Yüce Allah’ın biz kulları için emrettiği her şeyin bizim hem dünya hem de ahiret faydamıza bakan nice faydaları vardır. Zaten O, her neyi yapmamızı emretmişse bizim faydamıza olduğu için emretmiştir. Kendisi, hiçbir şeye ve kimseye ihtiyaç duymayan, her şeyin O’na ihtiyaç duyduğu en yüce ve tek güçtür. Bu yazımızda dinin direği olarak tanımlanan namazın en önemli hedef ve maksatlarından sadece birine temas etmeye çalışacağız.
Yüce Kur’an namaz ibadetinin fayda ve hedefleri arasında çok önemli bir yer tutan Allah’ı “hatırlama” ve “anma” noktasına özellikle dikkat çeker: “Şüphe yok ki Allah, benim, ben. Benden başka hiçbir Tanrı yoktur. Öyleyse bana ibadet et, beni hatırlamak ve anmak için dosdoğru namaz kıl”. (Taha, 14)
O’nu hatırlamak ve övgüyle
anmak kulluğun ve yakınlaşmanın biricik yoludur. Allah’ı hatırladıysak neyi
unutsak gam yok. Ama -hafazanallah- O’nu unuttuysak neyi hatırlasak da bir
kıymeti yok. Çünkü O’nun dışındaki her şey bizim gibi fanidir, zayıftır ve acizdir.
Bize bizden daha yakın, her şeyden daha müşfik ve cömert olan sadece O’dur.
“Andolsun, insanı biz
yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseleri de biliriz. Biz, ona, şah
damarından daha yakınız”. (Kâf, 16)
Allah’ı zikir, O’nu anma ve
hatırlama elbette kalp iledir. Dildeki ifadeler ise kalpte tutuşan o sevgi ve
aşkın yansıma ve yankılarıdır belki. Allah’a kulluğun, O’nu zikretmenin vücut
uzuvlarına yansıyan bir tarafı da vardır. Kur’an bunu şöyle ifade eder: “Onları
rükûa varırken, secde ederken, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün.
Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar” (Fetih,29) Yani Allah’ı
hatırlamak demek olan namaz kişinin iş ve davranışlarında olduğu gibi vücut
azalarında da etkiler, izler bırakır.
Diğer bir ayet
bu anma ve hatırlamanın yüceliğini ifade eder: “Allah'ı anmak, pek büyük bir
şeydir ve Allah, ne işlerseniz hepsini bilir”.(Ankebut, 45)
Evet, Allah’ı hatırlamak ve
anmak kulluğun özüdür ve insanı çok büyük mertebelere ulaştıran kutsi bir
iştir. Günün belli vakitlerinde beş defa yapılan bu anma ve hatırlama
ibadetinin insan üzerinde çok büyük etkiler ve değişimler oluşturacağı muhakkaktır.
Şu iki ayet bu hakikati ifade
eder: “Namaz kıl. Muhakkak ki namaz, insanı kötülüklerden ve hoş olmayan
hallerden alıkoyar. Hiç şüphesiz Allah’ın zikri en büyüktür”. (Ankebût, 45)
“Bunlar, iman edenler ve
Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır. Bilesiniz ki gönüller ancak
Allah’ı zikrederek huzura kavuşur”. (Rad, 28)
Bir de Allah’ı hatırlamanın
öyle bir sonucu var ki bunun hakikatini kavramak öyle kolay olmasa gerek. Bakın
Kur’an ne diyor: “Siz Ben’i zikredin, Ben de sizi zikredeyim” (Bakara,152)
Evet, namaz, O’nu anmak ve
hatırlamaktır. Başka bir deyişle damlanın sınırsız okyanusla buluşmasıdır. Bu
buluşmanın sonuçlarından birine dikkat çeken bir hadisle konuyu noktalayalım:
“Kulum bana (farzlara
ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır; nihâyet ben onu
severim. Kulumu sevince de (âdeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan
eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden ne isterse, onu mutlaka veririm, bana
sığınırsa, onu korurum.” (Buhârî, Rikak 38)
0 yorum