0

İslam’a karşı köklü bir mücadele verilirken Müslümanların sorunlara yüzeyden bakmak zorunda bırakılmaları, çağın musibetlerindendir.

Sosyalist gruplar, siyasî çizgileri açsından bugün, dünya görüşlerine tam zıt bir konumda oldukları hâlde İslam’a karşı düşmanlıkta 20. yüzyılın ilk üç çeyreğinden çıkmış değiller. Hatta Sosyalist kimliği koruduklarına sadece İslam’a düşmanlık yaparak kanıtlamak gibi bir vaziyet içindeler. Buna karşı, onların Sosyalist olduğunu bile ifade ettiğinizde çağı okumaktan uzak muhafazakârlarca yadırganıyorsunuz. Oysa aynı muhafazakârlar, geçmişte İslam’a karşı olan herkese “Sosyalist” diyorlardı. Bu tutarsızlık, Sosyalistlere alan açıyor. Onlara, yol açtıkları felaketlere rağmen hâlâ siyaset yapma olanağı veriyor.

Sosyaliste Sosyalist demediğimizden Sosyalistler, yüz yılda işlediği katliamların, ettiği işkencelerin, yaşattığı hayal kırıklıklarının yükünden kurtularak bir “barış havarisi” edasıyla gülücükler dağıtabiliyor.   Sosyalizmin uydurma ve çarpıtma üzerine kurulu propagandası, ideolojik yanının öldüğü bir çağda bu sayede iş görebiliyor. Dünü bilmeyen gençler, gülücükler dağıtan Sosyalist propagandacıları bundan dolayı “barış elçisi” zannedebiliyor.

Analizimizde bu bağlamda Sosyalizmin Kürtlere bakan yanını, onlara yaşattığı felaketi ele alacağız.

KÜRTLERİ YERİNDEN EDEN İLK İDEOLOJİ

Kürtler, İslam’dan önce yurtlarından edilmiş ve oldukça dar bir alana hapsedilmişlerdi. İslam, o dar alanın kapısını açtı, Kürtleri tarihin hapishanesinden, yüzyılların zindanından kurtardı.

İslam, Kürtlerin yurtlarını genişletti, nüfuslarını kat kat çoğalttı ve onların dünyaya alim ve komutan olarak yayılmasının önünü açtı.

İslam’ın bahşettiği bu kazanımlarla Kürtler, Kafkasya’ya yerleştiler, orada Şeddadîler gibi saygınlıkları yüzyıllara yayılan hanedanlar kurdular, nüfuslarının azlığına karşın, nüfuzda doruğa ulaşarak stratejik bir geçiş noktası olan o coğrafyaya hükmettiler.

Osmanlı-İran, Osmanlı-Rus, İran-Rus savaşları Kürtlerin Kafkasya’daki nüfuzlarını azalttı. Ama zorlu süreç, asla Kürtlerin Kafkasya’dan çıkmalarına yol açmadı. Hâlbuki Sovyetler Birliği devrinin daha başında Komünist Partisi’nin Genel Sekreteri Yoldaş Stalin, bir çatışma, bir isyan söz konusu olmadan Kürtleri Kafkasya’dan sürdü, onların oradaki varlığına kindarca son verdi. Komünist Genel Sekreterin Orta Asya’ya tamamen güvencesiz sürdüğü Kürtlerin önemli bir kısmı yol koşullarında can verdi.

Stalin, Lenin’le birlikte geniş Sovyet coğrafyasının buzullar içindeki küçük kasabalarına bile muhtariyet vermişken ne diye kendi çağında her tür siyasi haktan mahrum bırakılan Kürtlere karşı böyle kindarca davrandı? Bu, hiçbir zaman anlaşılmış değildir. Ama galiba onun kini, Kürtlerin Kafkasya’da Gürcüleri dize getirmelerinden kaynaklanmıştır.  Zira Stalin, bir ihtimal Yahudi kökenli olsa da kültürel olarak Gürcü kabul edilir.

Tarihin yükünü zavallı bir halka yükleyecek kadar vicdan ve izandan yoksun olan böyle birini “kurtarıcı” gören, onun posterlerini evlerine asan sözde Kürt Sosyalistlerde “akıl” namına bir şey bulunabilir mi? Kürtleri yurdundan edip katliama uğratan dünün zaliminin posterleri ile büyüyen birilerinden makul düşünceler dinlenebilir mi? Hayır.

Fakat Sosyalist propaganda öylesine kör edicidir ki halk, gözleri böylesine kör edilmiş birilerinin Kürtleri kurtarabileceğine inandırılmıştır. Bu husus, Sosyalist propagandanın daima ciddiye alınması gerektiğini gösterir.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *