0

            Suudi Krallığının Yemen’e saldırısından bu yana binlerce insan hayatını kaybetti, çok sayıda bina hasar gördü, yollar ve köprüler harabeye çevrildi. Bu saldırıların emperyalistlerin kamuoyunda yeterince yer almadığı hepimizin malumudur. Almaması da gayet normaldır, ama özellikle halkı Müslüman olan ülkelerin bu saldırılara hala sessiz kalması endişe verici olmaktan öte, kahredici bir boyuta ulaştı.

            Suudi Krallığının yaptığı ve binlerce masum insanın ölümüne sebep olan bu saldırılardan, ben şahsen Suudi Krallığı adına endişe ediyorum, sakın kimse bu endişemi Suudi Krallığına olan hayranlığım olarak değerlendirmesin.

Hatırlayınız ki Suudi Krallığı, Yemen’e saldırınca Büyük Şeytan ABD, bu saldırılara hemen desteğini açıklamış, saldırıyı da “terörizme” karşı yapılmış bir saldırı olarak değerlendirmişti. İşte benim endişemde burada başlamaktadır.

Bildiğiniz gibi Suudi Krallığı içinde yaşayan çok sayıda Yemenli Müslüman vardır, hatta sayıları milyonlarca ifade edilmektedir ve bunlar Suudi Krallığında uzun bir zamandan beri ikamet etmektedirler, ekonomik olarak çok güçlü olmasalar da, Suudi Krallığının her bölgesine yayılmışlar ve büyük bir çalışma potansiyeline sahiptirler.

Benim asıl korkum işte burada başlamaktadır, korkum Büyük Şeytan ABD, Suudi Krallığında yaşayan Yemenliler üzerinden yeni bir fitne ateşi yakarak, Suudi Krallığı içlerinde yaşayan Yemenlileri kullanarak onları terörize etmesi, Suudi içlerinde bir ayaklanmaya teşvik etmesi ve Suudi Krallığı içlerinde, geniş bir coğrafyaya yayılacak bir savaşın başlamasına zemin hazırlamasıdır. Bu arada Suudi krallığında yaşayan ve başka kabilelere mensup olan diğer Müslümanları da tahrik etmesi işin çabasıdır.

Büyük Şeytan ABD böyle bir çatışmanın çıkmasını elbette istemektedir, çünkü özellikle Suudi Krallığında başlayacak bir iç savaşın tüm ümmeti kapsayacağını bilmekte ve böylece tüm İslam Topraklarına aleni savaşını, yine Müslümanların eli ile gerçekleştirmiş olacaktır.

Bunun tarihte örnekleri vardır elbette.

Hatırlayınız eski Medine’de Evs ve Hazreç kabileleri, İslam Peygamberine biat ettikten sonra o dönemin Büyük Şeytan ABD zihniyetini taşıyanlar tarafından nasıl da araları bozdurulmaya çalışılmış ve bu iki İslam Kabilesi birbirleri ile savaşacak noktaya getirilmişlerdi. Ta ki durum İslam Peygamberine haber verilip, akabinde inen “Al-i İmran Suresi: 103. Ayet. Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini anın: Düşmandınız, kalblerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size böylece ayetlerini açıklar.” ayetine kadar.

Bu ayet indikten sonra Medine’nin iki kabilesi üzerlerinden ölü toprağı atılmış gibi, kendilerine gelmişler ve aralarındaki kardeşliği devam ettirmişlerdir.

Neyse; ben asıl en büyük endişemi ifade edeyim: eğer Suudi Krallığı içerisinde bir çatışma oluşacak olursa bundan en büyük zararı orada bulunan İslam’ın Kutsalları zarar görecektir.

İslam Peygamberinin “Ravza-ı Mutahharası, sahabelerin mezarları, kutsal mekanlar, kabe, mescitler… Kısaca İslam Ümmeti için ne kadar bir kutsal varsa, çıkacak bir çatışma ile yok edilecektir.

Büyük Şeytan ABD’de kendisine fırsat bulmuş olacak ve “teröristlere” karşı Suudi Krallığının yanında yer alacağı için, yapacağı her hava saldırısı ile İslam’ın bir kutsal mekanına saldırma şansını yakalayacaktır.

Çözüm Büyük şeytan ABD ve yandaşlarına karşı slogan atmakta değil, İslam Peygamberinin etrafında ve Kur-an da birleşmektedir.

 

 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *