0

Molla Osman Teyfur, geçen hafta sonu Diyarbakır’da gerçekleşen ve kendisinin de moderatör olarak katıldığı Kürdistan Âlimleri buluşmasıyla ilgili değerlendirmelerini gazetemiz için kaleme aldı.

Hafta sonu Diyarbekir’de iki önemli etkinlik vardı. İkisi de birbirinden muhteşem, muhteşem olduğu gibi birbirinden değerli iki etkinlik…

Bir tanesi Cumartesi günü yapılan ve Kürdistan’ın birbirinden değerli alimlerin katıldığı, “basında çalıştay” diye isimlendirilen ama asıl olarak “Kürdistan Alimler” buluşması olan etkinlik. bir diğeri ise Pazar günü yüz binlerin iştirak ettiği imanın, teslimiyetin, heyecan be çoksunun doruğa çıktığı dosta umut ve kıvanç, şeytana ye’s ve korku veren yüce Resul’u anma ve anlama önderliğinde yol alma olan Kutlu Doğum etkinliği…

Doğrusu her ikisi de yazılıp analiz edilmesi ve gündem yapılması gereken iki ayrı program. Lakin için de bil fiil yer aldığım ve üyesi olmakla iftihar duyduğum İttihad-ul Ulema (alimler ve medreseler birliği)’nın organize ettiği Kürdistan Alimler buluşması etkinliğine değinmek ve değerlendirmek istiyorum:

EMEĞİ GEÇEN HERKESİ TEBRİK EDİYORUM

Evvela bu muhteşem organizasyonun muharrik gücü olan Mustazaflar Camiasını sonrasında “İttihad-ul Ulema” nın başkanı muhterem Seyda Molla Enver’i ve emeği geçen her bir ağabeyi ve kardeşimi tebrik ediyorum. Cehdimize emeğinize ve yüreğinize sağlık. Rabbim daha güzel ve bereketli çalışmalar nasip etsin ve sizsi muafavvak etsin. İhlas, samimiyet, takva ve ilahi rızaya uygun yapılan her işin sonu hayır ve berekettir. İttihad-ul Ulema bu işi bu ilkeler doğrultusunda başlattı ve Allah’a şükür fazla ile semeresini de aldı ve almaya da devam edecektir.

BÜYÜK BİR TEVECCÜHLE KARŞILANDIK

Ben, doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Gerçi muhterem Ulemayı davet edenlerden biri de bendim. Hatta bunun için Güney ve Doğu Kürdistan’ı da ziyaret ederek bu üstatlarımı da davet ettim. Bizi çok samimi ve içtenlikle karşılayıp bağırlarına bastılar. Ve icabet edeceklerini de beyan ettiler. Ama yine de içim de hoş bir heyecan ve doğrusunu söylemek gerekirse birazda gelmezler diye bir korku vardı. Gerçi davet için gittiğimizde, uğradığımız her yere önce bizi ve teklifimizi nasıl karşılarlar diye çekinerek giderken sanki Rabbimiz azmimizi ve cehdimizi arttırmak için işimizi kolaylaştırıyordu. Hiç beklemediğimiz kadar bizi ikramlarla karşılatıyordu. En önemlisi de ziyaret ettiğimiz her bir seydanın yanında nice Seydalarla bizi tanıştırıyor ve onlarda kendi gruplarının dışında olan diğer ulemaya bizi yönlendiriyordu ve gizli bir ses işimizi teshil (kolay) edip yürüyün, “Siz çok hayırlı bir işi yapıyorsunuz. İşinizi samimiyetle yapın işin akıbeti ve başarısı Allah’a aittir diyordu.” Ama yinede tatlı ve heyecanlı bir korkum vardı. Ama Amed’e vardığımda muhterem Seydaları görünce huzur ve kıvançtan gözlerim doldu. Üstadlarımı görünce yüreğim kıpır kıpırdı birisi dokunsa ağlayacak gibiydim. Birde ailece katılan muhteremleri görünce daha da heyecanlandım. Allah’a şükür ettim. Herkesin gözünün içi gülüyordu. Öyle bir samimiyet ve kardeşlik iklimi vardı ki sanki yıllardır birbirinden uzaklaştırılmış vuslat için hasretle yıl, ay, gün ve saat bekleyen aynı ailenin efradının buluşup kavuşması gibiydi.

 

BULUŞMA HERKESİ MUTLU ETTİ

Hakikaten zaten bir aile idik. Bir bedenin azalarıydık. Sun’i sınırlar bizi birbirimize yabancılaştıramamıştı. Bedenlerimizi, topraklarımız, azalarımız ayırmışlardı amma yüreklerimiz, hayallerimizi ve hedeflerimizi ayıramamıştı. Bu güzel, heyecan ve güven verici karşılamadan sonra oturuma geçildi, sunum yapıldı. Projeler, tebliğle, yol haritaları ve hedefler konuşulup müzakere edildi.

Güney Kürdistan’ın Duhok kentinden Üstad Şex Muhammed Reşid Taha Osman, “bir rabbani alimin sorumluluk ve izzetli tavrının nasıl olması gerektiği” , Üstad Molla Enver El- Farki’nin, “İttihad-ul Ulema” nın geleceğinde rolü üzerine, Yek Gırtoya İslami (İslami Birlik Partisi, Dünya Alimler Birliği) üyesi ve eski Milletvekili Dr. Ömer Abdulaziz Bahakuddin’in, “ulemanın ittihadından ümmetin ittihadına doğru” konusunda sunumunu yaptı.

Öğleden sonra ki oturumda Rojava’dan Ebul Huda en-Nakşibend Komale İslami’den Mamoste Muhammed Ali, Bizut Nawa İslami’den Mamoste Abdullah Hama Murad birbirinden değerli sunumlarını yaptılar.

Hem sabah hem öğleden sonra her grubun temsilcisine duygu ve yorumlarını yapmaları için konuşma hakkı verildi. Birbirinden değerli alimler duygularını ve düşüncelerini dile getirdiler. Ayrıca konuşmak isteyen herkese bu imkanlar sunuldu. İstisnasız herkes memnuniyetini, bu buluşmadan duyduğu heyecan ve aşkı ve birde hedeflenen menzili dile getirdi. Birde bu gibi buluşmaların en az 6 ayda bir yapılması ve Kürdistan’ın üç parçasında da yapılması gerektiğini beyan ettiler.

SONUÇ BİLDİRGESİNDE MÜSLÜMAN KÜRD’ÜN TÜM HAKLARI İSTENDİ

Sonuç bildirgesinde ise mazlum, mahrum Müslüman Kürt halkının bütün insanı ve İslamı haklarının alınması, iade edilmesi ve sınırların kalkması gerektiği ifade edildi. Bunun dışında da çok önemli kararlar alındı.

Elbette buluşmanın eksik yönleri ve eleştirecek yönleri de vardı. Mükemmel icra edildi diye bir iddiamız da yoktur. İçerik olarak, ilmi yönden zayıf da geçmiş olabilir. Bu konuda söylenecek bir çok şey vardı. Ama hedef bu değildi ve böylede bir iddiamız da yoktu. Etkinliğin isminden de anlaşıldığı gibi, “bu bir buluşma, tanışma, vahdet için bir ön adımdır. Birbirimizi kendi dilimizden duyup, anlama, dertleşme, hedeflerimizi ortaya koyma, neler yapabiliriz, gaye ve maksadımız nedir? Birbirimizin derdine nasıl çare olabiliriz?...”

Bütün bunları konuşmak ve hemhal olmaktır. Tanıştık, konuştuk, hemhal olduk, birbirimiz sevdik, uhhuvet yolunda hep beraber bir adım attık. Ön yargılar bir tarafa atılabilse ne güzel Yek vücud olabileceğimizi gördük ve öğrendik. Aramızda hiçbir ayrılık ve gayrılığın olmadığını aynel yakin idrak ettik. İşte bu yönüyle bu buluşma muhteşemdi.

Komela İslami’nin, Yek Gırtoya İslami’nin, Bizut Nawa İslami’nin, Tezgahı Ronaki (Aydınlık Dergahın), Nakşibnedilerin, Halepçe Alimlerinin, İran kürdistan’nın Dava ve Islah Hareketi’nin ve diğer grupların kısacası hepimizin aynı gaye ve hedefe kilitlendiğimizi pratik olarak ortaya koyduk. İşte bu yönüyle muhteşemdi.

Herkes Yek diğerine bildiklerini, tecrübelerini aktardı. Bugüne dek neden böyle bir şey yapmadıklarını, bundan böyle bu gibi buluşmaların yapılması gerektiğini, medrese müfredatının paylaşılmasını, gerekirse öğrenci alışverişlerinin olması gerektiğini, işin burada kalmaması ve daha ileriye götürülmesinde hepimizin ittifak ettik.

VEDALAŞMA HEPİMİZİ ÜZDÜ

Amed’de ki kardeşlerimiz ikramda kusur etmediler. Hepsi seferber olmuştu gönüllerini onlara bir daha kapatmamak üzere açtılar. Özellikle onları kendi evlerinde, yuvalarında ağırladılar. Gittiklerinde çok üzüldüler sanki aile fertleri ayrılıyor gibi üzüldüler. Hele bacılarımız onları evlerinde ağırladıklarına çok sevindiler. İkramda kusur yapmamak için her şeyi ortaya koydular.

Öyle birbirimizi sevdik, öyle birbirimize alıştık k, vedalaşırken hepimizin gözleri doluydu. Bizi evlerine, yanlarına davet ettiler. Biz kendimizi anlattıkça hayran kaldılar. Yalnız olmadıklarını, bizden olduklarını, ısrar ve samimiyetle dile getirdiler. Zaten bizde öyle düşündüğümüz ve inandığımız için onlarla bir araya gelmek istemiştik. Biz onların çektiklerine, dertlerine hep ortak olup paylaşmış, onlarla ağlar onlarla sevinmiştik. Onlarda bizi tanıyınca, dertlerimizi dinledikçe ağladılar, sevincimize ortak oldular.

Biz onlardan çok şey öğrendik, onlar bizden çok şey öğrendi. Hülasa hem biz hem onlar yalnız olmadığımızı, her yerde kardeşlerimizin olduğunu bütün hücrelerimizle öğrendik ve yaşadık. Aralarında pırlanta gibi bir delikanlıyı bir kardeşimize tanıtırken, onun için Bizut Nawa İslami’den olduğunu söylediğimde, bana sarılarak, “Hayır, ben Hüda-Par’lıyım” demesini bir görecektiniz…

Sunum yapan Dr. Ömer Abdulaziz Başur’a (Güneye ) döndüğünden kendisine verdiğimiz konu olan “ulemanın ittihadında ümmetin ittihadına” isimli bir kitap yazacağını böylece bizden ne kadar güzellikler öğrendiğini samimiyetle dile getirdi.

Doğrusu anlatılacak öyle güzellikler vardı ki bir makale konusu olmaktan çok daha geniş bir mahiyete sahipti.

MUSTAZAFLARIN ADIMI TAKDİRE ŞAYAN

Bu coğrafyada sesi kısılmak istenen, yok sayılan, yok edilmeye çalışılan, arada boğulmak istenen Mustazaf Camia muhteşem bir adım attı. Hiçbir engelin, gürültünün onu boğamayacağını, onun saptıramayacağını dosta düşmana gösterdi.

Düğmelerini ne kadar doğru iliklediğini, kendilerine bakanların aynada kendilerini gördüklerini ve yanlış iliklenen düğmelerin bu camia ya ait değil, kendilerine ait olduğunu ortaya koydular.

Bu Camia akidesi doğrultusunda yol almaya devam ettikçe, sebat ettikçe hiçbir şeytan onu hedefinden meu’tedil İslami bakışından ve istikamet üzeri yürüyüşünden onu saptıramaz ve onu engelleyemez.

Mazlum, mağdur, mustazaf, mahrum olan bu camia Allah’a güvenip Rasul’ün önderliğinde rehberleri ile yürümeye devam etsin. Kendisine va’d edilen tüm güzelliklere bir bir ulaşacaktır.

Yeryüzünün varisleri olmak üzere, “Biz ise yer yüzünde zayıf bırakılmış olanlara lütfedip onlara imamlar ve varisler kılmak istiyoruz.” ( Kasas 5 )

Emeği geçen ve katılan her ağabeyime, seydama, kardeşime, bacıma ve tüm katılımcılara teşekkür ve tebriklerimi her bir kardeşim adına sunuyorum.

 

Böyle bir hayırlı işi düşünüp, pratize eden herkese selamlar…  

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *