0

            Kim ne derse desin âlimler bu ümmetin en sorumlu insanlarıdır, İslam ümmetinin parçalanmışlığının da baş mimarlarıdırlar, ben buna gönülden inanıyorum.

            Şöyle düşünelim; eğer İslam Peygamberi, kendisine verilen görevi yapmamış olsaydı, acaba peygamberlik görevini yerine getirmiş sayılır mıydı? Hayır. Zaten bunu Yüce Allah’ımız da kitabında belirtiyor. Ey Peygamber; Rabbından sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan; O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah; seni insanlardan korur. Muhakkak ki Allah; kafirler güruhunu hidayete erdirmez. Maide Suresi: 67.Ayet

            Mademki alimler peygamberlerin varisleridirler, peygamberlerden sonra Allah’tan en çok korkanlar, alimlerdir, alimlerin ölümü de alemin ölümü gibidir…. Peki kendilerine bu kadar büyük görev ve sorumluluklar yüklenmiş olan alimler, bu görevlerini şimdiye kadar ne denli yerine getirmişlerdir.

Sadece İslam Âlemi’nin değil, tüm insanların kurtuluşları için bu kadar ağır sorumluluk verilmiş olan âlimler, kendilerine verilen bu görevi yerine getirmedikleri zaman bu ağır vebalin altından kalkamayacaklarını da mutlaka kendileri de bilmektedir.

Eğer sözünü ettiğim alimler, başlarına herhangi bir musibetin gelmesinden korktukları için, bu verasete “Peygamberlik Davasına” sahip çıkmıyorlar, ya da sahip oldukları maddi ve makamlarını kaybetmekten korktukları için böylesine kutsal bir davayı sahip çıkmıyorlarsa; onlara bakara Suresi’nin 174. Ayetini hatırlatırım.

Unutmayalım ki parçalanmış bir ümmeti, ne coğrafi sınırların ortadan kaldırılması, ne ekonomik kalkınmalar, ne bilimsel ve teknolojik gelişmeler, ne de sahip olunan diğer zenginlik kaynakları bir araya getiremez. Hele de dil ve ırkçı söylemler hiçbir şekilde ümmeti bir araya getiremez. Bir bakın yıllardan beridir, birbiri ile savaşan sözde Müslüman Arap Ülkeleri aynı dili konuşmuyorlar mı? Daha açık söylemek gerekirse; uzun yıllardan beri Irak içinde birbirleri ile savaşan, oranın iki Kürt partisi aynı dili konuşmuyorlar mıydı? “Barzani-Talabani”

Daha yakın bir zamana bakacak olursak; Mısır’da darbe yapan Sisi, mücadele verdiği kişilerle aynı toprak parçasında yaşamıyor mu? Hatta daha birkaç gün önce iki Arap ülkesi “Suudi Krallığı-Yemen” arasında başlayan gerginlikle saldırıya dönüşen ve yüzlerce masum Müslüman’ın ölümüne sebep olan olaylarda saldırgan taraf olan, diğer ülke ile aynı dili konuşmuyor mu? Hatta sınır komşuları değiller mi?

Örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Şuna kesin olarak inanıyorum ki İslam Ülkelerinde meydana gelen olayların tümünün arkasında, ümmeti birleştirme görevini üstlenmekten aciz, kendine güveni olmayan, ya da bir şekilde toplumda otorite kuramayan İslam Alimlerinin vebali çoktur ve bunun cezasını Allah katında çekeceklerdir.

Hele bu dinin içini boşaltmaya çalışarak, dini asli işlevinin dışına çıkarıp, bunun içine ırkçı söylemleri yamalamaya çalışan sözde alimler var ya, onları konuşmak, zaten boşuna zaman harcamak olur.

Alimler bu ümmetin dininin demiri çimentosu değildir, bu ümmetin dininin gerçek sahipleridirler.

Madem ki insan sahip olduğu maddi bir eşyayı bazen ölümü pahasına korumak zorunda kalıyorsa, ya da dünyalık bir geçim için durmadan gayret gösteriyorsa, alimler de kendilerinin sahip oldukları bu dine gerçekten sahip çıkmak zorundalar.

Bir söz de tüm ümmetin fertlerine; haydi bizlerde dinin gerçek sahibi olan gerçek alimlere sahip çıkalım.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *