0

 

                        Mekke şehri! İlk kurulduğu günden beri kutlu olan şehir. Kutlu olmak, Mükerrem diye adlandırılmak onun hakkı. Çünkü Allah u Teâlâ  ‘’benim evimdir’’diye nitelendirdiği Beytullah oradadır. Bu şerefli ev Hz. İbrahim (a.s) eliyle kurulduğu ilk günden beri bir cazibe merkezi olmuş, insanlar Allah’ın emri gereği, bu beldeyi ziyaret etmiş, bu beyti (evi) tavaf etmiş, Allah’a yakınlaşma vesilesi sayılmış ve ibadet niyetiyle buraya akın akın gelmişlerdir.

            İbrahim (a.s) çağrısına uyarak insanlar bu evi ziyaret etmeye devam etmiştir. Ancak zamanla insanların davranışlarında, amaçlarında, geliş ve gidişlerinde değişimler olmuştur. Tevhidi (ibrahimi) alışkanlıklar terk edilmiş, yerine Allah’u Teâlâ’nın emir etmediği, ancak, insanların kendi heva ve heveslerine göre uydurdukları kurallar oluşturulmuş, yeni adetler ve ibadet anlayışları yer edinmeye başlamıştır. Bu yeni kurallar ve İbrahim’i olmayan ibadet anlayışları o kadar çoğalmış ki neredeyse, tevhidi tek bir kural bile kalmamıştır. Kendi oluşturdukları adetlerde, cahili anlayışları o kadar ileriye gitmiştir ki, sözde beytullahı ta’zim etmek adına, burayı çıplak tavaf edecek kadar aşırı bir sapkınlık örneği sergilemişlerdir.

            Beytullah Allah’ (c) ı birlemenin, tevhidi bir anlayışa sahip olmanın sembolüdür. İbrahim (a.s) da, Allah’(c) ın emri ile bu evi inşa ettiğinde, şu amacı taşımıştır. İnsanlar bu evi ziyaret etsin, Allah’ın varlığına ve birliğine şahadet etsin, düşüncelerinde ve yaşantılarında varsa bir eğrilik, şeytanı taşladıklarında, aynı zamanda kendi nefislerindeki olumsuzlukları da taşlayarak, beytullahı tavaf ettiklerinde hakkı ve hakikati da kavramış olsunlar.

            Ne var ki, zaman içerisinde insanların kalpleri kirlendiği, batıl inanış ve şeytani düşüncelerle dolduğu gibi beytullahı, da çirkin ve necis putlarla doldurmuşlardır. Hem de bu evi inşa eden İbrahim (a.s) put kıran bir insan olmasına karşılık, onun inanç ve düşüncelerine tamamen ters, eylem ve söylemlerine oldukça zıt bir şekilde ve sözde onun sünnetini yerine getirmek üzere, bu putları oraya yerleştirmiş ve o şekilde orayı ziyaret edip, tavaf etmişlerdir.

İşte şirk karanlığının, bütün bir Mekke’yi kapladığı, insanların kalplerinin zifiri karanlık gibi simsiyah olduğu, tevhid inancının terk edilip, putperestliğin olabildiğince yayıldığı, hatta helvadan putların yapıldığı, onlara ibadet edildiği, ancak acıktıklarında, onları yedikleri bir inanç ve düşünce sefaletinin hâkim olduğu bir ortamda, artık bir nur doğmuştu. Çünkü gece karanlığının en yoğun an, fecrin gelmekte olduğu, yani aydınlığın, nurun doğmakta olduğu andır.

Çünkü âlemlere rahmet olarak gönderilen elçi, risalet görevini yüklenmiş, vahyin kapısı açılmış, vahyin ışıkları Mekke’nin üzerine doğmuştur. Yüzyıllardır,  Mekke’nin üzerini kaplayan şirk karanlığı, vahyin nuru ile dağılmaya başlamış kalplerdeki kirli düşünce ve inanışlar terk edilmiş, Beyt’in içerisindeki putlar, Hz. Peygamberin asasıyla, tıpkı İbrahim (a.s) balta ile kırdığı putlar gibi kırılıp, temizlenmişlerdir. Vahyin nuru ile Mekke’nin içindeki putlar kırıldığı gibi, Mekkelilerin kalplerindeki put sevgisi de yok olmuş; Allah ve Resulünün sevgi ve muhabbeti yerleşmiş Kur’anı yaşama ve yaşatma arzusu insanların birinci amacı haline gelmiştir.

Zira Kur’an (Nur), bütün çağlara ve bu çağlarda yaşayan nesillere bir rahmettir. Bu nur o kadar çok açık ve aydınlatıcıdır ki, hiç bir karanlık düşünce ve düşünce kirliliği onun karşısında duramaz. Çünkü beşeri olan, nefsin telkin ettikleri, ancak karanlığı artırır, düşünce kirliliğine sebebiyet verir. Ve İlahi (vahy)olanın karşısında hayatiyet bulamaz. Çünkü sadece fıtri olan insanın ruhunu aydınlatır. Fıtratın istediği ise ancak ilahi olandır. Çünkü bizi yani fıtratı yaratan, sadece ‘O’ ona uygun kurallar bütünü koyabilir ve bu kurallar bütününe uyulduğu sürece aydınlanır, hakkı bulur ve tevhid çizgisi üzerinde yola devam eder.

 

İşte bu ilahi olan kurallar (vahiy), bütün aydınlığı ile ortaya çıkmış, Hz. Peygamber efendimizin rehberliğinde insanlara ulaştırılmış, kafa karışıklığı, inanış kirliliği ve insanların kendi elleriyle yaptıkları heykelleri, ilah ilan edinip, ibadet etme basitliğini ortadan kaldırmıştır. İnsanları, Âlemlerin Rabbi olan Allah (c) ‘a iman edip, ibadet etme şerefini hatırlatarak tevhid akidesini yeniden inşa etmiştir. 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *