyor. Ve Hz. Tufeyl’e emir buyuruyor:” Kavmine dön ve tebliğe devam et, insanları islam’a çağır”. Kabilesinin içerisinde İslamı anlatmaya devam ediyor. Ve Hayberin fetih gününde seksen ailenin içinde bulunduğu oldukça kalabalık bir grup, başlarında Tufeyl b. Amr (ra) Resulullah’ın huzuruna çıkıyorlar ve Allah’ın elçisine biat ediyorlar. Peygamber efendimiz Tufeyl’e tebessüm ederek:” Eğer onlara beddua etseydik bugün burada olamazdınız”. İşte sevgi ve rahmet peygamberinin örnek davranışı budur.

 Ve Mekke’nin fetih günü… Allah’ın yardımı ile zaferin inananlara mükâfat olarak müyesser kılındığı gündü. Uzun yıllar boyunca Mekkeli müşriklerin inat ile inkâr ettikleri İslam davasının oraya hâkim olduğu gündür. Resulullah’ın ve Müslümanların özlemlerinin bittiği gündür. Hicretin tamamlanıp cihadın ve tebliğin ise devam edeceği gündür. Allah’ın davasının hak, Hz. Muhammed (sav) ‘in O(cc)’nun elçisi olduğu ve putperestliğin müşrikler tarafından bile kınandığı gündür. Mekke’ de 360 tan fazla putun yerle bir edildiği ve Kâbe’nin necis putlardan temizlendiği gündür. Herkesin eman içerisinde olduğu, hüküm ve hâkimiyetin Allah ve Resulüne ait olduğu gündür. Hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağı, ama her bir suçlunun da kesinlikle cezasının karşılığını bulacağı gündür. Ve Hz. Bilal’ın Kâbe’nin damında ezan okuyup, herkesin özgür bir şekilde Allah (cc)’a kul olma şerefini elde ettiği gündür.

İşte böyle bir günde, Mekkeliler Kâbe’nin avlusuna toplanmış ve tedirgin bir şekilde haklarında verilecek kararı beklemeye başladılar. Ve Peygamber efendimiz karşılarına çıkıyor:”Size ne yapmamı umuyorsunuz.” Hepsi bir ağızdan şöyle dediler:’Sen kerim bir kardeşsin ve kerim bir kardeşin oğlusun, senden iyilik bekleriz.’dediler.

Normalde Mekkelilerin cürümü çok büyüktü. Resulullah ve arkadaşlarına yapmadık zulüm, eziyet ve hakaret bırakmamışlardı. En son onun canına kast ederek arkadaşlarıyla beraber yurtlarından çıkarmışlardı. Medine’ye hicret ettikten sonra da, ordu üstüne ordu göndererek Resulün şahsında tüm inananların ortadan kaldırılarak İslam davasının yeryüzünde silinmesini istemişlerdi. Ama şimdi bütün kibirleriyle beraber zelil olmuş bir vaziyette Müslümanların elinde bulunuyorlardı.

Ve Peygamber efendimiz onlara sesleniyordu. Nübüvvetin hassasiyeti konuşuyordu. Âlemlere rahmet olarak gelen elçi dile geliyordu. Ve şanına layık bir hitapla onlara şöyle diyordu:” Yusuf’un (a) kardeşlerine dediği gibi, bugün bende size geçmişten dolayı kınama ve yerme yoktur! Derim, Haydi gidiniz, serbestsiniz.” İnsanlığın en asil davranışı, onurun ve erdemin simgesi, izzet ve şerefin mümincesi, hoş görmenin, affetmenin peygamberi tavrı. Zira güçlü olduğun, galip geldiğin anda da insanların hidayetini istemek, onların cehennem ateşinden kurtulmalarını sağlamak, sadece Allah’a kul olma izzet ve şerefini onlara hatırlatmak.

İşte müslümanın sevgisi de, tebliği de peygamber efendimizin sevgisi ve tebliği gibi olmalıdır. Sevgi üzerine tebliğde bulunma ümidiyle…

 

 

 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *